COVID-19 salgınının iç ve dış talebi, birçok mal ve hizmet arzını bıçak gibi kesmesi karşısında iktidarlar, ekonomik dengelerin bozulmasını, büyük bütçe açıklarını göze alarak, devasa önlem paketleri açıkladılar. Bu paketlerin büyüklüğü, ülkelerin gücüne göre değişiyor. Paketlerin el uzattığı kesimlerde önceliği, şirketler ve finans sistemi alıyor ama muhtaç hanehalkı, özellikle ABD ve Avrupa’da “helikopter para” da denilen karşılıksız, nakdi gelir transferleri ile korumaya alınıyor. Türkiye’nin ise 18 Mart’ta açıklanan “kalkan” paketi ile şirket ve bankalara öncelik verip mağdur hanehalklarını pek gözetmediği yolunda ağır eleştiriler var.

Hükümet, “para basma” anlamına gelen parasal genişleme önlemlerine devam ediyor ama bunlar yine şirketler için. IMF’den 85 ülke kredi kullanırken Türkiye şimdilik mesafeli. İşini kaybedenlere, işyerini kapatanlara, risk altında işini sürdürenlere sürekli sosyal koruma istenirken, iktidardaki Erdoğan hükümeti para vermek yerine toplumu parasal bağış yapmaya çağırdı. Bu kampanyadan önce ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) iktidarda olduğu İstanbul ve Ankara yerel yönetimlerinin açtığı bağış kampanyaları ise İçişleri Bakanlığı tarafından yasal olmadığı iddiasıyla engellendi. Bu çekişme, COVID-19 yangının ortasında toplumsal gerilimi yükseltiyor.

Written by Mustafa Sönmez