Turkey’s ‘city hospitals’ threaten a financial black hole (Al Monitor, Aug..31, 2020
Turkey’s so-called city hospitals — sprawling medical complexes that President Recep Tayyip Erdogan has touted…
Mustafa Sönmez
Küresel kriz birçok ülkede siyasi eğilimleri, dengeleri de değiştiriyor. Tarih gösteriyor ki, kriz dönemlerinde siyasi tercihler merkezden uçlara yönelir, radikalleşir. Böyle dönemlerde sosyalizme yöneliş kadar, otoriter-dinci siyasete, faşizme savruluş da mümkün. Bugün yaşanan küresel krizde ibre ne yazık ki ikinciden yana.
Özellikle krizi derinden yaşayan Avrupa’da, Almanya, Avusturya, Fransa, İsviçre , Hollanda, Belçika, Danimarka, Norveç, İtalya, Portekiz, Macaristan, Slovakya ve Bulgaristan’da, son olarak da İsveç’te çoğu yabancı ve Müslüman düşmanı aşırı sağcı partiler, seçimlerde güçlendiler. Son İsveç seçimleri de gösterdi ki, Avrupalı seçmende sağa , hatta yer yer faşist partilere yöneliş var. Küresel kriz ve artan işsizlik, bozulan bütçe dengeleri karşısında izlenen kemer sıkıcı politikalar, iktidar ya da iktidar ortağı sosyal demokrat partilere karşı tepkilere yol açtı, radikal sağdaki partilere de gün doğdu. Artan işsizlik ve azalan sosyal harcamalar, yabancı düşmanlığını, “İslamifobi”yi de azdırdı.
Radikal sağın yükselişine hız veren esas etken, krizle gelen kayıplar.
Avro bölgesinde 2006 ve 2007 döneminde yüzde 3’ü bulan büyüme 2008’de yüzde 0,4’e düştükten sonra 2009’da yerini, yüzde 4’ün üstünde küçülmeye bıraktı. Bu, AB için derin bir daralma demek. 2010’un ilk çeyreğinde yüzde 0,8, ikinci çeyreğinde yüzde 1,9 büyüme yaşansa da kriz aşılmış sayılmıyor, ikinci bir dip endişesi yaygın. Durgunlukla beraber 2009’da yüzde 1’in altına düşen enflasyon, 2010 Ağustos’unda ise yüzde 1,6’ya çıktı.
***
AB’yi tehdit eden esas sorun işsizlik ve sosyal hakların budanması. Kriz öncesinde yüzde 7-8 bandında seyreden işsizlik oranı 2009’da yüzde 10’a yerleşti ve 2010’un ilk yarısında da azalmadı.
Avrupalı seçmeni yakından ilgilendiren bir gösterge de, bütçe açıkları. Zincirleme banka iflaslarını önlemek ve mali sektörü rehabilite etmek için kullanılan bütçe kaynakları, devasa açıklara yol açtı. Avro alanı bütçe açığı, 2009’da müthiş büyüdü, yüzde 213 artarak 565 milyar Avro’ya çıktı ve milli gelire oranı da , bir yılda yüzde 2’den yüzde 6,4’e fırladı.
Açığı eski düzeyine çekmek üzere alınan ve birçok Avrupalının sosyal haklarını budayan, vergi yükünü artıran kemer sıkıcı maliye politikaları, seçmende büyük tepkilere yol açmış görünüyor.
Kriz, artan işsizlik yüzünden resmi veya kaçak yollardan gelen yabancılara karşı düşmanlığı da körüklemiş durumda. Irkçı hareketler, İslamofobi, giderek rağbet görüyor. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Roman göçmenleri sınır dışı etmesine verilen onay ürkütücü…
***
En son, sosyal demokrasinin beşiği sayılan İsveç’te bile, yabancı düşmanı, ırkçı bir partinin parlamentoya girmesi 19 Eylül seçimlerinin en şaşırtıcı ve endişelendiren sonucu oldu. İsveç’i 60 yıldır yöneten ve sosyal refah ülke örneği haline getiren Sosyal Demokratlar kan kaybetti. “Ilımlı Parti”nin başını çektiği merkez sağ grubun ise hükümeti kuracak çoğunluktan 3 sandalye eksiği var…
Son seçimlerde İsveç’teki yabancılara ve özellikle Müslümanlara karşı yoğun bir kampanya yürüten faşizan “İsveç Demokratları” partisi, kazandığı 20 sandalye ile seçimlerden en kazançlı siyasi grup olarak çıktı ve neredeyse anahtar parti oldu.
Radikal sağ, faşist partilerin seçimlerde başarılı olmaları ve çoğunun ülke parlamentolarında olduğu kadar Avrupa Parlamentosu’nda boy göstermeleri, faşizmin ayak sesleri olarak kabul ediliyor. Radikal sağcı hareketin yükselişi, Avrupa’daki birçok göçmen topluluğu gibi, Türkiyeli nüfus için de iyi haber değil.