AKP rejiminin, Kürt sorununda birdenbire Barış havariliğine soyunmasını, RTE’nin 2014’ten itibaren başlayacak yerel seçim, Başkanlık ve nihayet genel seçim takvimine bağlayanlar çoğunlukta. Yandaş ve rehine medya, bu hamleyi Barış ikliminin tesisi gibi bir ulvi nedene dayandırma gayretinde. Oysa AKP, Kürt siyasetinin anadilinde eğitim, demokratik özerklik gibi taleplerini müzakere etmek üzere masaya oturmuyor. Öcalanla diyalog yolunu açması, görüşmelere izin vermesi, temel taleplere pozitif yaklaşım işareti mi? Hiç sanmıyorum.

AKP rejiminin Kürt meselesinde müzakereci yaklaşıma yönelmiş görünmesinin gerçek nedenlerini anlamak için, projektörleri Iraka çevirmek gerek. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin Bağdat ile artan çatışması ve AKP rejimininpetrol odaklı alt-emperyalist niyetleri, hem Irak ve Suriye’de, hem de Türkiye’de Kürtlerin durumunu gündeme taşımış bulunuyor.

***

31 milyon nüfuslu Irak, ham petrol rezervlerini elinde tutan petrol zengini ülkelerin 6’ncısı. Doğalgaz rezervlerinde de 13’üncü büyük ülke. Ama Irak bu kaynaklardan daha iyi yararlanmak için iç istikrarını tesis edebilmiş değil. Nüfusun yüzde 75-80’i Arap, yüzde 15’i Kürt. Üçte ikisi Şii. Yani İrana yakın Şii Arap hâkimiyeti var Irak’ta. Rusya ve Çin’e yanaştığı da gözleniyor. ABD sayesinde varlık bulan Sünni Kürt bölgesi yönetiminin, Arap Şii yönetimi ile çatışması bekleniyordu. Ülke bütünlüğüne hassas Kürt lider Talabaninin cumhurbaşkanlığı da önleyemedi bu karşı karşıya gelişi. Bağdat, Kürt yönetiminin adeta bağımsız devlet gibi davranmasından şikâyetçi. Petrol, bölgenin ana kaynağı. 112 milyar dolarlık milli gelirin yüzde 85i petrolden sağlanıyor ve devlet bütçesine giriyor. Irak’ta kişi başına gelir, Türkiyedekinin yüzde 40ı kadar ama gidilecek çok yol var. Petrol ihraç edip her şeyi neredeyse ithal ediyorlar. Türkiye, Irak ithalatında (44 milyar dolar) dörtte bir paya sahip.(*) Kürt yönetimi, Bağdat’a sormadan anlaşmalar yapmaya ve petrolden gelir almaya yeltenince, Bağdat’ın şimşeklerini üstüne çekti ve bir dizi ikazdan sonra Başbakan Maliki, Dicle Operasyonlar Komutanlığı kurarak Kürtleri terbiye etmeye girişti.

***

AKP rejimi, Ortadoğu’daki Şii eksene karşı tutumunu Irak’ta da koruyor ve Irak Kürtlerine hamiliğe soyundu. Irak petrolü, özellikle Türkiye burjuvazisinin ağzını sulandırıyor. Şimdiden Kürt yönetiminden alınmış izinler var ama Bağdat, bunları tanımama eğiliminde. Cari açığı enerji ithalatı büyüklüğünde olan Türkiye’de, AKP rejimi petrolün peşinde. Irak Kürtlerini Irak bütünlüğünden kopartmak, dahası Suriye Kürtlerini de Barzani KDP’si üstünden ayartarak federe unsurolarak Türkiyeye eklemlemek ve petrolün tadını çıkarmak, ana senaryo. Bu, bir fantezi olmaktan çıkarılıp gerçekliğe dönüştürülmek isteniyor. Hem de ABDnin uyarılarına rağmen

Böyle, petrol odaklıbir Kürt federalizmi hedefiyle yola çıkılırken Kandil’deki askeri gücü ve Suriye Kürtleri üstündeki ideolojik hâkimiyeti ile PKK ne olacak? İşte, PKK’yi ve Türkiye’deki Kürt sorununu anımsama ve çözümeulaştırma işlemi, ancak bu çetin yumağı çözmeye kalkışınca AKP rejiminin aklına geliyor. Dolayısıyla çözüm için verebileceği tavizler, ancak bu alt-emperyal emellerine ulaşmasına yardımcı olduğu, o amaca ulaşmayı kolaylaştırdığı ölçüde olacak. Ne bir eksik, ne bir fazla…

AKP rejimi, Irak’ın petrolüne göz koyar ve bunun halli için PKK ile sulh olmayı (nasıl olacaksa!) göze alır da, bundan zarar görecek olanlar, gelişmelere seyirci kalır mı, yola taş koymaz mı? Paris cinayetlerine bu optikten bakmak,kim, nedensorularına daha doyurucu cevaplar vermeyi sağlayabilir.

Petrol-göz AKP rejiminin, arkasındaki çapulcu Türkiye burjuvazisinin asıl muradını hem PKK, hem de Irak ve Suriye Kürtleri bilmez mi? Elbette bilirler. Ama büyük bir pazarlık masasıdır etrafında toplanılan. Herkes eldeki kartların nasıl oynanacağını görmeden masaya oturmamazlık etmiyor, erkenden kalkmıyor. Bundan sonraki sahneleri çok daha büyük sürprizlere, hamlelere gebedir bu büyük oyunun.

(*) Irak ile ilgili sayısal bilgiler IMF ve Dünya Bankası veritabanından alınmıştır.

Written by Mustafa Sönmez