Bu yılın mayıs ayından itibaren dünya ve Türkiye yeni bir iklime geçti. Türkiye özelinde hem ekonomik hem siyaei bir iklim değişimi oldu. Siyaseten değişimi başlatan Gezi direnişi oldu. Mayıs sonundan bu yana Türkiye’de iktidar gündem yaratamıyor, Gezi ile yatıp Gezi ile kalkıyor. Kimyasını bozan Gezi ile hesaplaşmanın peşinde. Uykuları Gezi ile kaçıyor ve direnişten “terör örgütü” yaratma derdindeler.

Mayıs’tan bu yana AKP iktidarı dış dünya ile ilişkisinde de “kış” yaşıyor. Başta Suriye ve Irak politikaları olmak üzere Orta Doğu’daki serüvenleri, baş patronu ABD’nin hoşuna gitmedi. Hele ki Mısır’da Mursi ile, Müslüman Kardeşler ile dayanışmaya kalkması, bunu “değerli yalnızlık” pahasına yapmayı göze alması ile iyice çuvalladı.

EKONOMİDE MAYIS

Mayıs sonrası , ABD, dünya ekonomisinde yeni bir dönemi başlatarak  dibe vurup doğrulmanın sinyallerini verdi. Çöken sermayesini devlet müdahalesi ile, can simitleri ile ayakta tutan FED, yani ABD Merkez Bankası, artık yeter, koltuk değneklerini çekiyorum, ayaklarınızın üstünde durmayı deneyin, denemeyene destek yok, sinyali gönderdi. Bunun söylentisi bile ABD’de faizlerin kıpırdayacağı algısı yarattı ve geçici olarak Türkiye gibi ülkelere park etmiş sıcak paranın yüzünü ABD’ye dönmesini getirdi. Akan dış sermaye önce azalmaya, giderek kesilmeye başladı. Bunu biz, Türkiye’nin cari açığının izlendiği ödemeler dengesinden görebiliyoruz.

2013’ün ilk 4 ayı ile ikinci 4 ayı da çok farklı. Ocak-Nisan döneminde 4 ayda 44 , ayda 11 milyar dolar yabancı kaynak girerken, mayıs-ağustos döneminde 6,7 ya da aylık giriş 1,7 milyar dolara indi. Yani 11’den 2’ye bir iniş, ya da vites, 5’ten 1’e düştü diyebiliriz…

Bu yılın Mayıs-Ağustos döneminin döviz giriş-çıkışı ile 2012’nin döviz-girişi de çok farklı. O kadar farklı ki, bu yılın mayıs-Ağustos döneminde 6,7 milyar dolar ya da yuvarlak olarak 7 milyar dolar dış sermaye girişi olurken, 2012’nin aynı döneminde yaklaşık 31 milyar dolar girmişti. Oldukça önemli bir rüzgâr azalışı.

untitled

Kaynak:TCMB

2012’nin tamamında ekonomi yüzde 2,2 büyürken cari açık 48 milyar dolara yaklaşmıştı. Bu, milli gelirin yüzde 6,1’i demekti. Açık, sorunsuz , 70 milyar dolar yabancı kaynak girişi ile finanse edilmiş, hatta rezervlere 21 milyar dolara yakın ekleme yapılmıştı. 2013’ün ilk 4 ayında da aynı hava hakimdi. Ekonomi yüzde 3-4 arası büyüyordu ve ilk 4 ayda cari açık 24 milyar doları aşıyordu, açık, ilk 4 ayda 44 milyar dolar sermaye girişi ile finanse edildiği gibi rezervlere de yaklaşık 15 milyar dolar ekleniyordu.

SERMAYE AZALIŞI

Ne olduysa, Mayıs sonrası oldu. Mayıs’tan itibaren her ayın cari açığını finanse etmeye yeni sermaye girişi yetmemeye başlayınca, yastık altından ya da dışarıda tutulan dövizlerle,  açık finanse edilmeye başladı, buna rezervden kullanımlar eklendi.

Böylece Mayıs –Ağustos 2013 boyunca net hata noksan olarak da bilinen kayıt dışı sermaye girişi 8,2 milyar doları buldu. Aynı 4 ayda rezervlerden de 5,2 milyar dolar kullanılarak cari açık finanse edildi. Sermaye girişi 6,7 milyar dolara kadar geriledi. Bu, aylık 1,7 milyar dolara gerileme demekti. Oysa ocak-nisan döneminde ayda 11 milyar dolar yabancı kaynak girişi yaşanmıştı. Şemsiye ters dönmüştü.

FED’in 18 Eylül toplantısından, beklenen tahvil destekleme alımlarını azaltma kararı çıkmayınca, sermaye çıkışı ya da giriş azalışı bekleyen Türkiye gibi ülkeler derin bir ohh..çektiler. Birkaç ayı kurtarmışlardı. Ama ABD operasyonu 2014 başında kaçınılmaz olarak başlatacaktı.

Eylül sonrası sermaye girişi hızlandı mı, pek sanmıyorum. Çünkü dolar kuru 2 TL’de direndi. Yastık altından döviz trafiği devam ediyor olabilir, tabii ki rezervden  piyasa döviz arzı da sürüyor. Ama taşıma suyla değirmen dönmez.

Gürül gürül sermaye akışı devri ile birlikte,  yalancı bahar da bitiyor…

Written by Mustafa Sönmez