Mustafa Sönmez

 

Küresel krizin ilk sarsıntısında, yani 2009’da yüzde 5’e yakın küçülen Türkiye ekonomisi, krizde geri çekilen ve büyümenin rüzgarı olan sıcak paranın 2009’un ikinci yarısında geri dönmesi ile yeniden büyümeye başladı ve 2010 büyümesi yüzde 9’a yaklaştı. Öte yandan, sıcak para ile aşırı değerlenen döviz kuru, ithalatı patlatınca, büyümenin öbür yüzünde cari açık hızla arttı ve 2010 sonunda milli gelirin yüzde 6,6’sına kadar çıktı. Büyüme 2011’de de sürdü ilk çeyrekte yüzde 12’ye yakın , ikinci çeyrekte de yüzde 9’a yakın arttı. Bunu, hükümet yandaşı medya epeyi allayıp pulladı ama aynı gün açıklanan cari açık verisinin yıllık bazda 74,5 milyar dolara ulaştığı görüldü. Bu, cari açığın milli gelire oranının yüzde 9,2 gibi devasa bir yere tırmanması demekti.

Türkiye, büyürken sürekli cari açığını da büyüten ama henüz altüst olmamış, bu anlamda absürt tek ülke!…G-20 grubundaki yükselen ülkelerin hiç birinde, ekonomisi Türkiye gibi büyürken bir yandan da cari açığını büyüten ülke yok. Tuhaf, ama yok…

 

Çin, büyümede birinci ama cari açık vermiyor, tersine döviz fazlası var. Hindistan da Türkiye gibi büyüyor ama cari açığı yüzde 3’ten ibaret. Rusya, G.Kore, Endonezya gibi ülkeler ise hem büyüyorlar hem de cari açık değil, cari fazla veriyorlar…

***

IMF’nin öngörülerine göre, ikinci çeyrekte yüzde 9’a yakın büyüyen Türkiye ekonomisi 2011’in tamamını yüzde 8’e yakın büyüme ile kapatacak. Yine IMF’ye göre, böyle büyüyen Türkiye’nin cari açık/GSYİH da yüzde 10,5 gibi dudak uçuklatıcı bir yere tırmanacak. Aynı IMF’ye göre, 2012’de ise Türkiye’nin büyümesi duracak, hatta yılı yüzde 0,5 daralma ile tamamlayacak. Ama, 2012’deki mal ve hizmet üretimini yine büyük cari açık ile gerçekleştireceği için cari açık/ GSYİH oranı pek düşmeyecek, yüzde 10’a yaklaşacak.

Uluslar arası karşılaştırmalarda büyüme, enflasyon, cari açık kadar önemli bir gösterge de bütçe açıkları. Türkiye’nin yüksek büyümesini büyük döviz açıkları pahasına sürdürmesi, bu fotoğrafına rağmen sıcak paranın tam çekilmemesi, bütçesinin görece iyi durumuna bağlanıyor. IMF, Türkiye’nin bütçe açığı milli gelir oranını yüzde 2’nin altında öngörüyor. Bu da , diğer yükselen ülkelerin bütçe performansına göre, Türkiye’yi görece iyi bir yerde tutuyor.

Türkiye’nin bütçesinde büyük delikler olmaması, kamunun borçlanma ihtiyacı ve faiz oranlarının da, özellikle Avrupa’ya göre aşağıda görünmesi,  durumu idare ediyor. Bu, yangın çıkması an meselesi olan Türkiye’nin, kenarda su tankı dolu bir itfaiyesinin var olması demek. Ama yangınla birlikte su tükenirse? Sıcak paracıların cevabı şu olmalı: Onu da, o zaman düşünürüz

***

Türkiye, 2008 öncesinde de aralıklarla sıcak para girişi ile büyür, ama hemen cari açık duvarına çarpar, o zaman da sıcak para kaçar ve kriz patlardı. 1994 ve 2001 krizleri böyle yaşandı. Onlardan farklı durum ve absürtlük şu: Şimdi hararet yaparak büyüyen ekonomi, devasa cari açık vermesine karşın sıcak para, eskiden olduğu gibi arkasına bakmadan kaçmıyor. Aralıklarla çekiliyor ama geri de dönüyor. Neden? Çünkü, dünyada gidebileceği seçenekler daraldı.Türkiye emsalindeki bazı ülkelerin sıcak paraya ihtiyacı yok, gelmesin diye Tobin vergisi ile kışkışlıyorlar bile. Bu durumda, artan riskine ve kırılganlığına rağmen sıcak para Türkiye’den, Türkiye de başka çaresi olmadığı için sıcak paradan vazgeçemiyor.

Türkiye, özellikle Avrupa’daki altüst oluşun artması ile morfin satıcısına benzeyen sıcak paranın yeniden kapısını çalmasını bekliyor ve B planı yok. Morfinin içten içe bünyeyi ne hale getirdiğini algılayamayacak kadar da tükenmiş, bitkin, çaresiz bir yönetimin, dışarıdan bu kadar güçlü görünmesi de, bu ülkenin bir başka absürtlüğü

Written by Mustafa Sönmez