Fişi çekilen rejimin çırpınışları…
Ergenekon isimli vodvilin son sahnesinde kesilen cezalara kim, neden şaşırdı, anlamadım. İnsan üstü bir gayretle…
Suruç katliamı ile başlayan, IŞİD ve PKK ile çatışma ile , içeride her tür demokratik ifade, toplantı hakkını gaspla süren “savaş süreci”, Kaçak saray’ın “yeniden seçim” hedefiyle doğrudan ilgilidir.
RTE, ABD ile giriştiği yeni mutabakatta, ona paralel olarak TSK ile kurduğu yeniden senkronizasyonda hep iç politika çıktılarını gözetmekte, bütün bunların oya tahvilini hesaba katmaktadır.
7 Haziran acısı…
Ak faşizmin bugün için en yakıcı meselesi , 7 haziran seçimi bozgununu aşıp yeniden hegemonya tesis etmektir. Bunun için de erken seçimle birlikte AKP’yi yeniden tek başına iktidar yapmaktır. Ülkeyi bir “savaş iklimine” çekip seçime kadar uzayacak bir savaş konsepti ile ulaşmak istediği şey, Kürtlere giden bazı oyları yeniden kendisine çekmek, ama daha çok da MHP oylarını alarak 7 Haziran öncesi konumunu tekrar elde etmektir.
Ak faşizmin bu beklentilerle yapmak istediği şey, yüzde 10 barajını geçerek denklemini alt üst eden HDP’yi yeniden barajın altına itmektir. Bunun yolu PKK ile savaşmaktan geçmektedir. PKK ile savaşacak TSK’yı motive etmek için ise, “Suriye’de Rojava devleti kuruluyor” endişesindeki TSK’yı onaylamak, TSK’nın ABD ile uyum beklentisine de karşılık vermektir. Ve bu, ABD ile yapılan 7-8 Temmuz İncirlik mutabakatı ile gerçekleşmiştir de.
ABD’ye biat…
ABD, Yeni Osmanlıcılık teranesini Ak faşizme yedirmiş ve kendi Orta Doğu oyun planına uyacak ayarı vermiştir. AK faşizm bu biatının karşılığında ABD’den Suriye sınır hattında “güvenlikli bölge” kurma niyetlerine sınırlı izni koparmıştır, ama o kadar.
TSK ile birlikte Ak faşizmin endişesi, ABD’nin kara gücü olarak Kobani ile Telabyad’da mevzi kazanan PKK destekli PYD’nin, Suriye sınırında Cerablus bölgesine kadar kontrolünde tuttuğu 400 kilometrelik sınır boyuna , IŞİD kontrolündeki Cerablus-Arfin arası 110 kilomterelik sınırı da katması, böylece Türkiye sınırını boydan boya kontrole geçirmesidir.
IŞİD yerine TSK…
Kobani ve Telabyad’da “düştü düşecek” beklentilerinin suya düşmesi üzerine Kaçak Saray ve çevresinin PYD’nin önünü kesmek için tek umudu IŞİD kontrolünde kalan Cerablus’un ayakta kalması idi. Ancak, IŞİD ile sürdürülen bu yakınlık ABD’ce onay görmemekte, ABD, başından beri Ak faşizmden Yeni Osmanlıcılık hayallerini terk edip kendi planlarına biatı beklemektedir ve beklediği an gelmiştir.
İçeride iyice sıkışan Ak faşizm, son zamanlarda bölgedeki önemli bir gelişmeyle de paradigma değiştirmek, ABD’ye biat etmek zorunda kaldı. O da İran-ABD yakınlaşması ve IŞİD karşıtı İran’ın elinin güçlenmesidir. Ak faşizm, Orta Doğu’da inisiyatifi iyice İran’a kaptırmamak için de ABD’ye biata mecbur kaldı. “Cerablus’u IŞİD yerine biz tutarız”, diyerek hem IŞİD karşıtı koalisyona katılma sözü vermiş oldu, hem de PYD’nin önünü kesmeye TSK talip oldu. Sonuç, ABD açısından pozitiftir. IŞİD’e karşı Cerablus’ta rolü, PYD yerine TSK üstlenmiştir, Kürtler ABD’ye bozulacaklardır; ABD için, “No problem”…
Karşı ataklar…
Ak faşizmin vurmak istediği IŞİD güçleri ve PKK, uğradıkları darbelere nasıl karşılık verecek ve bunun iç kamuoyundaki algılaması nasıl olacak? IŞİD’in, Suruç katliamından devletin bilgisinin olmadığını, hiçbir aklı başındaki gözlemci öne süremez. Katliama resmen göz yumulmuştur. Katliam sonrası pişkince IŞİD’in yanı sıra Kürt siyaseti de suçlanmış, hedefe konulmuştur. PKK’nın üstlendiği söylenen polis infazları, savaş senaryolarına cuk oturmuş, böylece iç kamuoyuna “IŞİD ve PKK terörüne” karşı savaşan bir AKP sunumuna başlanılmıştır.
Bu savaş dilinin karşılık görmemesi beklenemez. Olacaklar bellidir; PKK, HDP’nin ve arkasındaki seçmen kitlesinin uğrayabileceği baskıları da gögüsleyebilmeleri için, anında eylemlere başlamıştır. 1990’larda Çiller, Yılmaz, Ağar dönemlerinde yaşananların tekrarlanması çok muhtemeldir.
IŞİD barbarlarının, kendilerini kullanılmış addedip ihanete uğradıklarını düşünerek AKP’nin zararlı çıkacağı cinnet eylemleri gerçekleştirmeleri de çok muhtemeldir. Bu, bir anda can ve mal güvenliği telaşına düşen geniş kitleler ve terörize bir iklim demektir.
CHP-HDP…
Ak faşizmin savaş konsepti ile “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olması” da mümkündür. Çatışmalarda kaybedilecek asker-polis cenazelerini en fazla oya tahvil etmek isteyen MHP olacaktır. AKP , elinde tuttuğu medya niceliği ile HDP’yi ve onunla dayanışan tüm sol-sosyalist demokratik güçleri kriminalize etmeye başlamıştır bile. Bu, son muharebeleridir ve belden aşağı bildikleri ne darbe varsa, kullanmak isteyeceklerdir. Yeniden seçim tarihini Kasım yerine ya daha ileri bir tarihe uzatmanın gerekçelerini buluşturacak ya da Kasım’da bu terörize ortamda, hile-hurda, korku atmosferinde sandık rızası koparmaya çalışacaklardır.
CHP ile HDP, hala yüzde 38’lik bir seçmeni temsil etme gücüne sahiptirler ve bununla Ak faşizme direnmek mümkündür. Özellikle CHP, önemli bir sınavla karşı karşıyadır. Olağanüstü toplanacak mecliste, CHP, tüm maskeleri aşağı indirmek, göz yumulan cinayetlerin faillerinin bulunmasını talep etmek, toplum düşmanı işbirliklerinin hesabını sormak için etkili bir muhalefet yürütmede , HDP ile ittifak sergilemede umalım, başarı gösterir… Aynı basireti, umalım HDP de gösterir.