Et fiyatları yine aldı başını gidiyor. Kırmızı et, neredeyse lüks gıda.TÜİK’e göre,  temmuz ayı ortalama dana etinin  de,  koyun etinin de kilosu 26 TL.  Bunlar, Türkiye geneli için ortalama fiyat tabii. Daha ucuz olduğu yerler de var, İstanbul gibi daha pahalı olduğu yerler de . 2009 temmuzda dana eti  16 TL idi. Bu da 5 yılda yüzde 49 artış demek. Koyun eti daha fazla artmış;yüzde 58…Kırmızı et bu kadar pahalı olunca tavuğa rağbet artıyor çünkü üretimi de fiyatı da ehven.  Tavuk fiyatları 5 yılda yüzde 26 artmış. Peki enflasyon? Tüketici enflasyonunu 5 yıllık artışı yüzde 36. Yani dana ve koyun eti fiyatları ortalama enflasyonu sollamış geçmiş.

Kaynak:TÜİK

Fiyatlarla başedilemeyince hemen ithalat silahını çekiyor AKP hükümeti. Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğü (EBK), ithal yetkisini kullanarak yine et ithali için hamle yaptı.

Hayvan ithali ile et ithalinin iç içe geçtiği arz süreci, fiyatlar alıp başını gidince hayvandan ziyade ete ağırlık biçiminde sonuçlanıyor. Bu da besicileri yıldırıyor ve aralarında  Koç, Banvit,Yaşar, Mc Donalds gibi büyük holdinglerin bulunduğu besiciler bile hayvancılık minderini terk edip ithalata yöneliyorlar.

İTHALATA HÜCUM

Hayvan ve et ithalatının boyutları yıldan yıla tırmanıyor. 2008’de yarım milyar doları bile bulmayan ithalat 2011’de 2 milyar doları,2012’de de 1,5 milyar doları geçti. 2013’ün ithalatının ise bunun altında kalmayacağı şimdiden belli oldu. Sadece 2008-2012 döneminde 5,5 milyar doları aşan hayvan ve et ithalatında, artan  fiyatın telaşıyla ithal et öncelik kazanıyor ve toplamda hayvan ithali yüzde 40, et ithali yüzde 60 pay alıyor. 

Kaynak:TÜİK

Herşeyin altında “komplo” aramaya pek meraklı iktidar, et fiyatlarındaki artışı da spekülasyona yoruyor ve birtakım fırsatçıları terbiye etmek için de hemen Et Balık Kurumu’na ithalat yaptırıyor. EBK ise yaptığı ithalatla temin ettiği ürünü piyasaya iktidarın dikte ettiği fiyatlarla veriyor ve bir süre için fiyatları regüle ediyor ama, üstlendiği bu rol EBK’ya ha bire zarar yazıyor ve bu “görev zararı” da bütçe üstünden halktan , vergi mükellefinin cebinden çıkarılıyor. Böylece soruna çözüm üretilmiş olmuyor aslında,  geçici pansumanlarla sorun yatıştırılıyor, çöplerin birikip kokacağını bile bile, halının altına süpürmeyi tercih ediyorlar.

MESELE ÜRETİMSİZLİK

Ette fiyat artışının temelde hayvancılığın ihmali ve giderek yok edilmesi ile ilgili olduğu gerçeği ile hükümet yüzleşmek istemiyor. Ekonominin lokomotifi olarak inşaatı gören, tarımın, hayvancılığın ihmalinin sonucu olarak da nüfusun yüzde 75’ini kentlere yığan iktidarın 10 yıllık icraatı, şimdi kente yığılmış halkın et ihtiyacını makul fiyatlarla karşılayacak bir tarım-hayvancılık yapısından da ülkeyi mahrum etmiş durumda. Kente yığılan kitlelere konut satmayı, kentin dağını taşını AVM, rezidans, kamu arsalarını TOKİ inşaatları, rant tesisleri ile donatmayı kalkınma modeli olarak belleyen iktidarın besiciyi zikzaklarla yıldırarak, uygun yem ,ilaç teminini ihmal ederek hayvancılığa verdiği zarar hiç de umurunda görülmemekte ve hayvancılık ülkesi Türkiye, ne idüğü belirsiz etlere yılda en az 2 milyar dolar harcayan bir hovarda görüntüsü sergilemektedir. İthalatın gerektirdiği döviz ise 350 milyar dolara tırmanan dış borç dağından karşılanmaktadır.

Neresinden tutsanız elinizde kalmaktadır. Hayvancılık, et meselesinde de bu böyle…

Written by Mustafa Sönmez