Mustafa Sönmez

 

Maliye Bakanlığı, bütçenin fazla verdiğini “iftiharla” açıklıyor da, bu fazlanın, cari açığı uçuran ithalattan alınan vergi ile ilişkisinden, hele ki toplanan verginin adaletsizliğinden hiç dem vurmuyor. Maliye, geleneksel olarak en çok vergi ödeyen ilk 100 şirketi ilan ediyor da bunların vergisinin, toplamdaki payını nedense açıklamıyor.

Saklanan gerçek şu: 2010’da toplanan 210,5 milyar TL’lik vergide banka ve diğer şirketlerin ödediği Kurumlar Vergisi, yüzde 10’u bile bulmuyor. Dahası, Maliye’nin açıkladığı “Vergi Şampiyonu İlk 100 Şirket”ten de anlıyoruz ki, Türkiye’deki tüm banka ve firmalardan alınan 21 milyar TL’lik verginin yüzde 60’ı bu ilk 100’e ait. Hatta, 25 banka ve finans kurumunun , kurumlar vergisindeki payı yüzde 55 ama Türkiye’nin 2010 vergi gelirindeki payı sadece ve sadece yüzde 3 … Devede kulak dediğimiz bu.

Kaynak:Maliye Bakanlığı veri tabanı

Şimdi daha çarpıcı bir gerçeğe geçelim. Maliye, 652 bin Kurumlar vergisi mükellefi şirket olduğunu belirtiyor ve bunlardan 21 milyar TL vergi alınmış, ama ilk 100’ünün payı yüzde 60. Yani geri kalan 651 bin 900 firmaya düşen vergi yükü  8,7 milyar TL’den ibaret. Bu da firma başına ne kadar vergi biliyor musunuz ? 13 bin 345 TL. Yani ayda 1112 TL … Anonim şirketlerin, limited şirketlerin aylık vergi yükü, ortalama bir ücretlinin vergi yükü bile değil

***

 Gelelim gerçek vergi hamallarına. 2010 vergisinin, her yıl olduğu gibi esas hamalı ücretliler ve onların ana gövdesini oluşturduğu tüketici kitlesi. Benzinden, doğalgazdan, sigaradan, alkolden, otomobil alımından, diğer dayanıklı mallardan alınan Özel Tüketim Vergisi ÖTV, vergide en ağırlıklı kalem ve payı yüzde 27’yi geçiyor. Onu takip eden kaynağında “tevkif” edilen gelir vergisinin hamalı, bordro mahkumu işçi,memur ve emekliler. Onlardan yapılan vergi kesintileri, toplamın yüzde 17,5’u ile banka ve şirketlerden 7,5 puan fazla. İthalattan ve yurt içinde alınan KDV, vergide yüzde 30’a yakın pay sahibi. Telefon kullanırken kesilen Özel İletişim Vergisi bile 4 milyar TL’yi geçerek yüzde 2 büyüklüğe ulaştı. Türkiye’de alınan vergi, milli gelirin yüzde 19’u. AB ve OECD ortalamalarının çok gerisinde. Vergi yükü artırılmalı ama mevcut yük adilce yapılandırılırken yeni vergiler de, vergiyi  tüketicinin, ücretlinin sırtına yıkmış varlıklı sınıftan, şirketlerden alınmalı.

 

İşsizlik ve Betam…

Şubat ayı işsizlik-istihdam verileri, resmi işsizliğin yüzde 11,5, tarım dışı işsizliğin yüzde 14,2 olduğunu ortaya koyuyor. Sıcak para girişiyle büyük cari açık verme pahasına –soğutma çabalarına rağmen- süren büyüme, beklendiği kadar istihdam yaratamamaktan malul. Görünürde istihdam, 2010 şubatından 2011 şubatına  1 milyon 535 artmış…Bu istihdam artışını değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi’nin Betam’ı, araştırma bültenine “ İstihdamda Güçlü Artış” başlığını uygun görmüş. Betam, istihdam artışının üçte birinin tarımdan kaynaklandığını nedense görmezden geliyor. Son 1 yılın 1 milyon 535 bin istihdam artışının 533 bini, yani üçte biri tarımdan. Bu yılın Ocak ayından Şubat ayına artmış görünen 341 bin istihdam artışının da yüzde 50’si tarımdan!…

İyi de tarım, son 1 yılda ancak yüzde 1 büyürken istihdam nasıl böyle yüzde 10 dolayında artıyor? Betam yöneticisi Seyfettin Gürsel, bu gizemi aydınlatacaklarını açıklamıştı. Büyümeyen tarımdaki bu istihdam patlaması, işsizliği de kamufle ediyor ve bu kamuflajın kılıfını Betam da bulamıyor anlaşılan…

Written by Mustafa Sönmez