Türkiye’nin 2011′de 75 milyar doları bularak dünya rekoru kıran cari açığı, büyümenin yüzde 2’lerde kaldığı 2012’de bile 47,5 milyar doların altına düşemedi. Hele ki İran’a altınla borç ödemeyi ihracat gösteren dalavereyi dikkate alırsanız 53 milyar doları buldu dememiz gerekir. Bu yılın ilk 3 ayında 16 milyar doları bulan cari açık belasından, Türkiye kolay kolay yakasını kurtaracak durumda değil.

Cari açık sorununun dehşetli boyutlara ulaşması, elbette 2002 sonrası dönemde gerçekleşti. AKP iktidarının dış kaynağa dayalı ve döviz üretmeyen ekonomi politikası, 10 yılda Türkiye’nin döviz harcamalarını, döviz gelirlerinin çok ötesine taşıyınca cari açık da rekor boyutlara ulaştı. Öyle ki, son 10 yılda 1trilyon 86 milyar dolar ya da yılda ortalama ortalama 108 milyar dolar ihracat geliri elde eden ekonomi, bu 10 yılda 1 trilyon 532 milyar dolarlık ya da yılda 153 milyar dolarlık ithalat yaptı. Sonuç ? 10 yılda 446 milyar dolarlık dış ticaret açığı. Buna faiz, kâr gibi yabancıların götürdükleri de eklenince, açık uçurumu büyüdükçe büyüdü. Allahtan 10 yıl sonunda cari açığı 333 milyar dolara indiren, 168 milyar dolarlık net geliri ile turizm oldu.

HİZMETTEN DÖVİZ GELİRİ VE GİDERİ:

2003-2012  (MİLYAR $)

Net

Gelir

Gider

Yıllık

 ort.

Hizmet

165

319

-154

16,5

-Turizm

168

205

-37

16,8

-Turizm Dışı

-3

114

-117

-0,3

·         İnşaat

9

9

0

0,9

·         Taşıma

8

72

-64

0,8

·         Diğer Hiz.

3

16

-13

0,3

·         Finans

-3

4

-7

-0,3

·         Sigorta

-4

5

-9

-0,4

·         Diğer Tic

-8

3

-11

-0,8

·         Resmi Hiz.

-9

4

-13

-0,9

Kaynak:TCMB Ödemeler dengesi veri tabanı

 AKP iktidarı döneminde turizmden 205 milyar dolar gelir elde edildi. Dış seyahat harcamaları ise (Hac seyahatleri dahil) 37 milyar dolarda kalınca, turizmin net döviz katkısı 168 milyar dolar oldu. “Döviz yumurtlayan tavuk turizm” dolduruşuna da fazla gelinmesin. Bu dövizi kazanmanın da Türkiye’ye büyük maliyetleri var. Turist başına 700-800 doları bulmayan “yoksullaştırıcı turizm” politikası ile döviz açığına biraz olsun çare üretilirken bütün sahillerin nasıl betonlaştırıldığının, çevrenin, doğal ve tarihi varlıkların bozuk para gibi nasıl harcandığının hepimiz tanığıyız.

Peki turizm dışındaki diğer sektörler? Onların döviz üretme kapasiteleri ne? Net döviz kazandıran sektörler mi bunlar, yoksa onlar da döviz yutan sektörler mi?

İNŞAAT VE TAŞIMADAN DÖVİZ

Turizm dışı hizmet sektörleri içinde net döviz üreten sektör, inşaat. Rusya, diğer BDT ülkeleri, Kuzey Afrika, Balkanlar ve Ortadoğu’daki inşaat faaliyetlerinden çok büyük miktarlarda olmasa da Türkiye net döviz geliri elde ediyor. Hatta, yabancılara döviz koklatmıyor. Gideri, sıfır görünüyor. Bununla beraber, yılda 1 milyar doları bulmuyor inşaat dövizi gelirleri…
Az da olsa, ikinci döviz kazandıran sektör ise taşımacılık. Burada büyük bir döviz tasarrufu imkânı var ama kullanılamıyor. Yük taşımacılığında yani navlunda Türkiye net döviz ödeyici, buna karşılık sivil havacılıkta döviz kazanan durumunda.Taşımacılıkta 10 yılda elde kalan net döviz geliri 8 milyar dolar ya da yılda 800 milyon dolardan ibaret.

AÇIK VEREN HİZMETLER

Mali sistem, devletin hizmet ihracı faaliyetlerinden sağlanan döviz gelirleri, özel hastanelerin, vakıf üniversitelerinin döviz gelirleri, futbolcu transfer gelirleri, ihraç edilen dizi filmler, sinema filmleri, telif hakları vs… Tüm finans, eğitim, sağlık ve kültür endüstrisinin elde ettiği döviz gelirleri, yine bu alanlar için yapılan döviz harcamalarını karşılamaya yetmedi; son 10 yılda ve toplamda yine bu “Diğer hizmet” kaleminden 5 milyar doların üstünde açık verdi Türkiye…

Tıpkı sanayi ürün ihracı yarışında olduğu gibi, hizmet ürünü satışında da rekabetçi güce sahip değilseniz, avantajlarınızı iyi kullanamıyorsanız, sonuçta hizmet ürünlerinde de “pazar” durumuna gelirsiniz. Türkiye, turizmi dışarıda bırakınca  döviz fazlası değil, açığı olan bir ülke durumunda ve inşaat ile taşıma sektörleri dışında, ne yazık ki, net hizmet ithalatçısı ve oradan da gol yiyor…

 

 

 

Written by Mustafa Sönmez