Şimdilerde pek moda, Selahattin Demirtaş’a dönüp, “Kınasana PKK’yı, çeksene arana kalın bir duvar” demek…Ahmet Hakan ayağının tozuyla döndüğü tatilden döşenmiş kısa mektubu Demirtaş’a, “Sayın Demirtaş! İktidar karşısında, Davutoğlu karşısında, Erdoğan karşısında muhalefet yaparken sergilediğiniz kararlı tutumun bir benzerini “dağlar”a karşı sergilemediğiniz müddetçe…
Yaldızınız dökülecek, size kulak verenlerin sayısı azalacak, yaktığınız umut meşalesi sönecek, inandırıcılığınız tükenecektir”…
Peh peh…Yazsana aynı mektubu RTE’ye…”Sayın Cumhurbaşkanı, yaktığınız savaş ateşi tüm ülkeyi sarıp sarmalamakta, bir çam ormanı ateşine dönüştürmek üzeredir, desene. Lütfen artık Cumhurbaşkanlığınızı Anayasal sınırlar içinde kalarak yapın, yargıya saygılı olun, Anasayal suçlar işlemekten uzak durun, parti kapatma komutları vermek gibi beyhude işlerden uzak durun” diye bir mektup yazsana…Yazamazsın değil mi? Öteki kolay. Vur abalıya, hem de hiç inanmadan, hiçbir inandırıcılığı olmadan…

Niye desin?
HDP, Kandil’e silahları bırakın niye desin, nasıl desin ? Kandil’i, PKK’yı HDP mi yarattı, silahlandırıp dağa çıkardı? HDP mi yönetiyor? Bu beyhude lafları edenler uzaydan mı geldi?
Bu ülkede Kürt siyasetinin demokratik hakları için mücadeleyi barışçı, demokratik yollardan yapmasına, silaha başvurmadan yapmasına ne zaman izin verildi de dağa çıkanlar bu yolu tüketmeden, kullanmadan silaha sarılıp dağa çıktılar?
Yakılan köyleri, bok yedirilen köylüleri, faili meçhulleri ne çabuk unuttunuz? Parlamentodan Kürt milletvekillerinin kelepçelenerek götürüldüğünü ne çabuk unuttunuz?
Kim ister?
Dağda ölümle burun buruna, gencecik yaşta yaban hayvanları gibi yaşamayı kim ister? Bombaların, F-16’ların hedefi olmayı o gencecik yaşta kim ister? Dağdakiler gerillacılık oynamayı sevdikleri için mi oradalar? Onlara dağı bırakıp gelme konusunda güveni, barış iklimini ne zaman sundunuz da gelmediler? Ovadaki HDP, barajı aştı, oyununuzu bozdu diye bakın neler yapıyorsunuz sandık mücadelesiyle 80 milletvekili çıkaranlara. Adeta demokratik siyasetten ümidini kes, sen de dağa çık provokatörlüğü içindesiniz. Sonra da dağdaki, bırak silahı , gel, teslim ol… Ne yapayım? Ovada siyaset yap. Yaptım, bak ne oldu? Buna tahammülün var mı, saygın var mı?
Bütün bu samimiyetsizliklerin sonucudur ki, Ak faşizm kendince savaş açtığı PKK konusunda dışarıda da yapayalnız. Siz bakmayın, ABD, NATO, AB bizim yanımızda demelerine, aslı astarı yok…

Batı ve PKK
Batı, IŞİD’e karşı mücadeleye kilitlendi. Türkiye’nin de buna katılacağına inanmak istiyor ama bir türlü inanamıyor. Çünkü öyle sabıkaları var ki Ak faşizmin…Böyle olunca PKK konusunda da ortaya yayılan “Batı’dan tam destek” savlarının temeli yok. Tabii ki PKK’yı “teröristler” katalogunda tutan Batı, TSK’nın PKK’ ile çatışmalarına “kendisini savunma hakkı” diyecek ve onay vermiş görünecek. Ama hepsinin söyledikleri bir şey var; “Barış sürecine dön, çözümü terk etme”…
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Brüksel toplantısından önce Norveç televizyonuna demeç verdi. Ne dedi? Sorunun askeri yollardan değil, diyalog ile çözülmesi gerektiğini söyledi…
Ya ABD? ABD, Türkiye’nin IŞİD’e karşı savaşacağını ilan ederek bu çerçevede Incirlik’i açmasından memnun ama Kongre üyeleri de “Çözüm ve barış” sözünü hep önde tutuyorlar. Kaliforniya Temsilcisi Cumhuriyetçi Parti üyesi Brad Sherman ABD basınına, Türkiye’nin hem IŞİD hem de IŞİD’e karşı mücadele eden güçlere karşı savaş açtığını belirterek “Sırf İŞİD’in düşmanlarını bombalayabilmek için, bize İŞİD’i bombalama konusunda yardım etmiş olabilirler” diye konuşmuş. Ne demek istiyor? “IŞİD’in düşmanları” diye PKK’yi kastettiği açık. Bir anlamda bizim müttefikimiz ve kara gücümüz, diye sahipleniyor.

Benzer bir görüşü bir diğer Kaliforniya temsilcisi ve Cumhuriyetçi Parti üyesi Dana Rohrabacher da tekrarlamış, “Türk hükümetinden şizofrenik sinyaller alıyoruz. Oysa kendi Kürtleriyle uzlaşmalılar”…

Rüzgar…
Hiçbir aklı başında Batılı, yüzde 13 oy almış, 80 milletvekili çıkarmış bir partiyi kapatmaktan söz eden, başkanı hakkında terörü kışkırtmak gibi absürd suçlamalar içinde bulunan bir rejimi ciddiye almaz, almıyor.
Ayrıca, şu an dünya konjonktüründe rüzgar tamamen Kürt siyasetinin arkasındadır. Orta Doğu’da IŞİD’e karşı savaşırken Batı, en güvenilir ve yakın müttefik olarak Kürt siyasetini görmektedir. Buradan başlayarak, değil PKK’ya PYD’ye, içeride de HDP’ye dönük hamlelerin arkasında durmayacak, hatta karşı çıkacaktır.
Ak faşizm bilmem bu hava durumunun ne kadar farkındadır…

Herkes farkında…
Özetle, herkes Türkiye’de olan bitenin farkındadır. Suruç katliamının nasıl ve kimlerce yapılıp nereye büküldüğünün ve devamında ne yapılmak istendiğinin farkındadır. Kimseyi kör sanmayın. Bu davranışların hangi çırpınmanın ve suçluluk psikozunun ürünü olduğunu bilmeyen yoktur. Türkiye, sıradan bir üçüncü dünya ülkesi değildir. NATO üyesidir. Dünya kapitalizminin önemli bir parçasıdır. Burayı bugüne kadar yaptığınız gibi, daha uzun süre babanızın çiftliği gibi yönetip her dediğinizi yapamazsınız. Oyunu yazarım,sahneye koyarım ve seyrettiririm hevesinde olmayın, çuvallarsınız. Yazarsınız ama oynayamazsınız. Sahnede oyun senaryonun dışında oynanır ve ezberiniz bozulur.

Written by Mustafa Sönmez