AKP – IMF ve Cemaat Kapitalizmi (2)
Mustafa Sönmez20.03.2010, CumartesiAKP Hükümetinin, IMF ile yeni bir stand-by anlaşması için sürdürdüğü girişimlerdeki tutumu, cemaat…
Mustafa Sönmez
RTE’nin “Hasan abisi” Hasan Cemal, 5 Ağustos tarihli Milliyet’teki yazısında diyor ki, “ Evet, Başbakan Erdoğan bugün çok güçlenmiş durumda. Yüzde 50 oy var arkasında. 2000’lerin başından itibaren hayatı kendisine cehennem etmiş olan ‘askeri vesayet’le, askerin sivil bürokrasideki, yargı ve üniversitedeki ‘işbirlikçileri’ni fena halde geriletti. Ama Erdoğan’ın aynı zamanda iş ve medya dünyası üstündeki gölgesi de uzadıkça uzadı..” Bütün bunları şöyle kavramlaştırıyor Hasan Cemal,“ Erdoğan’ın elinde gerçekten büyük bir güç toplanmış, eski deyişle temerküz etmiş durumda.”
Sivilleşme ve demokratikleşme adına AKP’ye destek veren “demokrat taife”nin öncülerinden Hasan Cemal, görüldüğü gibi, “gücün merkezileşmesi”ni, bir tür kendiliğinden olan, bir tür “takdiri ilahi” süreç gibi görüyor. AKP’nin YÖK’e, yargıya, medyaya, nihayet askeri vesayete dönük operasyonlarının ardından, her nasılsa, neredeyse kendiliğinden bir “Güç birikimi” oluştuğunu söylerken bunu bize çok olağan bir şey gibi sunuyor ve bakın ardından, bu neredeyse gökten inerek merkezileşmiş gücü, demokrasi adına sorgulamadan, RTE’ye, “Bununla ne yapacaksın kardeş?” diyerek şöyle devam ediyor;
“ Bu gücü nasıl kullanacak?… Demokratik bir anayasa yaparsa…
Kürt sorunuyla şiddetin bağını kopartıp, PKK’ya dağdan iniş kapısını açarsa…
İfade özgürlüğünün sınırlarını Türk Ceza Yasası’nı, Terörle Mücadele Yasası’nı değiştirerek genişletirse…Hapisteki gazetecilerin, hapisteki KCK’lıların özgürlüğünü sağlayacak yasal düzenlemeler yaparsa…Medya ve iş dünyasının üstüne düşen gölgesini kısaltırsa…
İşte Erdoğan, büyümüş olan gücünü bu yollarda kullanabilirse, askeri vesayetten sivil vesayete mi sorularının herhangi bir inandırıcılığı olmaz.”
***
Hasan Cemal, destek verdiği neoliberal gericiliğin vardığı yerin pekala farkında aslında. Ama , bu faşizme yönelmiş güç birikmesinde kendisi gibilerin vebalinin de bal gibi farkında. Ne yapacak? Bu gücün kendiliğinden biriktiğine, adeta RTE’nin gücü kucağında bulduğuna herkesi inandırmaya kalkacak. Bu gökten inmiş merkezi gücü , “Demokratikleşme için filan kullansana”, diye akıl veriyor. Hele ki, içerideki tutukluları, gazeteciler ve KCK’lılar ile “ötekiler” gibi bir tasnifi var ki, inanılır gibi değil.
Herkes biliyor ki, AKP-Fethullah koalisyonunda merkezileşen güç, iktidar tekeli, hiç de tesadüfen oluşmadı. Bu tırmanışı bilinçle, planla, taammüden gerçekleştirdiler. Yasama, yargı, yürütmenin tümünü tek elde toplamaları bir tesadüf değildi; bir hedefti ve gerçekleşti. Şimdi merkezileşmiş bu gücü, bu “mazrufu”, “yeni bir anayasa” zarfının içine yerleştirecekler. Bunu yaparken, bu merkezileşmiş güçlerinin zerresini başkaları ile, toplum ile paylaşacaklarını sananlar, ya saflar ya sahtekar… YÖK’ü bildikleri gibi düzenleyenler, Cumhurbaşkanlığı makamını, Meclisi onay makamı durumuna getirenler, kamu yayıncılığını iyice borazan haline getirip kamu kaynaklarıyla yandaş bir medya ağı kuranlar, yargıyı diledikleri gibi şekillendirenler, polisi olağanüstü güçlendirenler, bütün bu mevzileri kazanmak için tele-kulakları, gizli kameraları, her tür komployu, zindanları, her tür mali baskıyı kullananlar, her yolu mübah görenler, bütün bu elde ettikleri güçten, yeni bir Anayasa yaparken niye vazgeçsinler?
***
Evet, güç aşırı ölçüde AKP’de merkezileşti ve faşizan bir yönetimin zemini oluştu. Bu gücün bu saatten sonra desantralize olması, demokratikleşmesi, kuvvetler ayrılığı prensibinin hayat bulması mümkün mü? Buna izin vereceklerini düşünüyor musunuz?
Şimdi bu güç birikimi ile Orta Doğu’da çeşitli askeri maceralara girişmeye cüret edebilir, ABD’den böyle roller alabilirler. Bu güce dayanarak Kürt sorununu ateşle , barutla “halletmeye” zaten karar verdiler, yığınak, hazırlık safhasındalar. Bu merkezileşmiş gücü, hızla Türkiye’yi etkisi altına alan küresel krizin yeni azgın dalgalarının yaratacağı yoğun işsizliğe ve yoksulluğa karşı yükselecek emek hareketlerini bastırmada, gelecek endişesi taşıyan gençliğin sesini bastırmada kullandıkları ve kullanacakları gün gibi ortada.
“Yetmez ama evetçi” diye bilinen “sol pabucumun alık demokratları”nın çoğu, neden sonra, geç de olsa, AKP’yi sivilleşme, demokratikleşme adına desteklemelerinin nereye vardığının farkına vardılar. Yedikleri hurmalar, şimdi bir yerlerini tırmalar… Tırmalar ama, mertçe gerçeklerle yüzleşmek de harçları değil. Tercihleri, daha çok, kıvırtmak, arsızlaşmak…Nereye kadar?