İspanya, Portekiz ve biz…(2)
LİZBON 2008 yılından bu yana Avrupa, dünyanın birçok coğrafyasında olduğu gibi derin bir kriz yaşıyor.…
Haziran ayına ilişkin sanayi üretim verileri, yılın ilk yarısına ilişkin ekonominin son MR’ı sayılabilir. Sonuç iç açıcı değil. Bir anlamda, kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in pek de hoşa gitmeyen raporuna yeni bir gerekçe de açıklanmış bulunuyor; iyi gitmeyen birçok şeyin üstüne tüy diken bir sanayi…
Nisan-Mayıs-Haziran aylarını içeren 2. Çeyrekte sanayinin, önceki çeyreğe göre yerinde saydığını görüyoruz; 0 (sıfır) artış!.. Tabi ki mevsim ve takvim etkisinden arındırarak söylüyoruz bunu, arındırmasanız da parlak değil; binde 1 ‘den ibaret bir artış…
İmalat geriliyor…
Sanayinin yüzde 90’ını temsil eden imalat sanayiinde, bırakın yerinde saymayı, gerileme başlamış; binde 2 oranında. Önceki iki çeyrekte imalat sanayiinde iyi –kötü artışlar vardı (yüzde 1,3 gibi). Son çeyrekte o da yok…Stoka üretmek, stoktakini ite kalka, fiyat kırarak ihraç etmek, özellikle otomobilde ana firmadan alınan sipariş ile çarkları döndürmek, kapasite kullanmak ve zorunlu izin gibi tatsız önlemlere başvurmadan idare etmek…Ama belli ki, bunların da sonuna geliniyor.
Geçen yılın Haziran ayına göre , yani 12 ayda ise sanayi büyümesi yüzde 1,4’te kalmış. Kimya, kağıt, metal vb sektörleri içeren ara malı dallarında yıllık bazda büyüme 0(sıfır) , ihracata dönük otomobil, beyaz eşyanın itmesiyle dayanıklı tüketim mallarında büyüme yüzde 6,7’yi buldu. Bu performansta stok için üretim de etkili oldu. Gıda, içecek, tekstil gibi dayanıksız tüketim malları üretiminde ise büyüme yüzde 2,2’de kaldı. Bu sonuçlar, hedeflenen yüzde 4 büyüme için umutlandırıcı değil, haliyle.
Sanayi önemli…
Sanayi üretiminde düşük performans, birçok olumsuzluğun ön habercisi. Sanayide gerileme, anında hizmetlere de olumsuzluk olarak yansır. Özellikle toptan ve perakende ticarette katma değer üretimini olumsuz etkiler, dalga dalga öteki sektörlere de olumsuzluk yansır.
İstihdamın dörtte birinden fazlası sanayide olduğu için, durgunluk ya da gerileme, kısa sürede istihdama da yansır.Yeni istihdam bir yana, var olanlar ya ücretli-ücretsiz izne çıkarılır, uzarsa işten çıkarmalara gidilir; “ işyeri sıkıntıda” gerekçesiyle, ücretlere zam yapılmaz hatta “fedakarlık” istenir; daha önce yaşanmış bir dizi tatsızlıktan biliyoruz; kabak ücretli sınıfın başına patlar..Sonuçta, resmisi yüzde 10’un eşiğine gelmiş işsizlik biraz daha artar. İşini koruyanlar ise yüzde 10’a merdiven dayayan enflasyon oranında zam alamadıkları için , memurlar ve emekliler ile birlikte gerilemiş bir alım gücü ile hayat gailesini sürdürmeye mecbur bırakılırlar.
Faiz indirimi?
Sanayideki “esmer günler”, konut stokları hızla büyüyen ama iç talepteki daralmadan şikayetçi müteahhit kesimine daha çok sayıda sanayicinin, irili-ufaklı tüccarın, esnafın ekleneceğini gösteriyor. Hele ki Köşk seçiminin ardından yeni gündemin 2015 genel seçimler olacağı anımsandığında…
RTE ve AKP’si, enflasyonu gerilemeyen, sanayisi duran, işsizliği büyüyen kitleler; ciro yapamayan esnaf, tüccar şikayetleri ile daha çok karşı karşıya gelebilir sandığa giderken. Hele ki dış dünyada değişen iklimi de analize katarsak…ABD’de Fed’in hızla faizleri artırmaya yönelik adımlar atması, bölgede Rusya’ya dönük ambargo ve soğuk savaş hamleleri, Orta Doğu’da IŞİD felaketinin bölgeyi iyice istikrarsızlaştırması…Bütün bunlar ekonomiyi daraltacak dışsal faktörler…
Bu iç ve dış basıncı azaltmanın en azından seçim sonrasına atmanın yolu, bütün dengeleri göz ardı edip, ekonominin diğer ayaklarında yaratacağı zayiatı göze alarak ,iç pazarı genişletecek bir ekonomi politikasına yönelmek…Bunun için de Merkez Bankası’na yeni bir mahalle baskısı uygulayıp faizleri indirtip kredi hacmini genişletmek…Yeniden konut, otomobil, ihtiyaç kredileri pompalayıp iç piyasayı rahatlatmak…
Bu, özellikle RTE’nin ısrar edeceği bir politika olacaktır. Ama, dövizde başlayan tırmanmanın, dolarda 2.20 TL’nin üstüne çıkacak bir yükselişin ancak faiz artışı ile önünün kesilmesi gerçeği ile yüz yüze gelindiğinde, o zaman faiz indirimi isteyenlerin ne yapacağını, doğrusu, çok merak ediyorum…