Turizm teknesi su almaya başladı. İlk 5 ayın verileri, gelen turist sayısında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5 dolayında gerileme olduğunu gösteriyor.  AKP iktidarının ilişkileri gerdiği İran ve Suriye’den gelenler, yüzde 40’ın üstünde azaldı, ama daha önemlisi Avrupa’da olup bitenler… Hem harcama gücü, hem alışkanlıkları yönünden Türkiye turizmi için önemi büyük olan Avrupalı turistin seyahat eğilimlerinde  küresel krizle birlikte önemli gerilemeler, aşınmalar var.

Krizin patlak verdiği 2008 öncesi mutlu-mesut günler yaşayan Avrupalılar , krizle beraber, birçok şeyde olduğu gibi, seyahat bütçelerini de kıstılar. Öyle ki,  Avrupa turizm pazarı ya da seyahat endüstrisi, 2006 ve 2007’de hızla büyüdükten sonra 2008’den itibaren durulmuş ve 2011 sonuna kadar “sıfır büyüme” yaşamış görünüyor. 2012’de de aynı ruh hali sürüyor.

Kısa adı Eurostat olan AB İstatistik Ofisi’nin yeni yayımlanan bulguları, geneldeki sıfır büyümenin yanında iş seyahatleri ile ilgili detaylar da veriyor  ve 2008-2011 döneminde iş seyahatlerinin genelde yüzde 11 gerilediğini ifade ediyor.

Eurostat verilerine göre 2011’de 1 milyar 184 milyona ulaşan seyahat sayısının, dörtte biri yurt dışı, dörtte üçü yurt içine  gerçekleşti. AB vatandaşlarının  seyahatleri toplamında  iş amaçlılar  yüzde 13 pay alıyor.

En fazla seyahat edenlerden,  tuzu kuru Almanya bile , toplamdan yüzde 23 pay alırken 2008’deki seyahatlerden ileri gidememiş, iş seyahatleri ise yüzde 2 gerilemiş. Almanların seyahatlerinin üçte biri yurt dışına yapılıyor.

AB 27 bölgesindeki toplam seyahatlerin yüzde 19’unu gerçekleştiren Fransa’da krizden sonra seyahat sayısı yüzde 4 gerilemiş görünüyor. Seyahatlerinin yüzde 90’ını ülke içine yapan Fransızların iş seyahatleri de yüzde 2 azalmış.

Toplam pazarda yüzde 12 payı olan İngiltere’nin ise seyahat sayısı yüzde 4 artmış görünüyor.

AB 27’nin ilk 5’i içinde seyahat sayısı en dramatik biçimde azalan ülke İtalya görünüyor.  İtalyanlar seyahatlerini yüzde 20’ye yakın azalttırken, iş seyahatleri de yüzde 22 gerilemiş. İş seyahati daralması, krizdeki İspanya’da ise yüzde 36’yı bulmuş durumda.

 

Tatil seyahati söz konusu olduğunda İtalya’dan sonra Macaristan’ın kemerleri sıktığı görülüyor. Romanya, İspanya, Portekiz gibi ülkelerde dış seyahat yerine yüzde 90’ı aşan oranlarda iç seyahat tercih edilmiş.

***

Krizin uzaması, Avrupa seyahat eğilimlerinin daha çok daralması, giderek de  iç turizme dönmesi anlamına gelecek ve Türkiye gibi ülkeler için bu iyi haber değil.  Yeni pazar arayışları daha da kaçınılmaz hale geliyor.  Türkiye’ye gelen turistlerin yüzde 52’si ile yüzde 48’i arasında payı değişen Avrupa turisti, bekleneceği gibi, harcama gücü göreli yüksek bir kategori. Bu coğrafyadan azalışların, turizm gelirlerinin toplamını da etkileyeceği açık. Cari açık için de turizm endüstrisi için de iyi haber değil bunlar…

 

Öte yandan turist girişinin tempo kaybetmesine aldırmadan otel yatırımlarının doludizgin sürüyor olması , akort bozukluğunun bir başka göstergesi.  Özellikle Güney otel yatırımcıları, yatak arzının yüksekliğinden şikayet eder ve bu plansızlığın fiyatları düşürdüğünden yakınırlar. Ancak, 2009’un tamamında 1064 otel inşaatı için ruhsat alındı. Bunlar, 1,5 milyon metrekareye yakın büyüklükte inşaatlardı. 2010’da , ruhsat alınan otel sayısı 1593’e çıktı ama büyüklük olarak 3 milyon metrekareyi aştı. 2011’in tamamında 976 proje, inşaat ruhsatı aldı ve bunlar 3 milyon metrekareye yakın alana sahiptiler. 2012’nin ilk 3 ayında alan olarak 1,5 milyon metrekareye ulaşılmış olması, izleyen 9 ayda tırmanışın süreceğini ve yılın tamamında 4-5 milyon metrekarelik bir büyüklüğe ulaşarak rekor kırılacağına dair şimdiden sinyal göndermektedir.

 

Kakofoni, turizme de hakim. Gelişigüzel yatırımların sonu ne olacak? Sorunlara çare ise öncelikle planlamada… Kültürden sağlığa, gastronomiden yaylaya, varolan tüm turizm dallarını önemsemek, bu dallarda potansiyeli olan yöreleri önemsemek, yatırımları çeşitlendirip bölgesel olarak genişletip 12 aya yaymak…Bütün bunlar için de genel bütçede, payı yüzde 1’i bulmayan kültür ve turizm kaleminin payını artırmak gerekiyor. O bakanlığın bir “vitrin” bakanlık, bakanın da konu mankeni olmaktan çıkarılması gerekiyor. Altyapıya, tanıtıma adam gibi genel bütçeden kamu parası harcamak gerekiyor. Bugüne kadar, çevre, tarih demeden canına okunularak üstüste konulmuş tuğlalar da ziyan olmasın deniyorsa, bunu vakit geçirmeden, hemen yapmak gerekiyor.

 

 

Written by Mustafa Sönmez