Bankalarda Kar patlarken Çalışanlarına Ne Düştü?
Mustafa Sönmez07.04.2010, Çarşamba2009 krizinde , başta sanayidekiler olmak üzere çoğu alt sektör küçülüp bilançoları zarar…
Mustafa Sönmez
Aslında 77 milyar doları aşan tarihi cari açığı ve Aralık ayında açığı kapatmak için nasıl tencerenin dibinin kazındığını yazacaktım. Yunanistan’a dayatılan acı reçeteyi, bizim 2011 krizi serüvenimizle kıyaslayan bir yazı da geçti aklımdan. Ama gündemdeki tepişmeyi yazmaya devam etmesem karnım şişecek. Söylenmesi gereken daha acil şeyler var çünkü…Cari açık,Yunanistan beklesin…
***
AKP-Cemaat fil tepişmesinde, koalisyonun medyadaki kanaat önderleri içinde bir kesim, kavgayı yatıştırmak, “Durun, siz kardeşsiniz!..” diyerek tavır alıyorlar. Star’da Fehmi Koru, Zaman’da Ali Bulaç, bunlardan iki isim. Ali Bulaç, o cenahtan selam verip selamını aldığım ender isimlerden. Birikim’den (Sosyalist Dergi zamanlarına ait) ortak arkadaşlarımız, birlikte iş seyahati ahbaplıklarımız olmuştur. Ali Bulaç’ın 13 Şubat tarihli Zaman’daki köşesinde kaleme aldığı “Fitne” başlıklı yazısı dikkat çekici, bir o kadar da düşündürücü. Bulaç da yazısında, tıpkı Fethullah Gülen’in 7 Şubat’taki sohbetindeki yakınmaları tekrarlıyor. Hocaefendi, şöyle yakınmıştı “Kendine Müslümanlar”dan Küretv’de ; “Bazı siyasilerde olduğu gibi, ‘bunlar madem bir güç haline geliyor en iyisi bunları batırmak ve bunlara alan bırakmamak lazım. Alan bütünüyle bizim elimizde olursa, kimse bize soru soramaz. Ama alanın içinde başkaları olursa sorgulamak meselesi de beraberinde gelir’ gibi düşünürler. Bu insanların esenlik vaad etmeleri mümkün değildir…”
Ali Bulaç da “Fitne” yazısında “Kendine müslümanlar” a dokunduruyor önce; “Akıllı tüccar, kazanan ve kazandıran tüccardır. “Rabbenâ hep bana” diyen tüccar bir-iki defa kazanır, ama eninde sonunda kaybeder. Siyasette de sürekli kazanmanın yolu, katılımı sağlamak, kaynaklar üzerinde tekel kurmaktan, temellükten kaçınmaktır…”
Patırtının nedeni ortada; Kendine yontmak…Oysa uyarıyor Ali Bulaç ve yol alınan mesafeyi hatırlatıyor; “AK Parti’nin geleneksel Milli Görüş çizgisini gözden geçirip iktidara yürümesi, eşzamanlı cemaatlerin -tek bir cemaat değil- ona toplumsal olarak da destek vermesiyle mümkün oldu. Selçukluların hâkim olduğu Anadolu’daki hat üzerinde yaşanan iktisadî ve dinî hareketlilik benzer şekilde 21. yüzyılda da ortaya çıktı. Bu mesud işbirliği sonucunda Türkiye hamle üzerine hamle yaptı, krizi aştı, dünyanın 16. ekonomisi olma başarısını yakaladı; AK Parti girdiği her mahallî ve genel seçimden gücünü artırarak çıktı, bölgeye açıldı, siyasî istikrar sağlandı ve en önemlisi sivil siyasetin askerî-bürokratik vesayetten kurtulması yönünde büyük başarılara imza attı.”
Selçuklu analojisi müthiş değil mi? Ama Ali Bulaç, bu mimarideki bir ortağa haksızlık etmiş: O da ABD emperyalizmi. “Selçuklu yürüyüşünün 21. yüzyıl versiyonu”nda ABD’nin rolünü, uzun lafa girmeden 6 Haziran 2003 tarihli ABD Büyükelçisi Pearson’un raporundan hatırlatalım Ali Bulaç’a;
WikiLeaks belgeleri arasına giren raporda şöyle deniyor; “Savunma ve ulusal güvenlik ile ilgili kontaktlarımız 7 generali Özkök’e muhalif olarak tanımlıyor. Bunlar; Org. Aytaç Yalman, Org. Şener Eruygur, Org. Çetin Doğan, Org. Hurşit Tolon, Org. Fevzi Türkeri, Org. Tuncer Kılıç..” Kriptoda, Büyükanıt’ın durumu “iki taraflı” olarak nitelenirken Cengiz Çandar’ın şahadetiyle, Büyükanıt da “muhalifler” arasında sayılıyor.(*)
Bu kriptodan bir süre sonra ABD Büyükelçisi’nin zikrettiği bu isimlerin- Büyükanıt dışında- Ergenekon ve Balyoz operasyonları ile bertaraf edilmeleri herhalde tesadüf değildir.
Bir başka örnek, Türk Emniyeti’nin ABD’ye verdiği brifingler ve muhtevasıdır. 12 Şubat tarihli yazımda sözünü ettiğim 21 Kasım 2008 tarihli ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden gönderilen bir başka kriptoda, Ergenekon tutuklularının ne kadar anti-Amerikancı olduğu belirtilirken, bu ayrıntıda bir bilginin yalnızca ABD’ye verildiği ve ABD’den yardım istendiği ortaya konuyor. Büyükelçi,Emniyet’in verdiği brifing için aynen şöyle yazıyor:
“Ergenekon’un ABD karşıtı eğilimine odaklanırken, Türk Emniyet, ABD hükümetinin doğrudan ya da örtülü desteğini kazanma umutlarını sergiledi”…
***
Belgeler, Ali Bulaç’ın ayakta kalması için duacı olduğu AKP-Cemaat koalisyonunun mimarisinde ABD’nin yerini , iktidarın ABD desteği ile ayakta kaldığını ayan beyan ortaya koyuyor. Sakın kimse, darbeci militaristlere karşı Amerikan militaristlerinin desteğinin kabul edilmesinin bir taktik, siyasetin fıtratında olan bir hamle olduğunu anlatmaya kalkmasın!… O ABD ki, Bulaç’ın Müslüman kardeşlerinden yüz binlercesinin Irak’ta, Afganistan’da kanını döktü. Hem de bu “Kutsal İttifak” iktidarından aldığı lojistik desteklerin katkısıyla… Şimdi de aynı şeyi Suriye’de, fırsat bulursa İran’da gerçekleştirmek ister. AKP-Cemaat iktidarının mimarisine katılmış ABD’nin, sözü dinlenmediği anda bu iktidarı, birbirlerine düşürerek ya da bir tarafı diğerinin üstüne saldırtarak çökertmesine, “fitne”de parmağının olmasına hiç şaşırmasın Ali Bulaç.
İtle yatan, bitle kalkarmış…