Yeni borsanın açılışında demiş ki RTE, “Biliyorsunuz, yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. 350 diyen de var ama ben biraz insaflı konuşayım… terör, canlar gibi ekonomiye de ağır faturalar yükledi.”Sanırsınız ki, mübarek, yeni iktidara gelmiş, sütten çıkmış AK kaşık…Sormazlar mı, bu 29 yılın 10 yılı sizin döneminiz değil mi? 300 küsur milyar dolar dediğiniz kaybın ne kadarı sizin sorumluluğunuz?  Siz neden izin verdiniz bütün bu can ve mal kayıplarına?Dökülenler aslında timsah gözyaşları

SAVAŞIN EKONOMİSİ

Savaş da sınıfsaldır. Her sınıfı farklı etkiler. Kamu bütçesinde toplanmış vergiler, öldürmek için akıl dışı kullanılınca, sosyal alanda bir mahrumiyet doğar. Ordu için üretilen silah, sanayi çarklarını çevirir, milli geliri artırır artırmasına ama ya topluma faydası? Doktorum, ilacım yok ama güçlü ordum var!…Güçlü ordun olur ama vergilerin savaş sanayisine gider. O anlamda “savunma” maskeli silahlanma, toplumun önemli bir kısmı için kayıptır. Silah harcaması silah sanayicileri için, savaşan devlete borç para veren bankalar için kazançtır, vergisi silaha harcanan halk için kayıptır.

Kaynak:TÜİK,Merkez Bankası veri tabanı

Türkiye’nin askeri harcamalarının boyutları şaibelidir (Bunu ayrı bir yazı konusu yapacağım). Ama, NATO kaynakları Türkiye için, milli gelirin yüzde 4’ü kabul ediyorlar. Kürt savaşını başlangıç alırsak 1984’ten 2012’ye Türkiye milli geliri, yıllık 330 milyar dolar olarak gerçekleşti. Askeri harcamaların bu dönemdeki yıllık ortalaması da bunun yüzde 4’ü tutarında,yani yılda 13 milyar dolar. Ama, bu savaş yıllarını AKP rejimi öncesi ve sonrası diye ayırmak gerek. Çünkü AKP rejiminde, özellikle dış borç kullanılarak hızlanan milli gelirle beraber askeri harcamalar da arttı. AKP öncesi yılda 7,5 milyar doları bulan askeri harcamalar AKP rejiminde yüzde 220 artışla  yıllık 24 milyar doları buldu. Dolayısıyla RTE, savaşan iktidarların şahıdır. Kendi iktidarı öncesinde yıllık 2 milyar doları bulmayan dış kaynak girişini (borçlanmayı) kendi iktidarında  yıllık yaklaşık 40 milyar dolara çıkarınca, ekonomi büyüdü,vergi arttı, asker bütçesi de… Daha fazla ithalat, dolayısıyla daha fazla ölüm silahları, uçakları, radarlar alma imkanı doğdu.  Türkiye’nin dış borç kamburu, savaş için ithalat nedeniyle de büyüdü. . Kürt savaşına, askeri harcamaların toplamında üçte bir pay verelim. Kürt savaşı olmasaydı, 30 yılda en az 130 milyar dolar kaynak,  sivil amaçlarla kullanılabilirdi. Yada bu oranda Türkiye’nin dış borç kamburu düşük olurdu. Ama bu savaş kamburunun da yüzde 62’sinin şerefi(!) RTE dönemine ait.

SAVAŞ YERİNE BÜYÜME OLSAYDI…

Savaşın ekonomiye negatif etkisi, büyümeyi geri çekmesi. Yani, RTE’nin ifade ettiği “Yapılamayan yatırımlar, kapanan kepenkler, ekilmeyen tarlalar” meselesi…Burada da AKP iktidarının vebali büyük.

1984 sonrası savaşta köy boşaltmaları ile tarım ve hayvancılığın yıkımı sonucu bölgenin milli gelir üretimi daha da geriledi. Bu, AKP rejiminde düzelmedi. Kırdan kente göçlerin hızlanması ile tarım iyice kurudu. Bölgeden Batıya sermaye ve emek göçü hızlandı. GAP yatırımları, enerji öncelikli yapılırken sulama ertelendi. Dışarıdan kaynak bulmak isteyen Kürt illeri belediyelerine Hazine garantör olmadı. Genelde hem bölge insanı için hem de bölge dışından gelebilecek özel ve kamu girişimlerine “yatırım ortamı” sağlanamadığı için de bölge, AKP rejiminde hasıla büyütemedi. Dahası özelleştirme azgını AKP rejimi, bölgenin tutunacak tek dalı, kamu kuruluşlarını satıp savarak bölgeyi iyice kuruttu.

Oysa savaşın önü çok önceden alınsaydı ve gerçekleşmiş yıllık büyüme oranlarına her yıl yarım puan bu sayede eklenebilseydi, bu 29 yılın tamamında Türkiye’nin milli gelir pastası  yaklaşık 500 milyar dolar daha büyümüş olurdu. Eğer savaş yaşanmasaydı, mevcut format içinde bile, 10 bin 500 dolar olarak ölçülen kişi başına gelir 500 dolar fazla olur ve 11 bin doları geçerdi. Bu 500 milyar dolarlık artı milli gelirin dörtte birinin vergiye dönüşüp bölgeye kamu yatırımı olarak dönmesi bile, bölgenin kaderini radikal biçimde değiştirirdi. Ama olmadı. Bu da uzaylıların değil, savaşçı AKP rejiminin marifeti.

Artık barış süreci ile askeri harcamaların azalacağı ise tamamen bir safsata. ABD taşeronu olarak Suriye, Irak ve İran ile didişen bir rejimin askeri harcamasını azaltmasını değil, artırmasını bekleyin. Haki şiddetin yanına mavi  şiddeti takviye eden AKP rejiminin polis harcamalarını nereye vardırdığını ise ayrıca analiz etmek gerekir.

Written by Mustafa Sönmez