Is it 12% or 52%? Turks disagree on jobless rate (Al Monitor, July 16, 2020)
The coronavirus pandemic has fueled unemployment across the world and Turkey, whose economy was already…
Mustafa Sönmez
Bu memlekette, ister tüccar-sanayici, ister esnaf, hatta sıradan vatandaş, herkes bilir ki, devlet, vergi-sigorta, kredi borcu faizi gibi alacaklarının cezasını, gecikme faizini, zammını günün birinde siler. O nedenle, özellikle küçük boy girişimci, esnaf, seçimlere 1-2 yıl kala vergisini, sigorta primini ödemez, cezayı, onun gecikme zammını göze alır. Hatta elektrik, su,doğalgaz, yani kamunun sattığı mal ve hizmetlerin faturalarını da geciktirir. Çiftçi, aldığı kredinin taksitini ödemez, cezayı göze alır. Kredi müşterisi aile reisi bile aynı “uyanıklığı” yapar. Haksızlık etmeyelim, bunlar arasında, “uyanıkça” değil de, çaresizlikten bu borçları ödeyemeyen, cezasına, gecikme faizine uğrayanlar da vardır. Hatta bunların içinde “borç namustur” diye uykusu kaçanlar, elinde avucunda olanı satar savar, gider borcunu harcını öder. Ama bu namuslular, her yerde ve her zaman olduğu gibi azınlıkta kalırlar. “Kazanan” yine “uyanık”lar olur. Çünkü alıştırılmıştır: Herkes bilir ki, seçime doğru, iktidar “af” çıkaracaktır…
***
Nitekim, 2011 genel seçimine doğru beklenen oluyor. AKP iktidarı, başta vergi ve sigorta primi affı olmak üzere bir dizi kamu alacağından vazgeçerek devasa bir affa gidiyor. Seçim meydanlarına şirin, müşfik, halden anlar hükümetin başbakanı olarak çıkacak RTE…
Sadece Vergi, SSK (4/a) ve Bağ-Kur primi ile gecikme cezası alacaklarını dikkate alsanız yaklaşık 100 milyar TL’lik bir kamu alacağı var.
Kaynak SGK ve Maliye veri tabanı
Özel sektör firmaları 2010 Eylül’üne kadar, 14 milyar TL’lik prim borçlarını yatırmamışlar ve onlara 8 milyara yakın ceza gelmiş. Çoğu AKP yönetiminde olan belediyeler de 4,2 milyar TL prim takmışlar ve 2 milyarı aşkın cezaya girmişler. Böylece işçi çalıştıran bu kuruluşlar devlete 18,5 milyar TL prim, 10 milyar TL de ceza borçlanmış durumdalar.
Durum esnaf için nedir? Onlar da yaklaşık 30 milyar TL’lik prim ve ceza borçlular devlete. Sayıları 3 milyonun üstünde görünüyor borçlu esnafın, ama aldanmayalım. Bunların yüzde 10’undan azı, asıl borçlu olan. Esnaf borcunun yüzde 58’i, borcu 20 bin TL’nin üstünde olan yüzde 10 esnafa ait. Şükrü Kızılot’a göre de vergi alacakları 50 milyar TL’ye merdiven dayamış. Bunun 20 milyarı ceza…
2010 bütçesinde 50 milyar lira açık hedeflenmişti. Demek ki, af-maf umudu vermeyip bu alacaklar tahsil edilse, bütçede açık filan kalmadığı gibi, 50 milyar TL fazla bile görülebilirmiş.
***
AKP’nin bu af hamlesine, seçim rüşveti niyetli olduğu açık olsa da, eminiz muhalefet partileri pek karşı çıkmayacak, “borçlu esnafı, irili-ufaklı girişimciyi” karşılarına almak istemeyecekler. Oysa karşı çıkmalılar. Borcunu zamanında ödeyen namuslu girişimci, esnaf, vatandaşı enayi yerine koymaktan başka bir anlam taşımayan bu aflara karşı çıkmalılar. Çok belli ki, bu aflar, AKP belediyeleri için, borçlu esnafın yüzde 10’u için, çıkıp bunu açıklamalılar. Bu kesim, zaten pek bir vergi ödemez. Bir de vergi, prim aflarıyla ödüllendirilmemeli. Vergisi kaynaktan kesilen ücretliye,memura,emekliye niye indirim yok? Verginin üçte ikisini oluşturan KDV-ÖTV dolaylı verginin hamalı tüketiciye kolaylık nerede? Bu aflar, eşitsizlikleri büyütür, o kadar.
Yapılması gereken en fazla ne olabilir? Kamunun birikmiş gecikme cezası ve zammı alacakları, enflasyona göre güncelleştirilir, yani enflasyonun erittiği, geri istenir, sonra diyelim, yüzde 3 faiz uygulanarak, 2-3 yılda tamamlanacak bir taksitlendirme yapılır. Ama bunda da seçici davranılmalı. Kötü niyetli uyanıklar ile, kriz mağdurları ayırt edilebilmeli. Hovarda futbol kulüplerinin, AKP’li Ankara, İstanbul belediyelerinin borçları niye affedilsin ya da konsolide edilsin, kolaylık sağlansın? Vergisini, primini ödeyenler, kendilerini daha enayi hissetsinler diye mi?
Temelde, bu “af bezirganlığı”na bir son verilmeli. Bu affı uygulayan da alıp cebine koyan da hoş görülmemeli. Seçimlere doğru vergiden prime, elektrik-su faturasından imar affına kadar uzanan bu seçim rüşvetçiliğine karşı çıkılmalı. Yurttaşın da bu oy bezirganlığı kültürüne bir son vermesi gerekli. Bu da ancak, namusuyla vatandaşlık ödevlerini yerine getirenlerin, rüşveti verene de alana da karşı çıkmalarıyla mümkün olur.