ABD’nin 2003 Irak işgalinden Iraklı Kürtler kazançlı çıktı. Hem Saddam belasından kurtuldular hem de ABD’nin himayesinde özerk bölge yönetiminde güçlendiler. Dahası, topraklarındaki petrolü çıkarma ve gelişme şanslarını önlerinde buldular. Ne var ki, Bağdat ile bu konuda tam bir uyum sağlanamadı. Etnik ve mezhepsel kutuplaşmalar “uyum”u getirmeyince emrivaki ile petrole el atmaya yöneldiler.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (KBY)’nin bu  eğilimi, 2002 sonrası dış dünyadan olağanüstü sermaye çeken ve Orta Doğu’ya  bir “bölgesel güç” imajı satma becerisi gösteren AKP Türkiyesi’nin , daha doğrusu Türkiye kapitalizminin, Irak pazarına, Irak Kürdistan’ına nüfuz etme çabaları ile aynı döneme denk geldi.

ERBİL’E AYRILMA DESTEĞİ

 AKP rejimi, Maliki yönetimiyle büyük zıtlaşmayı göze alarak adeta Irak Kürtlerini, ayrılma yolunda cesaretlendirdi. Giderek işi, KBY ile bağımsız bir petrol boru hattı inşası anlaşmasına kadar götürdü. AKP rejiminin Irak’ın toprak bütünlüğünü bozma ve parçalamaya vardıracak bu cüretine, ABD, sürekli uyarı gönderiyor. Neden? Obama yönetimi endişeli. Çünkü, Irak’ın toprak bütünlüğünün bozulmasının, Şii eksenini güçlendirip İran’ın Irak’taki hakimiyetini artıracağını düşünüyor.

AKP, yabancılara ödediği  yüksek kâr ve faiz karşılığı, dünya kapitalizminden 10 yılda 400 milyar dolar çekti ,borçlandı ama çarçur etti. Şimdi, içeride inşaat sektörü, dışarıda da Kürt petrolü, can simidi.  Toplam ithalatının yüzde 25’ini bulan enerji faturası karşısında Kürt petrolü, 60 milyar dolarlık cari açığa derman olur diye düşünülüyor. Gelin görün ki,  Kuzey Irak pazarı üzerine esaslı planlar yapmanın önünde hep PKK engeli duruyordu. Sünnilik ekseninde bütünleşmeye çalışan AKP-Barzani ve Sünni Iraklı Araplar karşısında, PKK, gerektiğinde AKP’nin çatıştığı Şam ve Tahran ile hatta Bağdat ile Şii ekseninde yan yana gelebiliyordu. Bir de bunların üstüne, iç savaşı derinleşen Suriye’de PYD, PKK himayesinde bir aktör olarak ortaya çıkınca, PKK’nin eli güçlendi, AKP’nin uykuları kaçtı. 

PKK’YA TEKLİF

ABD mi ikna etti, kendileri mi göze aldılar, bilinmez, sonunda AKP rejimi, MİT  eliyle PKK’nin kapısını çaldı ve çatışma yerine, işbirliği önerdi. Görüşmelerin ardından Abdullah Öcalan’ın (AÖ) “Türkiye’yi güneye yaymak” projesine bir itirazı olmadığı anlaşılıyor. Sıkışmış Türkiye kapitalizminin petrol odaklı bu yayılmacılık hayalini, kendisinin “Mezopotamya su birliği” projesiyle destekleyen AÖ,  Kürt Bölgesel yönetimi ve Suriye Özerk Bölgesi biçiminde statüleri belli iki bileşenin yanında, nasıl bir statüde anlaştı?

Kaynak: Bu harita bir yerden alınmadı, “patenti” yazara aittir(MS).

Hayal edilen şey aslında şu; Bağdat’tan kopmuş bir Irak Kürt bölgesi, Esat’tan kopmuş bir Suriye Kürt Bölgesi, Türkiye’ye federe ya da özerk yapılar olarak eklemleniyorlar. Financial Times’ın yazarlarından David Gardner, buna “Turkosfer’e alınmak” dedi. Cengiz Çandar gibilerin pek hoşuna gitti bu kavram…Bu “katma”operasyonu, haliyle Şam ve Bağdat, hatta Tahran ile çatışmayı da göze alıyor olmalı. Fiili durumdan ve demeçlerden anlaşılıyor ki, PKK, bu projede, PYD’yi Esat’ın karşısına çıkarmak, PJAK’ı da İran’ın karşısına dikmek, doğallıkla Maliki karşısında da Barzani ile müttefik olmak rollerini üstlenmiş bulunuyor.Ya da fiiliyatta kendini bu durumda bulacak.  Bütün bunlar, Türk ordusuyla da birlikte hareket etmek demek. Orta Doğu’da bir anda Sünni Türk-Kürt-Arap ittifakı ile Şii eksen çatışmasının patlak vermesi , hiç ihtimal dışı değil !…

BİZİM KÜRTLERE NE VAR?

Peki bütün bunların  karşılığında PKK’ya, AKP rejimi ne verecek? Güneydoğu’da bir Kürt özerk bölgesi mi? PKK, öteden beri, Kürt nüfusun neredeyse yarısının İstanbul ve diğer Batı illerinde yerleşik olduğu gerçeğinden hareket ederek, Güneydoğu’da “Kürt özerkliği”  istemediğini, Türkiye’nin 20 özerk bölgeli bir reforma tabi tutulmasını talep ediyordu. Nitekim 27 Nisan tarihli gazetelerde yer aldı;  Kandil’de konuşan Murat Karayılan, hâlâ bunu söylüyor; Irak’ta bağımsız Kürt devletini doğru bulmuyor, Türkiye ile federasyon kurmasını öneriyor, Türkiye’de de bölge parlamentoları , seçimle gelen bölge valilerinin yöneteceği, merkezin birçok yetkisinin yerele devredildiği demokratik özerk bölgeler biçiminde bir idari reform beklediklerini ifade ediyor.

Evdeki hesaplar çarşıya ne kadar uyar? Yarın devam ederiz.

Written by Mustafa Sönmez