Varlık Fonu fare doğurdu (Nisan 13, 2018, Al-Monitor)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 3 Nisan'daki Türkiye ziyareti sırasında iki taraf arasında yapılan…
Mustafa Sönmez
Finansal balonlarıyla 2007-208’de küresel kriz yangınını başlatan ABD, bu krizden henüz belini doğrultamadı. Yangının anında sıçradığı Avrupa krizi geçiştirmek bir yana büyüttükçe büyüttü. Asya, Güney Amerika ve diğer “çevre coğrafyalar”daki ülkeler, “Merkez ülkeler”in krizini farklı farklı yaşamaya devam ediyorlar. Bazıları, reel üretimlerini artırmaya devam ederken, bazılarının büyümesi daha yavaş oldu. Çin, Hindistan, Brezilya, bu dönemde hızlı büyüyen ülkeler oldular. BRIC çatısı altında yer alan bu ülkelere büyümede Rusya’da katıldı. BRIC ittifakındaki bu güçler, 1990’da yüzde 7.5 olan hasıla paylarını, 2010’da yüzde 18’e çıkararak toplamda ABD’ye yakınlaşmış durumdalar.
IMF, 24 Ocak’ta açıkladığı son tahminlerinde, 2012’de ABD’nin ancak yüzde 1,2 oranında büyüyebileceğini, Avro alanının ise yüzde 0,5 küçüleceğini öngörmüştü. IMF, büyüme öngörüsünü, BRIC ülkeleri için, özellikle Çin ve Hindistan için de düşürdü. Bununla beraber, Çin ve Hindistan’ın büyüme oranları dünya ortalama temposunun üstünde olacağa benzer. 2013 için ise görece iyileşme bekleniyor bu ülkelerde.
Enerji odaklı büyüyen Rusya’nın büyüme temposunda küçük bir düşüş olmasını bekleyen IMF, diğer BRIC üyesi Brezilya’da 2011 büyüme temposunun düşmeyeceğini, hatta 2013’te artacağını öngörüyor.
“Asya kaplanları” olarak bilinen ve en büyüğünü Endonezya’nın oluşturduğu 5 Asya ülkesinde, kriz öncesi yaşanan yüzde 5 dolayındaki istikrarlı büyüme, önümüzdeki dönemde de süreceğe benzer.
Genel olarak Asya bloğundaki büyüme eğilimleri dünyadaki genel inişi bir yere kadar dengelese de Merkez ülkelerdeki düşüşleri telafi etmeye yetmiyor. Çünkü, unutmamak gerekiyor ki, ABD, 74 trilyon dolarlık dünya hasılasının tek başına yüzde 20’sine, AB de yüzde 20’sine sahip. Japonya, Kanada ve öteki merkez ülkelerin payı da yüzde 20’yi buluyor. Dolayısıyla dünyanın 10’da 6’sındaki tökezleme, hatta küçülmeyi, yüzde 20’lik “yükselenler”in büyümesi telafi edemiyor, dengeleyemiyor.
***
Diğer “yükselenler”e gelince…IMF, Güney Amerika devi Brezilya’nın falı için olumlu konuşurken aynı şey diğer Güney Amerika ülkeleri için de söz konusu. ABD’nin arka bahçesi Meksika’nın 2009’u takip eden yıllardaki görece toparlanmasının , aynı tempoda olmasa da önümüzdeki yıllarda da sürmesi bekleniyor. Arjantin, Şili gibi ekonomilerin olduğu coğrafyada da, dünyanın haline şükrettirecek büyüme tempoları çıkıyor IMF falında. Bir başka yükselen ülke G.Afrika için de 2009 daralmasının ardından yakalanan mütevazi büyüme ivmesinin süreceği tahmin ediliyor.
Türkiye, hem içinde yer aldığı Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, hem Asya hem de Güney Amerika ülkeleri ile kıyaslandığında 2008 sonrası büyüme-küçülme salınımı en dengesiz ülke görünümünde. Hiçbir ülkede 2009’da yüzde 5’e yakın küçüldükten sonra iki yıl üst üste yüzde 8-9 büyüme yok ve IMF hiçbiri için 2012’de birden bire yüzde 2’ye yakın bir büyümeye gerileme öngörüsü yapmıyor. IMF’nin ne kadar isabetli öngörülerde bulunduğunun en önemli denek taşı Türkiye olacağa benzer.
(*) IMF’nin Türkiye ile ilgili öngörüleri sürekli değişiyor. 19-20 Ocak 2012 tarihli G-20 toplantısı için hazırlanan IMF Note on Global Economic Prospects and Policy Changes başlıklı raporun 17. sayfasında yer alan tabloda, Türkiye için 2012 büyüme tahmini yüzde 0.4 olarak ifade ediyor. Bu bilgi dünkü Cumhuriyet’te yer almıştı.