Yeni kara delik: İstanbul üçüncü havalimanı (Al-Monitor, 9 Mart 2018)
Türkiye’yi 2003’ten bu yana önce başbakanlık daha sonra cumhurbaşkanlığı koltuğundan yöneten Recep Tayyip Erdoğan, bu…
Türkiye’nin gündeminde İstanbul yerel seçimi ile ekonomik kriz neredeyse eşit ağırlıkta, ilk sıralardan inmiyor. Yenilenecek seçimler öncesi iktidarın tüm müdahalelerine rağmen ekonomik aktörlerde gözlenen güven erozyonu azalmış değil. Bu güvensizliğin en açık örneği de dibe vuran “güven endeksleri.”
31 Mart 2019’da yapılan yerel seçimlerde başkent Ankara ile Türkiye’nin üçüncü metropolü İzmir’in de aralarında olduğu büyük illerin yerel iktidarını alan muhalefet bloğunun, megapol İstanbul’da az farkla da olsa kazandığı seçimi, rejim kabul etmedi.
İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) yaptığı baskının etkisiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi bir hukuk devletinde asla rastlanmayacak gerekçelerle iptal edildi. Oy sayımına yapılan itirazlardan bir şey tutturamayan rejim, seçim sandık kurullarında devlet memurları görevlendirilmediği gerekçesini YSK’nın 11 üyesinden yedisine aldırarak seçimlerin 23 Haziran’da yenilenmesi kararını çıkarttı.
Türkiye son bir yılda üç seçim geçirmiş olacak. 2018’de sinyalleri gelen ekonomik krizin seçmen tercihini fazla etkilememesi için normalde Kasım 2019’da yapılması gereken milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimi, 24 Haziran 2018’e alımıştı. Bu erken seçim, iktidardaki AKP’ye iyi geldi. Seçimi kazanmasında, krizin henüz hissedilir hale gelmemesi etkili oldu.
Ne var ki kriz çok beklemedi ve Ağustos 2018’de ABD ile yaşanan gerilimin de etkisiyle döviz fiyatındaki sert sıçrama ile yakıcı bir biçimde gündemde ilk sıraya oturdu. 2018’in ikinci yarısı krizi geriletmeye çalışmakla geçerken bu kez, yaklaşmakta olan 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde krizin etkisini azaltmak için rejim bir dizi popülist politikaya başvurdu. Bu tercih kriz ateşini düşürse de geleceğe daha büyük sarsıntılar taşıdı.
31 Mart 2019 yerel seçimlerinin sonuçlarında krizi, yüksek enflasyon, yüksek işsizlik olarak yaşayan büyük kent seçmenlerinin öfkesi de etkili oldu. Ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) adayları Türkiye milli gelirinin yüzde 62’sinin üretildiği 21 ilde yerel iktidarı kazandılar. Bunlar arasında en önemlisi, Türkiye milli gelirinin yüzde 31’ini tek başına üreten İstanbul’da kazanılan zaferdi.
Ne var ki AKP, İstanbul sonucunu kabullenmedi ve 6 Mayıs’ta toplumun adalet duygularını sarsan haksız iptal kararı geldi. Seçmen de bu kez seçimin tekrarlanacağı 23 Haziran tarihini beklemeye koyuldu. Bütün bu seçim gündemli zaman dilimi, ekonomi için “bekle-gör” ile geçen, kan kaybettiren günler demekti. Rejim, seçim kaygısıyla, krizi yönetebilmek için alınması gereken radikal adımları hep erteledi, Hazine’ye sürekli açık verdirten popülizmi tercih etti.
Hiç azalmayan güvensizlik, iç ve dış aktörleri güçlü paraya, dolara, avroya yöneltirken, döviz kurunda sert artışlar olmaması için Merkez Bankası’nın rezervleri eritiliyor, Hazine-Merkez Bankası işbirliği ile ekonomide uçuruma savrulmamak için dümen tutulmaya çalışılıyor ama bütün bunlar seçmende, sanayicilerde, müteahhitlerde, kısacası ekonomik aktörlerde gözlenen güven erozyonunu azaltmıyor. Bu güvensizlik ise her ay tekrarlanan “güven endeksleri” ile ilgili anket sonuçlarının son aylarda dibe vurmasında kendisini ifade ediyor.
Tüketicilerin “maddi durum” ve “genel ekonomiye ilişkin” hem mevcut hem de gelecek dönem değerlendirmelerini ölçen Tüketici Güven Endeksi, mayıs ayında sert bir düşüşle 55,3’e geriledi. Tüketici güven endeksinin 100’den aşağı doğru uzaklaşması, tüketici güveninde kötümser durumu gösteriyor. Mayıs ayının bir önceki aya göre yüzde 13 azalarak düşen değeri, güvende çok ciddi bir erozyona işaret ediyor. Öyle ki bu anketin bütün geçmişine bakıldığında Mayıs 2019 verisi, geçmiş 17 yılın en düşük değeri olarak dikkat çekiyor. Tüketici güveninin 17 yıldır bu kadar dibe vurduğu bir ay olmadı. Öyle ki endeks, 2008-2009 küresel kriz döneminde bile yüzde 55,7 olarak ölçülmüştü.
Bu sonuç, tüketicinin hiç bu kadar karamsar olmadığını gösteriyor. Tüketiciler, ailenin maddi durum beklentileri, ülkenin genel ekonomik durumu, işsizlikte iyileşme, tasarruf etme ihtimalleriyle ilgili alt başlıklarda hep en karamsar beklentiler içinde olduklarını ifade etmiş durumdalar.
Tüketicilerin güvensizliği girişimcilerde de devam ediyor. Anket sonuçlarına göre perakende ticaret sektörü iş hacmi, satışlar, stokların azalması konularında gelecekten endişeli. Krizden en önce ve en derin etkilenen inşaat sektöründe de karamsarlık sürüyor.
Merkez Bankası’nın imalat sanayisine uyguladığı “reel sektör endeksi” de mayıs ayında önceki aya göre iniş gösterdi. Mayısta imalat sanayinde faaliyet gösteren 1720 işyerinin yanıtlarından Reel Kesim Güven Endeksi’nin nisana göre 6,6 puan azalarak 98,9 seviyesine indiği görüldü.
Tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimleri, tek bir endekste de özetleniyor. Bu bileşik endeks “Ekonomik Güven Endeksi” olarak adlandırılıyor. Ekonomik güven endeksinin 100’den küçük olması genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği yansıtıyor.
Ekonomik güven endeksi nisan ayında 84,7 iken, mayıs ayında yüzde 8,5 oranında azalarak 77,5 oldu. Ekonomik güven endeksindeki azalış, tüketici, reel kesim (imalat sanayi), hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörü güven endekslerindeki düşüşlerden kaynaklandı.
Bileşik endeks, ekonomik güven endeksi, 2008-2009 krizinden bu yana bu kadar düşmemişti. Özellikle tüketici güveninin yüzde 55’e inerek tüm yılların en dibini görmesi, bileşik endeksin 77,5’e kadar inmesinde etkili oldu.
Genelde ekonomik güven endeksinin, özelde ise en önemli bileşen olan tüketici güven endeksinin en dipte seyretmesi politik bazı mesajlar da içeriyor. Özellikle tüketici güveni, bir ölçüde “seçmen güveni” anlamı da taşıyor. Bu endeksin iniş çıkışları, ilgili dönemlerde yapılan seçim sonuçlarında hep etkili oldu.
Örneğin endeksin 80’in üstünde olduğu 2007 genel seçimlerinde AKP oyları yüzde 47’ye yaklaşırken endeksin 61 dolayına indiği 2009 yerel seçimlerinde oylar yüzde 38’e kadar inmişti. Tüketici güven endeksi 83’e kadar çıkmışken 2011’de AKP yeni bir seçim zaferi daha elde etti.
Endeksin 65’e indiği 2015 Haziran ayında ise AKP tek başına iktidar şansını kaybetti ve oyları yüzde 41’e indi.
AKP’nin büyük illerde yerel iktidarı kaybettiği 31 Mart 2019’da da tüketici endeksi 59’a kadar gerilemişti. Şimdi 23 Haziran’daki İstanbul seçimlerine giderken endeks daha da aşağılarda ve 55’e kadar inmiş durumda. Bunun, seçmen nabzını birebir yansıtmasa da ona etki eden önemli bir gösterge olduğu çok açık.