COVID-19 crisis threatens to double Turkey’s unemployed (Al Monitor, April 10, 2020)
The coronavirus crisis appears bound to leave Turkey with some 10 million people out of…
Mustafa Sönmez
Sağ cenahı bir yana bırakalım, genelde sol, merkez sol, Kürt sorununa çözüm üretmeye, Kürt siyasetinin ortaya attığı önerileri ciddiye alıp tartışmaya sıcak değil, açık değil. Sadece “istemezük, böldürmezük!..” diyerek de karşımızda bütün yakıcılığı ile duran bir sorunla yaşamak, ilerlemek artık mümkün değil. En önemli bileşeni BDP olan Emek Özgürlük Demokrasi Bloğu’nun önerdiği tüm Türkiye için geçerli demokratik özerklik önerisini tartışmak, varsa çelişkilerini sergilemek, Türkiye koşullarında soruna çözüm olacak yanı varsa, altını doldurucu çabalardan uzak durmak niye? Ama, genellikle yapılan bu; Tartışmaktan kaçmak, kategorik olarak reddetmek, işin kolayına kaçarak, “Demokratik özerklik” bölücülüktür deyip sıvışmak…Bu kaçak güreşi terk etmeli, öneriyi tartışmalı, aklımız yatmıyorsa bunu gerekçeleriyle ortaya koymalıyız.
***
Bir kere baştan söyleyelim ki, üniter devlet yapısını koruyarak ülkeyi, özerk bölgeler biçiminde bir idari reforma tabi tutmanın kaçınılmaz sonucunun, bölünme, parçalanma olması gerekmiyor. Böyle bir önyargısı olanlara, “Neden İspanya bölünmedi?” diye soruyorum. İspanya, 35 yıldır özerk bölgelere ayrılmayı öngören ve bunu gerçekleştiren 1978 Anayasası ile yönetiliyor. Onlarda da Bask, Katalan ve Galisya etnik sorunları var. Zaten, ülkeyi 17 özerk bölge ve 2 özerk kent yönetimi ile yönetme modeli de, bir ölçüde bu sorunu aşmaya dönük olarak gündeme getirildi. Özerk bölge formülü İspanya’yı dağıtmadı. Tersine, etnik taleplere belli çözümler sunarak gerilimi önemli ölçüde yatıştırdı. Bu iç barış, durulma, İspanya’nın AB üyeliğini kolaylaştırdı ve üyelik ile birlikte İspanya’yı, dünyanın 9’ncu büyük ekonomisi ve Türkiye’nin 3 katı zengin bir ülke durumuna getirdi. 35 yıldır özerk bölgeleri ile ayakta duran İspanya, elbette Türkiye ile birebir örtüşmüyor. Ama biz de taklit etmek zorunda değiliz. Sadece esinlenmeye, bilgiye, deneyimlerden yararlanmaya ihtiyacımız var.
***
Bizde Kürt sorunu, en az gelişmiş Güneydoğu’da ağırlıkla ikamet eden ama yüzde 40’a yakını Türkiye’nin batı bölgelerinde çalışan, yaşayan yurttaşlarımızın sorunu olarak ortaya çıkarken, İspanya’da etnik davası olanlar, ülkenin en gelişmiş bölgelerinde oturan, iş-aş derdinden çok siyasi-kültürel talepleri öne çıkanlardan oluşuyor. Ülkenin en varlıklı kimliği Basklılar, diğer zengin ulus Katalanlar, İspanya ortalamasının, sırasıyla yüzde 33, yüzde 17 üstünde kişi başına gelire sahipler. Ama bu zenginliğe ve tuzu kuruluğa rağmen, özerkleşince kopup gitmediler İspanya’dan…Keza daha yoksul Galicia da hala aynı bütünlük içinde. Acaba neden? Madrit, bu bölgeleri nasıl üniter devlet çatısı altında tutuyor? Zorla değil herhalde…Beklentilerine kulak vererek, bir uzlaşı alanı bularak da çözüm bulabiliyor sorunlar.
Kaynak: İspanya Ulusal İstatistik Enstitüsü (INE) ve TÜİK
Türkiye’de İspanya türü bir özerk bölge deneyimi sonucu, Kürtlerin yoğun olduğu bölgelerin bağımsızlık isteyecekleri ve ülkeyi bölecekleri iddiasına en önemli engeli ekonomik eşitsizlik ve demografik kaynaşmışlık oluşturuyor. Doğu ve Güneydoğu’nun 18 ili, Türkiye nüfusunun yüzde 14’üne yakınını barındırmasına karşın , Türkiye milli gelirinin sadece yüzde 6’sını üretecek kadar yoksullar. Toplasanız 18 ilin üretimi bir İzmir’in üretim gücüne erişmiyor. Bölgenin kişi başına geliri, 4 bin dolar kadar ve İstanbul’unkinin dörtte biri bile değil. Her yerine ulaşıp yerleşebildiği iyi kötü iş tutabildiği koca bir Türkiye’yi terk edip nereye gitsin Kürtler? Kuzey Irak’a mı? Güneydoğu’ya gıpta eden Kuzey Irak’la mı bütünleşecek bizim Kürtler? Bölünürüz, boş korku, paranoya. Cesaretle ve sukunetle, sabırla tartışmamız gerek.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, 30 Mayıs gecesi NTV’deki söyleşisinde, her partiden temsilci akil insanların yuvarlak masa toplantısı yaparak soruna çözüm aramayı önermesi önemli bir adımdır ve desteklenmelidir. Fransız devriminin meşhur sloganının tam zamanı: Oser Penser,Oser Agir ( Düşünmeye cesaret, harekete geçmeye cesaret!…)…Kalıcı barış için ihtiyacımız bu…