Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından 2019 yılında yüzde 2,5 küçülme yaşayacağı tahmin edilen Türkiye’nin 2018’in ikinci yarısında girdiği krizin en yakıcı sorunu işsizlik. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 15 Nisan’da açıkladığı verilere göre işsiz sayısı ocak 2019’da geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 259 bin kişi arttı ve 4,7 milyona yaklaştı. İşsizlik oranı aynı dönemde yaklaşık 4 puanlık artış ile yüzde 14,7’yi, tarım dışı işsizlik 4,1 puanlık artış ile yüzde 16,8’i buldu. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik 6,8 puanlık artış ile yüzde 27’ye yaklaştı.

Ocak 2019’da 4,7 milyonu bulan işsizlerin eğitim durumuna göre tasnifi yapıldığında bunların dörtte birinden fazlasının bir yüksekokul, fakülte bitirmiş yüksek öğrenimli olmaları dikkat çekiyor.

Türkiye’nin 32 milyonluk işgücünün yine yaklaşık dörtte birinin yüksek öğrenimli olması, başlangıçta çok olumlu bir fotoğraf gibi görünebilir. Ama yüksek öğrenimli, dolayısıyla nitelikli hale gelmiş bir işgücünün yüzde 12-13’ünün işsiz olması ve bu oranın her yıl biraz daha artıyor olması endişe verici. Burada ana neden, yüksek öğrenimin kalitesi ile ilgili. Türkiye’de 18-22 yaş grubu arasında okullaşma oranı yüzde 46’ya yaklaşıyor. Başka bir deyişle, lise eğitiminin ardından bir de yüksek öğrenim görme şansına ulaşanlar, ilgili yaş grubunun neredeyse yarısına yakın. Ne var ki her yüksek öğrenim diploması olan Türkiye şartlarında sanıldığı kadar ihtiyaç duyulan nitelikli bir işgücü olamayabiliyor.

Üniversiteleri koordine eden, denetleyen Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) verilerine göre üniversite sayısı 206’yı bulmuş durumda. Bunların 129’u devlet üniversitesi, 77’si ise vakıf-özel üniversitelerden oluşuyor. Her ilde en az bir üniversite olduğu gibi, çoğu ilçelerde de bir fakülte, bir yüksekokul bulunuyor. Ne var ki bu üniversitelerde eğitim alıyor görünen 7 milyona yakın öğrencinin ancak yaklaşık 4 milyonu “örgün”, yani düzenli bir biçimde yapılan, öğrencilerin belirlenen zaman ve mekânlarda derslere katılmasıyla gerçekleşen türden. Kalan 3 milyon öğrenci “yaygın”, daha çok uzaktan, TV, internet üzerinden “açık öğretim” adı da verilen formatta eğitim alıyor.

Üniversite yaşındaki öğrencilerin yaklaşık yarısının okul taleplerini karşılıyor görünse de yüksek öğrenim altyapısı özellikle kaliteli akademik kadro yetersizliği yaşıyor. Bunun yanı sıra altyapı, çağdaş bir üniversitenin sahip olması gereken laboratuvar, kütüphane vb. donanımlardan, ülke ekonomisinin işgücü talebini dikkate alan bir planlamadan da yoksun. Bu da okullardan diplomasını alıp çıkanların yüzde 12-13’ünün iş bulamamaları gibi katı bir gerçeği üretiyor.

Tekrarlayalım, bir yüksekokul/fakülte diploması olan işsizler 1 milyonu bulan sayıları ile ülke işsizlerinin dörtte birini oluşturuyorlar. İşsizlerin diğer dörtte biri, lise ve dengi meslek okul diploması olanlardan, işsizlerin kabaca yarısı da lise altı eğitimi olan ya da eğitimsiz, daha çok niteliksiz işgücünden oluşuyor.

Görünürde, özellikle 18-22 yaş grubunun yüksek öğrenime erişimi her yıl artıyor gibi. Yüzde 60’a yakını ancak örgün olsa da üniversite kapasiteleri artıyor ve buradan da mezun olup diplomalarıyla işgücü ordusuna katılanların sayısı her yıl artıyor. Çok değil, 2014’te 5,7 milyon olan yüksek öğrenimli işgücü, 2 milyon artarak 2018’de 7,7 milyona çıktı. Ama hızla artan bu işgücünün hepsi iş bulamadı, istihdam edilemediler. 2014’te 700 bin dolayında olan yüksek öğrenimli işsizlerin sayısı 2019 ocak ayında 1,1 milyona yaklaştı. Krizi de dikkate alırsak, bu sayı 2020’de 1,3 milyonu bulacak.

En çok hangi fakülte-yüksekokul mezunları işsiz sorusu kritik bir önem taşıyor. Bu detay, yıllık olarak TÜİK tarafından yayımlanıyor. 2018 verisinden hareket edersek görünüm şöyle: 2018 ortalaması olarak sayıları 951 bin olan yüksekokul ve fakülte mezunu işsizlerin 300 bini yani yaklaşık üçte biri, “iş ve yönetim” eğitimi almış görünüyorlar. Bunların daha çok, televizyon, internet üstünden uzaktan eğitim alan “açık öğretim” mezunu, ön lisans sahibi gençler olduğunu söylemek mümkün. “İş ve yönetim” diplomalılar arasında işsizlik yüzde 13,2 le ortalamanın biraz üstünde.

Üniversiteli işsizlerin ikinci büyük grubunu “eğitim” alanından diploma alanlar oluşturuyor. Bunların sayısı 2018’de 115 bin ile toplam işsizlerin yüzde 12’sini oluşturdu.

Mühendisler ise 91 bin ile üçüncü en yüksek işsiz grup olarak dikkat çekiyorlar. Mühendislik eğitimi veren okullardan mezun olanların sayısı TÜİK tarafından 2018 ortalaması olarak 876 bin olarak belirtilirken bunlardan 91 bininin işsiz olduğu görülüyor. Bu da mühendisler arasında işsizlik oranının 2017’ye göre 1 puandan fazla artarak yüzde 10,3’e çıkması demek.

İnşaat istihdamının en önemli bileşenlerinden olan mimarlar da inşaattaki krizden nasiplerini alıyorlar. TÜİK, yüksekokul mezunu işgücü verileri içinde “mimarlık ve inşaat” olarak sınıflandırılan yüksekokul ve fakülte mezunu işgücü, 2017 yılında 280 bin iken 2018’de 286 bine çıkmış görünüyor. 2018 yılında işgücüne katılan 6 bin kişinin 5 bini iş bulmuş görünürken bin kişi işsizler arasına katılmış görünüyor. Buna göre 2017’de 38 bin olan işsiz mimar sayısı 2018’de 39 bini buldu. Bu da 2017’de yüzde 13,5 olan mimar işsizliğinin 2018’de yüzde 13,7’ye çıkması demek. Yüksekokul mezunu işgücü arasında genelde işsizlik oranının 2018’de yüzde 12,4 olduğu bildirilmektedir. Bu da mimarlar arasında işsizliğin genelin 1,3 puan üstünde olduğunu göstermektedir.

TÜİK verilerine göre işsizliğin çok yüksek olduğu alanlardan biri de “gazetecilik, enformasyon”. Bu alanda diploması olan 40 bin işgücünün 10 bini işsiz. Medya eğitimi alanlar arasında yüzde 20’yi bulan korkunç bir işsizlik var! Sanat eğitimi alanlar da iş bulmakta güçlük çekiyorlar. Bu kategoride işsizlik yine yüzde 21’in üstünde. Sosyal bilimler, beşeri bilimler eğitimi alanlar arasında da işsizlik yüzde 15-16 dolayında.

Gençlerin iş bulma kaygısı artıyor ve lise sonrası bir yüksek eğitim diploması alarak iş bulma umutlarını artırmaya çalışıyorlar. Bu talep, özellikle paralı vakıf üniversitesi yatırımlarını da cezbediyor. Ne var ki üniversite yaşında okullaşma, diplomalı sayısı artsa da ülkede iş imkânları pek artmıyor. Artan sayıda öğrenci okulu bitirip diplomalarıyla işgücü sahnesine çıkıyor ama iş imkânı bulamadıkça “okumuş işsizler” ordusu da aynı oranda kalabalıklaşıyor.

Written by Mustafa Sönmez