Troyka adlı egemenler çetesinin dayattığı ülkenin iliğini kurutan reçetelere ‘Evet mi- Hayır mı?’ sorusunu halka soran SYRIZA’nın referandumu, Oxi-Hayır’ların zaferiyle bitti. Halk, AB’nin kemer sıkma programını reddetti.
Yıllardır kemer sıkan Yunan halkı, daha zor günler yaşayacağını bilse de AB’nin yardım için öne sürdüğü mali şartlara yüzde 61,5 ile güçlü bir “Hayır” dedi.
‘Evet’çi muhalif lider Samaras istifa etti. AB liderleri acil zirve yapacak. Çözüm bulunamazsa Yunanistan’ın avrodan çıkması da gündemde.

İŞARET FİŞEĞİ
Hayır sonucuna Troyka tarafının vereceği tepki merak ediliyor. Ama bu hayır cevabının benzer durumda olan Akdeniz çanağındaki İspanya, Portekiz, İtalya hatta Fransa’daki kemer sıkma politikası muhalifleri için de bir işaret fişeği olacağı kesin.

Bütün bu ülkeler, ‘Benden sonrası tufan’ anlayışıyla alacaklarının derdinde olan küresel bankaların ve onların çıkarlarını, AB’nin tümü ve üye ülkelerin çıkarlarının üstünde tutan IMF ve AMB’nin baskısı altındalar. Bu kuşatmaya karşı ne yapılması gerektiğini Yunanistan gösterdi.

Troyka, halka rağmen ilik kurutan politikalarda ısrar ederse büyük tepki çekecek ve benzer kaderi yaşayan ülke halklarının Hayır’larıyla yüz yüze gelecek.

TÜRKİYE YAPAMADI
Yunanistan’ın ‘hayır’ dediğine Türkiye 2001 krizinde ‘hayır’ diyemedi. Diyebilseydi, belki ne AKP ne de onun Ak faşizmi Türkiye’nin başına bela olacaktı. Benzer durumdaki Arjantin de Türkiye’nin diyemediği Hayır’ı deme onurlu duruşunu gösterebilmiş bir ülke, hakkını teslim etmeli…
2000 başında Yunanistanınkine benzer bir sorunla Türkiye ile Arjantin de karşı karşıyaydılar. Büyük kamu açıkları, döndürülemeyen dış borçlar, verilen büyük cari açıklar ve sermaye kaçışı ile yerli parada büyük değer kaybı… Çare? IMF’ye gitmek, alınacak IMF kredilerinin karşılığı acı reçetelerle sosyal harcamaları kısmak, özelleştirmeleri uygulamak, maaşları, istihdamı daraltmak, tarım ve hane halkı desteklerini kaldırmak, bütçeden kısarak borç ödemek…

Üstelik Türkiye bu duruma IMF’nin yanlış yol göstermesiyle girmişti. Bu acı reçeteye 57. Hükümet, Kemal Derviş ile “evet” dedi. Sonuçta AKP’yi Türkiye’nin başına bela edecek bir politik faturayı da zımnen kabullendi.
Arjantin ise IMF politikalarına karşı durdu, Türkiye’den farklı olarak borçlarının yüzde 70’ini ödemeyeceğini ilan etti. Bunun üzerine 81 milyar dolarlık alacaklı bankalar Arjantin’i topa tuttu. Arjantin politik iradesi karar vermişti: Bizim uykumuz kaçacağına sizin uykunuz kaçsın; kriz yeterince perişan etti bizi, size borç ödersek halk açlıktan sokaklara dökülecek. Bu tercih, Arjantin’i uluslararası pazarlarda aforoz etmeye yetti.

ARJANTİN NE YAPTI?
Borçlar, 2005’te ve 2010’da yeniden yapılandırıldı ve alacaklılara yeni tahviller verildi. Borçları ve faizlerini ödedi ama kendisi takvim ve şartları belirleyerek… Tabii ki bu durumda yeni sermaye girişi neredeyse kesildi, yabancılar Arjantin’den vebalı gibi uzak durdu.

Arjantin de kendi dolarını devalüe edip ihracatını artırdı, ithalatını kıstı ve sonuçta cari açıklarını sıfırladı. Bugün Arjantin’in cari açığı 2 milyar dolar gibi cüzi bir yerde; Türkiyeninki düşmüş haliyle bile 45 milyar dolar ve hâlâ baş belası.

Arjantin tüm borçlu ülkelere bu vesile ile adeta ders verdi ve dedi ki, “Hep güçlülerin dediği olacak değil; halkınıza daha ağır yükler bindirmeden karşı taraftan da anlayış beklemek hakkınız ve bunu biraz bedel ödeyerek yapabilirsiniz. Size cömert davranmayabilirler ama olsun, zaten bakın onların para akışları olmadan da ihracatımızı geliştirerek ayakta kalabiliyoruz.’’

SONUÇ?
Arjantin, bulunduğu yer itibariyle bir “model” ülke durumunda değil ama örneğin Türkiye ile kıyaslandığında, uysal, bağımlı-kırılgan bir ülkenin düştüğü durumda da değil. Dış borç yükümlülükleri, dış sermaye girişine bağımlılık vb yönünden Türkiye ile hiç benzerliği yok; tersine kafa tutarak, gelmezseniz gelmeyin, diyebiliyor.
Türkiye bunu diyebiliyor mu? Canı burnunda, alabildiğine kırılgan. Fark da burada…
Arjantin’in verdiği dersin devamı Yunanistan’dan gelecek gibi görünüyor. Değiştirmenin ön koşulu ‘Hayır’ demekle başlıyor, devamı gelecektir.
•••
1970’lerin devrimci mücadelesinin, özellikle Çukurova’daki anti-faşist mücadelenin unutulmaz ismi Haldun Çelik arkadaşımızı, yoldaşımızı önceki gün kaybettik. Anısı önünde sevgi ve saygıyla eğiliyorum.

Written by Mustafa Sönmez