İstanbul Havaalanı koronavirüs kurbanı (Al Monitor, 22 Nisan 2020)
Koronavirüs salgınından küresel ekonomi büyük zarar görürken salgından ilk ve en ağır darbeyi havacılık sektörünün…
Türkiye’nin yaklaşık iki yüzyıldır Rusya’nın nüfuz alanındaki Ermenistan’a karşı Azerbaycan’dan yana ağırlığını daha açıktan koyması, Libya ve Suriye’den sonra Kafkasya’da da Rusya ile karşı karşıya gelmesi demek. Türkiye’nin Azerbaycan cephesinde boy göstermesini, müdahil olmasını, Rusya’dan Suriye ve Libya’da taviz koparma hamlesi diye yorumlayanlar çoğunlukta. Ama bu amacın yanında orta boy bir enerji ülkesi olan Azerbaycan’ın Rusya hâkimiyetindeki enerji kaynaklarından Türkiye’nin de pay alma rüyası, madalyonun öteki yüzü.
Azerbaycan sahip olduğu ham petrol ve doğalgaz potansiyelinden daha çok yararlanma kapasitesi olan bir ülke. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) döneminden bu yana ve duvarın yıkılmasından sonra da Azerbaycan’ın bu potansiyel enerji kaynaklarının hep Rusya tarafından yönlendirildiği biliniyor. Rusya, Azerbaycan’la enerji ve savunma başta olmak üzere pek çok alanda ortaklığa sahip. Gazprom, Lukoil, Transneft gibi enerji devleri Bakü’de faaliyet gösteriyorlar. Rusların, Azerbaycan kamu enerji şirketi SOCAR’da etkililer. SOCAR ise Rusların Antipinski Petrol Rafinerisi’ne yüzde 10 dolayında ortak. Çok boyutlu yatay ve dikey ilişkiler ile Rusya bölgede “büyük patron”. İddia o ki, Erdoğan Kafkasya’da Putin’den pay kapmak istiyor. Mümkün mü? Rusya, “arka bahçesi”nde rakip bir oyuncuya izin verir mi?