Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2019 yılının Nisan-Haziran dönemini oluşturan ikinci çeyreğinin ulusal gelir verilerini açıkladı. Buna göre Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) ikinci çeyrekte 2018’in ikinci çeyreğinde göre yüzde 1,5 azaldı. Yani Türkiye bu yılın ikinci çeyreğinde, geçen yıl aynı zaman diliminde ürettiği mal ve hizmetten yüzde 1,5 daha az üretim gerçekleştirdi. Ekonomiyi dibe çekmede yatırımların dramatik ölçüde düşmesi önemli bir etken. Türkiye’de hem kamu hem özel sektör yatırımları 12 aydır sert bir biçimde düşüyor. Bunun özellikle işsizlik-istihdam üstünde ağır yansımaları var.

Ekonomide ikinci çeyrekte yaşanan küçülme, önceki iki çeyrekte de yaşandı. Başka bir ifade ile Türkiye, 2018 Eylül ayından bu yana küçülme sürecinde. Bunun en az bir çeyrek daha sürerek 12 ayı bulması muhtemel. Öncü göstergelerden hareketle, üçüncü çeyrek, yani Temmuz-Eylül 2019 döneminde de ekonominin küçülmekte olduğu tahmin ediliyor. Bunun verisi ise TÜİK tarafından 2 Aralık’ta açıklanacak. 

Küçülmeyi bir de dolar ile ifade etmeyi denersek daha dramatik bir görüntü ortaya çıkacaktır. Türkiye ekonomisi 2013 yılında 950 milyar dolarlık bir ekonomi olarak ölçülmüştü. Ancak izleyen yıllarda dolar fiyatlarının tırmanması ile ekonominin büyüklüğü dolar cinsinden geriledi. 2018 yılında 789 milyar dolara kadar düşen ekonomik büyüklük, 2019’un ilk yarısı geriye doğru yıllıklandırıldığında 722 milyar dolar olarak ölçülmekte. Bu pasta nüfusa bölündüğünde, 2014’te 12 bin dolar olan kişi başına gelirin 2019’da (82 milyon nüfus) 8 bin 800 dolara kadar düştüğü görülebiliyor. Başka bir ifade ile özellikle son iki yılda hem ekonomide tempo hızla gerilemiş hem de dolar fiyatı hızla tırmandığı için Türkiye’nin dolarla ifade edilen ekonomik büyüklüğü ve kişi başına geliri hızla düşmüştür. 

Ulusal gelire üretim optiğinden bakıldığında 2019 Nisan-Haziran döneminde ekonomi yüzde 1,5 küçülürken sektörel olarak sadece tarımın yüzde 3,4 büyüdüğü, buna karşılık sanayinin yüzde 3 dolayında, inşaatın yüzde 12,5 dolayında küçüldüğü izlendi. Hizmetler kesiminde de bu çeyrekte yüzde 0,3 lük gerileme kaydedildi. 

İnşaattaki gerilemenin, beraberinde öncelikle inşaata girdi üreten sanayi kollarını negatif etkilediği açıkça görülebiliyor. Sanayi üretim verileri, öncelikle çimento, tuğla, cam, boya, demir-çelik, ahşap gibi inşaata malzeme üreten sanayi dallarında önemli bir üretim gerilemesi saptıyor. Bunu, iç talebi hızla düşen otomobil, beyaz eşya, mobilya, elektronik eşya gibi dayanıklı mallar üreten dallar izliyor. 

Ulusal gelire harcamalar optiğinden bakıldığında ise ikinci çeyrekte küçülmenin yüzde 1,5’le sınırlı kalmasında, devlet harcamalarının ve ihracatın olumlu etkisinin olduğu görülüyor. nisan-haziran döneminde devlet harcamaları yüzde 3,4 artarken net ihracat da büyümeye katkı yaptı. Küçülmeyi frenleyen bu iki kaleme karşılık özel tüketim ya da hanelerin iç talebinin gerilemesi ile yatırımların dehşetli azalması baskın geldi ve küçülme yüzde 1,5’i buldu. 

2019 ikinci çeyrekte yatırımların 2018 ikinci çeyreğine göre yüzde 23’e yakın daraldığı görülüyor. Son 10 yıldır hiçbir çeyrekte yatırımlar bu kadar daralmamıştı. Yatırımlarda daralma sadece bu ikinci çeyreğin değil, son dört çeyreğin sorunu. Birikimli olarak bakılırsa son dört çeyreğin toplamında ya da son 12 ayda yatırımlar bir önceki 12 aya göre yüzde 8’e yakın gerilemiş durumda. 

Yatırımların bıçak gibi kesilmesi, 2019’un ilk yarısının en çarpıcı görüntülerden biri oldu. Özellikle inşaat yatırımlarında sert bir düşüş görüldü. Eldeki konut stokları eritilemezken, hızla yükselen enflasyon ve hızla artan döviz fiyatları, bunu dengelemek için yükseltilen Türk Lirası faizleri, yatırım iştahını iyice kaçırdı. Nitekim başta İstanbul’da olmak üzere yurdun her yanında bir ara yüzde 40’a yakın artan, sonra yüzde 20’lere inen, yüksek dalgalı inşaat malzeme fiyatları ile yatırım yapmayı kimse göze alamadı, “bekle-gör” durumuna geçildi, eldeki stokları eritmenin yolları arandı.

Sanayi kesiminde de yatırımlar bıçak gibi kesildi. Hem iç hem dış sanayi aktörleri yatırım niyetlerini askıya aldılar. Türkiye’nin yatırım malları, ara malları ithalatındaki sert düşüşler, tamamen yatırım iştahının kesilmesi ile ilgili. 

Daha önceki yıllarda dışarıdan döviz kredisi bularak yapılan yatırımlara artan ve istikrar göstermeyen döviz fiyatları ile cesaret edilemiyor. Özel sektörün döviz açığı zaten 185 milyar doların üzerinde. 

Yatırım kararında en önemli caydırıcı etken, özellikle konut ve dayanıklı tüketim mallarına hızla azalan talep. Öte yandan, dış kreditörler de yatırım için kredi vermede isteksiz davranıyorlar. Dış kreditörler kredi fiyatlarına Türkiye’nin 400 baz puanı bulan ve en yakınındaki Güney Afrika’yı riskte bir kat geride bırakan sigorta prim maliyetini (CDS) eklediklerinde, kredinin cazibesi daha da azalıyor. Bu fiyattan dışarıdan kredi temin etmek zor olduğu gibi, borç alınacak dövizin içeride TL karşılığının nasıl bir serüven yaşatacağı da bilinemiyor ve “bekle-gör” durumu burada da sürüyor. 

Yatırımlardaki sert düşüş en çok iş bekleyen kitleleri ilgilendiriyor. Her tür nitelikli ve niteliksiz atıl işgücü yatırımlarda hareket beklerken, bu bekleyişin uzun bir süre alacağı söylenebilir.

Yatırımlardaki, özellikle inşaattaki hızlı düşüş ile birlikte 2018’deki istihdam düzeyi hızla azaldı. Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı mayıs ayı itibarıyla yüzde 14’e çıkarken, işsiz sayısı son 12 ayda 1.1 milyon arttı ve 4,5 milyona yaklaştı. Bunların iş arayan işsizler olduğu, iş aramaktan umudunu kesmişleri içermediği hatırlatılmalı. Son bir yılda 1,1 milyon artan işsizlerin 870 bini işini kaybedenlerden oluştu. Yaklaşık 250 bin kişi de işgücüne yeni katılmış ama iş bulamamış işsizler. 

İşini kaybeden 870 bin kişinin 538 bini inşaat sektöründen. Krize en erken giren sektör inşaatta yatırımların durmasıyla sert bir iş kaybı yaşandı. Sanayi ise son 12 ayda 123 bin iş kaybına sahne oldu. Tarımdan iş kaybına uğrayanlar ise 307 bini buldu. 

Özetle, yatırımlardaki dramatik düşüş ulusal geliri aşağı çekmede en önemli etken olarak öne çıkarken sosyal olarak da işsizliği köpürtüyor. Yeniden yatırım iklimine sahip olmak ise birçok tutarlı ekonomik adımın atılmasını gerekli kılıyor ve bunun yanında güven tesis etmeyi, özellikle siyaseten Türkiye’nin iç ve dış aktörlere güven vermesinden, risk katsayısını düşürmesinden geçiyor.

Written by Mustafa Sönmez