Uyguladığı kanlı savaş ve kaos senaryosu ile 1 Kasım’da iktidarını uzatan  Ak faşizmin yakın dönem hedefi, RTE’nin başkanlığının gerçekleştirilmesi. 1 Kasım öncesi barbar IŞİD saldırılarının da etkisiyle , ortalığa salınan korku ve gerilimin “güvenlik” arayışındaki seçmeni teslim almaya yettiğini gören Kaçak Saray, bu kez, bu şiddet iklimini  Başkanlık hedefi gerçekleşinceye kadar sürdürme çabası içindedir.

Bunun için içeride başta Kürt siyasetine dönük ağır devlet baskısı koyulaştırılırken, Tahir Elçi örneğindeki suikastlara teşebbüs edilirken,  muhalif medyayı, gazetecileri, yazarları sindirmeye, biat etmemiş sermayeye yeni gözdağları vermeye devam ediliyor.  Kısaca, daha cüretkar olarak  devlet terörünün dozu artırılıyor.

Buna ek olarak Suriye’de Rusya ile girişilen bilek güreşi de, kitleleri savaş ile korkutup güçlü  başkanlığa ikna etmede  kullanılmak isteniyor. Ancak bu Rus ruletinin RTE’nin şakağında patlama ihtimali hiç de yabana atılmamalıdır.  Rusya faktörü , Ak faşizmin yeni kâbusu olma potansiyelindedir.

Çöken senaryolar

Orta Doğu’da son yıllarda esen sıcak savaş ve iç savaş  rüzgarları Türkiye’nin sınırlarından rahatça içeriye doluyor ve Türkiye’nin içerideki sınıf savaşının oyun sahası,  sınırları aşıp tüm Orta Doğu’ya genişliyor. Böyle olunca, güç dengelerini sadece Türkiye coğrafyasına bakarak okumak, eksik kalıyor, okumayı büyük fotoğraf üstünden, Orta Doğu arenasından yapmak gerekiyor.

Kürt gerçeğinin dört parçalı olması bile, tek başına, bunu yapmaya mecbur tutan bir etmen.

AK faşizmin, özellikle 2010 sonrası, Irak’ta  kafakola aldığı Barzani’yi Bağdat’a karşı kışkırtıp Irak’ın toprak bütünlüğüne kastetme planı vardı. Kuzey Irak petrollerini hedefleyen, “Kürdistan coğrafyasını Kürtleri de yöneterek Türkiye’ye katmak, böylece Türkiye’yi büyütmek ” türü büyük oynama hedefli senaryo, işlemedi, ABD itirazına çarptı. Suriye’de Esad’ı devirerek  orada yeni nüfuz alanları elde etmek hedefli senaryo da çalışmadı. Esad direndi, iç savaşta Esad karşıtlarına yapılan her tür destek sonuç vermedi. Bunların üzerine, zuhur eden barbar IŞİD ile mücadelenin giderek Orta Doğu’nun asli meselesi haline gelmesi, güç dengelerini yeniden şekillendirdi.

Kürt faktörü

ABD’nin büyüyen IŞİD tehlikesine karşı, kendisine müttefik olarak Kürt silahlı güçlerini seçmesi, onlara hava desteğinin yanı sıra karadan silah, mühimmat desteği vermesi, Ak faşizmin Kürt senaryolarını iyice bozdu. Kürt silahlı güçlerinin, laik,demokratik öteki etnik silahlı güçlerle birlikte Türkiye’nin sınırı boyunca IŞİD karşısında Rojava’da başarı kazanması, PYD’nin hem ABD hem öteki dünya güçleri nezdinde müttefik görülmesi, Kaçak Saray’ı ve başlıca korkusu  “Kürt devleti kurulacak” olan TSK’yı tedirgin etti. Artık, Suriye-Irak coğrafyası, Kürtlerin güçlenmelerini önleme bölgesi olarak görülmeye başlandı  ve buna hizmet eder umuduyla, IŞİD’i ve öteki cihatçıları desteklemeye devam edildi.  Uluslararası güçlerden tampon bölge kurma taleplerinde bulunuldu. Ancak kabul görmedi.

Rusya sahnede

Rusya’nın Suriye’ye girmesi ve Esad rejimi lehine, IŞİD ve öteki cihatçılara karşı sıcak savaşı başlatması, Ak faşizmin senaryolarını bozan bir diğer önemli gelişme. IŞİD’e ve özellikle kendisi için tehlike olarak gördüğü Kafkasya kökenli cihatçılara ağır darbeler indiren Rusya’ya, ABD, geniş koalisyonun ortağı gözüyle bakıyor ve öteki NATO üyeleri de onay veriyor.

IŞİD’in Paris katliamı ile birlikte, Rusların bölgedeki varlığı daha haklı  bulundu ve Batı kamuoyunda daha çok sempati topluyor. Fransa, Esad karşıtlığını kaldırdı, Ruslara daha çok destek verdi.

Tam da bu sırada , sınır ihlali  bahane edilerek Rus uçağının TSK  tarafından düşürülmesi, satranç tahtasını yeniden şekillendirdi. AKP, önce amacın Türkmenleri korumak olduğunu açıkladı. Ancak, bunun doğru olmadığı biliniyordu. Gerçek şu; IŞİD’in elindeki Fırat’ın batısındaki Azez-Cerablus hattının boşalması halinde  buranın kontrolünün PYD’ye geçme ihtimalinden tedirginlik duyuluyor. Bunun yanında, Halep’in kuzeyinde ve İdlip kırsalında Türkiye destekli grupların elindeki bölgelerin Rusların müdahalesiyle Suriye rejim güçlerinin eline geçmesi önlenmek isteniyor .

Uçak düşürmek

Sonuçta korkulan  oldu: Soğuk Savaş Dönemi’nde bile herkesin sakındığı bir şey yapıldı,  Türkiye (son 62 yılda) Rus uçağını düşüren ilk NATO üyesi oldu. Bu hamlesiyle Türkiye, NATO açısından da ‘öngörülebilir’ ülke olmaktan çıktı. En önemli komşusu ve büyük ticari ortağı Rusya ile düşman haline geldi.

Putin, “Erdoğan Türkiye’yi İslamlaştırıyor” gibi ağır bir eleştiriyi sakınmadı. Rusya, Suriye’de savaşan cihatçıların önde gelenlerinin Kafkasyalılar olduğunu ve dönüp kendisini rahatsız edecek güçler olduğunu biliyor. IŞİD safında olsun olmasın, bunlara Türkiye’den giden  desteği hoş göremezdi. Dahası, Türkiye’de yükselen islamofaşizmin, bir komşu olarak kendisine de zarar vereceğini, bölgedeki fanatikleri güçlendireceğini  bilerek eleştiri okunu fırlatmıştı Putin. Bu eleştirinin derinliğini ileriki tarihlerde daha çok görmek mümkün olacak.

Ekonomik yaptırımlar

Rusya’nın uçağını düşürenlerden pişmanlık duymaması, dahası iç politika amaçlı da olsa bu eylemin NATO’nun arkasına saklanarak savunulması, sinirleri fena halde bozmuş görünüyor. Bütün Rus kamuoyu Büyük Rus ulusal gururunu incinmiş hissediyor ve Putin’den hesap sormasını istiyor. Putin de bunu ekonomiden başlayarak yapıyor, yapacak. Şimdiden turizm ve ihracat kanalları kesildi. En büyük doğalgaz silahı henüz kullanılmadı ama çeşitli bahaneler uydurularak akım azaltılabilir. İnşaata kırmızı ışık yakılırken her tür mal ve işgücü akımlarına, hatta sermaye akımlarına engeller konuyor.

Türkiye, bütün bunlardan olumsuz etkilenecek. Dahası, Rusya ile dalaşmış bir ülke olarak riski yükseldi ve yabancı yatırımcı uzaklaşmaya başladı.

Ekonomik yaptırımları, Rusya’nın diplomatik hamleleri izleyebilir. MİT TIR’ları meselesine bir de Rusya müdahil olabilir uluslararası arenada.

Yeni kâbus Rusya

Görünen o ki, Rusya’nın yakın gelecekte Suriye-Irak coğrafyasından başlayarak Orta Doğu’daki rolü ve etkisi  artacak.  Rusların IŞİD karşıtı savaşı, artık  NATO’dan, ABD’den itiraz görmediği gibi, bunun Esad’ı kollayan bir kapsamda yapılmasına da “kaçınılmaz maliyet” gözüyle bakılıyor. Buradan Ak faşizmin, bölge ile ilgili beklentilerinde yeni hayal kırıklıkları  yaşayacağını söylemek mümkün.

Bunun da ötesinde, Rusya, kendi oyun planında Kürtlere yaslanıyor ve karşılığında da onların beklentilerini karşılayacak. Örneğin Türkiye sınırını boydan boya kapsayan alanda Kürt özerk bölgesinin tesisini onaylamış ve Esad’a da onaylatmış olacak. Bu ise Türkiye’nin öteden beri kabusu ve önlemek istediği bir şey. Çünkü PYD’nin kazanacağı böyle bir zafer, aynı zamanda PKK’nın zaferi olacak ve Türkiye’deki güç dengelerine de yansıyacak.

Rus uçağı düşürme türü çılgınlıklar, sadece iç politikaya , başkanlık heveslerine dönük değil de, Rusya’nın inisiyatifine giren bölgedeki  kurguyu bozmaya dönük yapıldıysa, beyhude bir beklenti olduğu söylenmelidir. Çünkü,  işe yaramayacaktır. Rusya’ya kafa tutmanın,  savaş havası yaratmanın Başkanlık yelkenine rüzgar olması ihtimaline karşılık, Türkiye’ye yüklemeye başladığı siyasi ve ekonomik faturalar çok daha ağırlaşmaya başlamıştır. Ayrıca bir kere zemberek boşalmaya görsün, Rusya ile gerilimin içeride ve dışarıda daha nelere mal olacağı hiç belli olmaz.

Written by Mustafa Sönmez