09.01.2010

Önce vizyona girdiği hafta şansımızı denedik ama ne mümkün!.. Sonuçta yeni yılın ilk gününe bilet bulduk ve oğlum Rüzgar ve yeğenim Zeynep ile Avatar ziyafetinden biz de nasiplendik. Gözümüze geçirdiğimiz gözlüklerle üç boyut tekniği sayesinde Pandora gezegenine ve Na’vi halkının hikayesinin içine gömüldük. Kendimizi perdede gördüğümüzün tam içinde hissederken yer yer ağzımız açıkta kaldı…On ayak uzunluğunda, mavi insansı görünümlü, kabile kültürüyle yaşayan, saldırıya uğramadıkları sürece barışçıl olan Na’vi kahramanlarımızla birlikte havada uçtuk, şelalelerden yuvarlandık, zümrüdüanka kuşlarının kanatlarına bindik, yeşilin her tonunda yüzdük, göğü delen ulu ağaçlardan geçilmeyen, unutulmaz orman manzaralarının eşlik ettiği sahnelerde 160 dakika kendimizden geçtik…

Kediyle insan arası, kuyruklu, mavi tenli, kocaman gözlü, Kızılderilileri andıran Na’viler, panter gibi çevik, atletik, enerjik ve upuzun yaratıklar ve yurtlarını, dünyalarını savunuyorlar, sömürgecilere karşı direniyorlar… Bu fantastik epiği, Titanik’in de ustası James Cameron, bilimkurgu romanlardan esinlenerek yazmış ve yönetmiş. Öykü, sömürüp kuruttuğu dünyanın dışına çıkıp uzayda sömüreceği yeni gezegenler arayan açgözlü kapitalistlerle, tuhaf bitki ve hayvanlarla dolu, yüksek, sarp dağların gökte asılı durduğu, bakir ve yemyeşil bir Pandora gezegeninde yaşayan Na’viler arasındaki işgal-savunma öyküsü… Sömürgeciler, Pandora’nın havasını soluyamadıkları için, akıl bağlantısı aracılığıyla kontrol edilebilen insan ve Na’vi karışımı Avatarları üretirler. Ama Avatarlar, sömürgeci-yerli çatışmasında , mazlum Na’vilerin safına geçer ve savaşırlar…

***

2154 yılının sömürgecileri, Pandora’nın değerli madenlerini sömürmek ve daha çok sömürmek peşindedirler. Tıpkı 18’nci, 19’ncu yüzyılda atalarının Afrika’da, Amerika’da, Asya’da yaptıkları gibi, yine sömürgeci, yine emperyalistler… Sömürgecilik, kapitalizmin ilk geliştiği yıllardan sonra, kaba biçimleri terk etse de ince biçimlerle sürdü, “yeni sömürgecilik” biçimini aldı. Giderek, sermaye, mal ihracı, tüm dünya coğrafyalarını kapladı ve emperyalizm, 1980 sonrası isim değiştirip “küreselleşme” adını alarak, imaj değişimi denedi. Filmimiz 22’nci yüzyılda, emperyalizmin dünyanın da dışına taştığını ve başka gezegenlere uzadığını varsayarak kurgulanmış. Kısacası filmimiz, tarih boyutundan bağımsız olarak, anti-emperyalist, anti-faşist, anti-sömürgeci…Na’vilerin yanındayız…Tüm film boyunca onların mücadelelerini hissediyor, onlarla gülüp onlarla hüzünleniyoruz ve saldırgan sömürgecilere okları, mızrakları hatta gezegenin vahşi hayvanlarıyla karşı koymalarını, saldırganlara hadlerini bildirmelerini nefesimizi tutarak bekliyoruz ve “Hepimiz Avatarız, hepimiz Pandoralıyız” duygusuyla ulaşıyoruz finale…Pandoralılar kazanmış, sömürgeciler yenilmiştir…

***

Film, sinema eleştirmeni kadim dostum Sungu Çapan’ın, yazdığı gibi, “Pocahontas”ı (1995) ya da “Kurtlarla Dans Eden Adam”ı (1991) çağrıştıran bildik bir hikâye ile aynı tonda olsa da, geçmişteki sömürgecilik öyküsünü geleceğe taşıyarak seyirciyi yeniden bu süreç üstüne düşündürtüyor.

Avatar’ın sinema sanatında bir aşama olduğu bahsi ise sinema yorumcularının işi..Nitekim, Sungu Çapan, 18 Aralık 2009 tarihli Cumhuriyet’te şöyle yazdı;

“22. yüzyılda, işgalci uygar insanoğlunun, ilkel ama masum bir dünyadışı ırkı ve gezegenini mahvetmeye giriştiği “Avatar”ı, gerçek çekimlerle sentez görüntüleri harmanlayıp normal oyuncularla dijital oyuncuları kaynaştırarak ve özel üç boyutlu kameralarla çalışarak meydana getiren Cameron’ın bu son eseri, vaktiyle 1930’larda sesin, sonra 1940-50’lerde de rengin girmesiyle temelden değişen Yedinci Sanat’ın evriminde belki de yeni bir dönüm noktası sayılabilir şimdiden, üç boyutlu teknolojinin katkısıyla.”

James Cameron, bilimkurgu denildiği zaman akla gelen ilk isim. Her filmiyle olay yaratıyor. Filmleri kült olan, kullandığı teknolojiler taklit edilemeyen bir yönetmen. Mükemmeliyetçi, biraz da huysuz. Nitekim Avatar’a tam 11 yıl emek vermiş. Yüzde 60’ı dijital görüntülerden oluşuyor filmin ve sinema tarihinde devrim yaratacak iddiası var.

200 milyon dolarlık bütçe, daha önce kullanılmamış tekniklerle ve klasik Hollywood yıldızlarının olmadığı bir kadro ile birçok testten sonra üretilmiş Avatar… Özel efekt bombardımanı halinde ve sıkı aksiyon sahneleri içeren, büyük bütçeli üstün yapımların, erişilmez yönetmeni James Cameron’un bu son filmi, görkemli bir seyirlik gerçekten.

Written by Mustafa Sönmez