‘Resmen’ resesyon (Al-Monitor, Aralık 15, 2018)
Türkiye ekonomisinin yılın ikinci yarısında hızla bir türbülansa girdiği, sert bir biçimde yükselen döviz fiyatlarının…
Mustafa Sönmez
Almanya’dan bir okurumuz, Sedat Çınar, gönderdiği elektronik postada, 7 Ekim tarihli Radikal’de Oral Çalışlar’ın, “Asker sayısı neden hâlâ azaltılmıyor?” başlıklı yazısında kullandığı sayıları soruyor. Şöyle yazmış Çalışlar, “Almanya, 1.145 trilyon euroluk bütçesinin 31.86 milyar eurosunu yani yüzde 2.77’sini askeri harcamalara ayırıyor. Türkiye ise 312 milyar TL’lik bütçesinin 46.5 milyar dolarını askeri harcamalara ayırıyor. Dolar kuru 1.85 alınırsa, bu, bütçenin yüzde 27.6’sı anlamına geliyor. Kaba bir hesapla, Türkiye’nin bütçesinden askeri harcamalara ayırdığı oranın Almanya’nınkinin yaklaşık 10 katı düzeyinde seyrettiğini görebiliyoruz.”
Okur Çınar soruyor: “Bu nasıl hesaptır?” Haklı.Yazar, çala kalem, kulaktan dolma şeyler yazmış. Kaynak araştırmamış. Anti-militarist görünmeye çalışırken koca koca çamları devirmiş. Buna “öğrenilmiş cehalet” diyorlar. Almanya verileri yanlış. Türkiye’nin bütçesini TL cinsinden verdikten sonra, her nereden duymuşsa, askeri harcamaları da 46,5 milyar dolar olarak aktarıyor okura. Sonra da bunu, 1.85 TL dolar kuru ile çarpıp, “Bütçenin yüzde 27,6’sı askeri harcamalara gidiyor” gibi dudak uçuklatan bir iddia ile çıkıyor ortaya.
Köşe yazarlarının, yorumcuların okuyucuya karşı büyük sorumlulukları vardır. Yorumları kendilerini bağlar. Ama istatistiki verileri, olguları doğru aktarmak, çarpıtmamak, temel kuraldır. Oral Çalışlar’ın, önce ülkelerin askeri harcamaları ve Türkiye’nin yerini araştırması beklenirdi. Bunu yapacak becerisi yoksa, bir uzmandan yardım isteyebilirdi. Kaynaklar bellidir: Birincisi Birleşmiş Milletler i Silahsızlanma Ofisi’dir. Tüm ülkeler, BM’ye askeri harcamalarını bildirirler. İkincisi, İsveç merkezli kısa adı SIPRI olan (Stockholm International Peace Research Institute) düşünce merkezi, askeri harcama yıllığı yayınlar. İşte size 2010 yılında en çok askeri harcama yapmış 20 ülke ve payları:
Görüldüğü gibi, Çalışlar’ın pek övündüğü 17’nci büyük ekonomi olarak Türkiye, askeri harcamada da 16’ncı sırada. Yazarın örnek verdiği Almanya ise 7’nci sırada ve Türkiye’nin harcadığının 3 katı askeri harcaması var. Aynı kaynağa göre, Türkiye’nin askeri harcamaları son 10 yılda artmak bir yana, yüzde 22 azalmış. Son 10 yılda yüzde 59 artan ve 2010’da 1,5 trilyon doları bulan askeri harcamalar içinde Almanya’nın payı yüzde 3, Türkiye’nin payı yüzde 1…
SIPRI’nin bulguları bütün dünyada kabul görür ama bir de BM, Silahsızlanma Ofisine AKP hükümetinin verdiği 12 Nisan 2011 tarihli askeri harcamalar ile ilgili bildirgeye bakalım. 2010 askeri harcamaları yaklaşık 19 milyar TL olarak ifade edilmiş. Bunun yaklaşık yüzde 52’si personel harcaması olarak belirtilirken silah ve mühimmat için yüzde 37’si harcanmış, kalan yüzde 11’in de cari harcamalara gittiği bildirilmiş. Google’a, “United Nations Disarmament – Military Spending” yazarak ulaşılabilecek BM’ye verilmiş bu bildirge, SIPRI’ninki ile uyumludur. Türkiye’nin askeri harcaması, milli gelirinin yüzde 2,7’sinden ibaret . Bu da dünya ortalaması kadar bir tutar.
***
Oral Çalışlar ve benzeri bazı sivil toplumcu geçinen zevat, AKP’ye yaranmak gayretiyle mi nedir, önce sloganımsı şeyler yazıp sonra altını doldurmak üzere gerçekliğin, olguların belini kırıp, canına okuyorlar. Bunu da okura hiç saygı duymadan yapıyorlar. Amaç, anti-militarist görünmek. Gelin görün ki, askeri vesayete karşı görünürken AKP’nin polis vesayetini geliştirmesini, “sivilleşme” olarak görecek kadar aymazlar. Örneğin sadece 2008-2011 döneminde merkezi bütçede asker bütçesinin payı yüzde 5’e indirilirken, polis bütçesinin yüzde 7’ye çıkarılmasına, sivilleşme adına omuz veriyorlar.
Gerçekleri bu kadar sorumsuzca çarpıtanları, okura havale edelim. Bizim bu bahiste ne dediğimiz ise 13 Ocak 2010 tarihli yazımızdaki gibidir:
Bizim özgür, demokratik bir toplum olmak için ne asker, ne de polis vesayetine ihtiyacımız var. Ne istiyoruz? Çok basit: Daha az asker, daha az polis; daha çok demokrasi, daha çok sağlık, eğitim, barınma imkanı ve daha çok insanca, adil, demokratik bir yaşam…