İmralı süreciyle birlikte Kürt siyasetinin AKP rejimi ile ilerleyen mutabakatı, bir Sünni Türk-Kürt ittifakı görüntüsü verince, bundan Aleviler ve Türk solu rahatsızlık duydu. Öcalan’ın Nevruz mesajında İslam kardeşliğine yaptığı vurgu, Alevilerde burukluk yarattı. Daha önce BDP Tunceli Milletvekilliği de yapan BDP Tunceli İl Başkanı Şerafettin Halis’in istifası da bu burukluğun bir sonucu olarak yorumlanıyor. BDP’nin ‘çözüm süreci’ kapsamında Aleviler’e gerekli ilginin ve desteğin gösterilmediği, Suriye’de PYD’nin süreçle birlikte saf değiştirip Esat’a karşı ÖSO’ya yaklaştığı türü eleştirilere, Kürt siyaseti henüz tatmin edici yanıtlar verebilmiş değil.

KÜRTLER VE SOL

AKP rejimi açısından odağında Irak Kürdistanı petrollerinin olduğu bu neoliberal , bölgesel emperyalist projenin kadrajına bir bileşen olarak dahil olan Kürt siyasetine karşı, Türk solunun önemli bir kısmının da mesafeli durmaya başladığı sır değil. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, 17 Nisan tarihli Radikal’de Ezgi Başaran’ın sorularını yanıtlarken sosyalistleri de eleştiriyor ve şöyle savunma yapıyordu; “ Ortadoğu’daki hayalimizi ‘Fırat-Dicle Su Birliği’ şeklinde ifade edebilirim. Bu birliğe göre Ortadoğu’daki sınırlar, örneğin Hollanda-Belçika sınırı gibi geçirgen olsun diyoruz… Artık o sınırlardan sadece kültürler ve ticaret geçsin istiyoruz. Yoksa Türk-Kürt birleşip Ortadoğu’da at koşturalım hayalinde değiliz. Sol kesim bunu da yanlış anlamasın.” 

Kimsenin yanlış anladığı yok. O sınırlardan “ticaret geçsin” diyen Aydar, bunu masum bir şey gibi ifade ediyor ama zaten  Türk sermayesinin ve onunla işbirliğine hazır Diyarbakır, Erbil Kürt işbirlikçilerinin dedikleri de o; pazarları bütünleştirmek, bölgenin enerji kaynaklarının ticaretini liberalleştirmek…Öyle, küçük Kürt esnafı, tüccarı için değil, küresel petrol tekelleri ve işbirlikçileri için sömürüyü kolaylaştırmak, arada kırıntılardan nasiplenmek; bunu da Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü ihlal ederek yapmak… Kendini sosyalist gören Aydar’ın bu sığ algısı, Kürt siyasetindeki neoliberal sapmaya tipik bir örnek…

Ya ikiyüzlü “Barış havarisi Türklere” ne demeli? Konu, kendi ülke toprak bütünlüklerini ihlali olunca yeri göğü inletir, ama komşu ülkelere aynı şeyi yapmaya yeltenen AKP rejimi karşısında, “ne var canım bunda?” deme ahlaksızlığından da sıkılmazlar!.. Kısacası, Kürt siyaseti, İmralı süreci ile birlikte üstüne yapışan bu “Sünni, neoliberal, otoriter AKP icraatına alet olmak” eleştirilerini geçersiz kılmak için çaba sarf etmek zorunda. Gerçek şu ki; “süreç” ilerledikçe Kürt hareketi saflarında bir koalisyon halinde bulunan Kürt sosyalist,emek unsurları ile muhafazakar, dinci, kapitalist unsurların hızla ayrışmaları da kaçınılmaz. İnisiyatifin Kürt emek cephesinde kalmasını umut ederiz.

TOP AKP’DE…

8 Mayıs’a kadar çekilmeyi tamamlayacaklarını taahhüt eden Kandil, “artık top AKP’de” diyerek demokratikleşme adımları atılmasını beklemeye geçti.

Anayasa başta olmak üzere yol temizliği sayılan diğer demokratikleşme yasalarının Meclis’e getirilmesi beklenecek. Peki AKP bunu yapacak mı? RTE’nin siciline bakınca, pek umut yok. Ama Kürt petrolünün yağması projesinin akamete uğramaması için bazı şeyleri “bildiği gibi” yapma yolunu seçebilir. Yani, demokratikleşme yönünde oyalayıcı birkaç adım atarken kulağı Irak’ta olacaktır. İç savaşa doğru evrilen çatışmaların derinleşmesiyle  Erbil’in Bağdat’tan kopup Türkiye’nin kanatları altına girme çağrısını bekleyecek, burada beklentilerine uygun gelişme olduğu sürece,  vaatlerini hatırlayacaktır. Aksi durumda kulağının üstüne yatmayı, “terörü sonlandırmış muzaffer lider” imajını yayarak Mart 2014 yerel seçimlerine odaklanacak , CHP, BDP belediyelerini silip süpürmeyi planlayacaktır. 

RTE , bu şovunu sürdürürken CHP’yi problem çözücü değil, sorun yaratıcı olarak halka şikayetten de geri kalmayacak. Buna Kürt hareketinin aynı tonda katıldığı gözlerden kaçmıyor. Oysa CHP, bu barış sürecinin en önemli ayağı olması gereken 16 maddelik bir demokratikleşme öneri demeti oluşturdu.  Barış için yol temizliği ise, alın önce buradan başlayın, demeyi daha yüksek sesle söyleyebilmeli CHP…BDP de umalım bunu görmemezlikten gelmez.

HALKLARIN KARDEŞLİĞİ

Emek ve dayanışma günü 1 Mayıs’ta bir araya gelen emek güçleri, önemli bir dönemeçte olduğumuzu bir kez daha fark ettiler. Bu dönemeçte, Kürtlerin, özellikle Kürt emekçi ve yoksulların mağduriyetleri ile  tüm ülke ve dünya emek güçlerinin mağduriyetleri aynı kaynağa dayanıyor;sermayenin kâr ve birikim odaklı sömürü düzenine…Bu düzene karşı birlikte mücadele kaçınılmaz.

Kürt siyaseti içindeki etnik, dinsel, sınıfsal sapmalara karşı duyarlılık önemli. Taktik adımların, pragmatizmin gerektirdiği esneklik bir yere kadar anlaşılabilir. Ancak esneme katsayısı doğru saptanamazsa, kırılmalar kaçınılmaz hale gelir. Bölgesel hegemonya hırsına kapılmış sermayenin hedefleri ile Kürt siyasetinin hedeflerinin çakışması, “kazan-kazan” siyaseti, Türkiye emekçi sınıflarının, başka Orta Doğu halklarının kaybı pahasına gerçekleşecekse, böyle bir yanlışa özgürlükten, kardeşlikten yana olanların onay vermesi elbette düşünülemez.

Bölge halklarının kardeşliği, dayanışması önündeki engellerin , sınırların kaldırılması, elbette ki hepimizin özlemidir. Ama bu sınırlar tüm etnik kimlikten alt sınıfların sömürüsüne dayanan bir ticaret için mi, yoksa kardeşlik için mi kaldırılacak, ayrımı iyi yapmak gerekir. Kardeşliğe kucak açarken başka etnik,dinsel kimlikten halk sınıflarına silah doğrultma, AKP’nin gerici-neoliberal değirmenine su taşıma yanlışına  kimse düşmemeli.

Written by Mustafa Sönmez