Yeni yılla birlikte seçim düzlemine girdikçe, yolsuzlukların sandıktaki etkisi de daha çok konuşulmaya başlandı. Tüm hukuksuzluklara,  engellemelere ve örtbas etme çabalarına karşın ayakkabı kutuları ve evdeki çelik kasalarla ortaya saçılan yolsuzluk-rüşvet gerçeğini AKP’ye bunca yıldır oy vermiş seçmen nasıl karşılayacak ? 

EKONOMİ…

Türkiye’de seçim düzleminde, seçmenin yolsuzlukları kulak arkası etmediğine dair 30 yıllık bir bulgu birikimi var. Yapılmış uluslararası araştırmalar , 100 küsur ülke içinde , ülkelerin yolsuzluğa duyarlılık katsayısı sıralamasında, Türkiye’nin ortalarda bir yerde olduğunu  gösteriyor. Sandığa giderken bu duyarlılığı yükselten ya da alçaltan bir etken ise ekonomik gidişat. Seçmen, ekonomik politikaların sonuçlarından olumsuz etkilenmeye başlamışsa, o zaman ortaya saçılan yolsuzlukları algılama da canlanıyor ve  sarı kart yerine cebinden kırmızı kartını çıkarabiliyor.

Seçmen bugün için ekonomik gidişattan şikayetçi mi, öfkeli mi ? AKP rejiminde, dış kaynak (ağırlıkla borç, kredi) girişiyle gerçekleşen ve yıllık ortalaması yüzde 5’e yaklaşan ekonomik büyümeden seçmene yansıyan ne kadar ve neler?

Seçmen için büyümenin ileri dönük kırılganlıklar, borç kamburları yaratmış olması, çok anladığı ve bugün için dert edeceği şeyler değil. Biz istediğimiz kadar sanayi, hele ki ihracatçı sanayi ihmal edildi, iç pazara, iç tüketime dönük büyüme ile , betonlaşma ile kaynaklar çarçur edildi, kentler yağmalandı  diyelim, apolitik ya da az politik seçmen bunu anlamaya çok meyilli olmayabiliyor. İstihdam artışı olmuş mu, iyi kötü eve bir kişi daha ekmek getirmiş mi, sağlık, ulaşım, eğitim gibi hizmetlere erişmesi kolaylaşmış mı, ortalama seçmen bunlara bakar.

Büyüme ile birlikte artan tüketim vergileri, özelleştirme gelirleri, düşük seyreden faizle borçlanma, AKP rejimine kamu harcamalarını artırma, “sosyal harcamaları” biraz daha artırma  imkanı da verdi. Seçmen bu “sonuçlara” bakar. Sendikasızlık, toplu sözleşmesizlik vb. dert değil onun için, iş bulmak ve düşük de olsa geliri olmak önemli. Bunları son 10 yılda öncekilere göre bulabildiği için, AKP’ye oy vermeye devam etti.

RİSK ARTIYOR…

Peki bundan sonra? Bundan sonra bunlar mümkün olacak mı? Büyüme sürecek mi? Büyümeden gelen vergi akışı, oradan kamu harcamaları devam edecek mi? Bankaların bol kepçe tüketici kredileri, kredi kartı kolaylıkları sürecek mi? Bunlar artık kolay olmayacak. Türkiye’nin bu son RTE-Cemaat kapışması ile risk primi yükseldi, hem öyle yükseldi ki, duracağa da benzemiyor.

tr

Kaynak:Bloomberg.com

FED Başkanı Bernanke’nin Mayıs başında para politikaları ile ilgili demeçlerinin ardından, sıcak para yüzünü ABD’ye çevirdi ve tüm Türkiye benzeri ülkelerde CDS’ler arttı. Bu durum, tahvil alım programının açıklanmasının beklendiği Eylül’e kadar sürdü ama programın ertelenmesi ile risk primleri de düştü. Bir süreliğine rahatlama sağlandı. Ne var ki, Aralık ortalarında programın ABD’de uygulamaya geçirilmesi, Türkiye ile birlikte her yerde primleri tırmandırdı. 2014’ün ilk işgününde, yani 2 Ocak’ta Türkiye’nin risk primi 251’e kadar çıktı. Oysa, 26 Aralık’ta 218’di. Ne var ki, siyasi gerilim arttıkça risk primi de artıyor. Yabancılar uzaklaşıyor ve döviz, politik risk ile birlikte tırmanıyor.

BORÇLAR…

Yıla 2.20 TL yi zorlayarak giriş yapan doların, aşağı değil, yukarı doğru hareketlendiği görülüyor. Merkez Bankası, politik riskte bir azalma görmedikçe müdahalede bulunmuyor. Politik gerilim ise azalmıyor artıyor. Bu durumun döviz fiyatını yukarı itmesi anlaşılır. Bundan da en çok döviz yükümlülüğü olanların canı fena yanıyor ilk elde. Türkiye’nin dış borç yükümlüğü 375 milyar dolar .  Ekim 2013-Ekim 2104 dönemindeki 12 ayda vadesi gelip ödenecek borçların tutarı ise 165 milyar dolar. 12 ayda ödenmesi gereken bu borç toplamının dörtte üçü özel sektörün. Bankacılık kesimi 80 milyar dolar, firmalar ,yani reel sektör ise 53 milyar dolar ödeyecek.untitled

Bu döviz borcunu ödemek için ellerinde stok dövizi olmayanlar, doları şimdiden 2.20 TL gibi öngörülmedik fiyatlardan alıp taksit

Kaynak:TCMB                                                       ödeyecekler. Bu, büyük kambiyo zararı demektir firmalar için ve birçok banka ve firmayı zora sokar. Buradan başlayarak, dolardaki her yükseliş iğneden ipliğe her ithal malın fiyatına yansıyarak içerideki tüketici fiyatlarını tırmandırır. Bu, Türkiye için 2 haneli enflasyon, iki haneli işsizlik demektir ki, yolsuzluk algısı, bununla yükselir ve sandığı fena etkiler.

30 Mart’a kadar da çok var ve bu pilav daha çok su kaldırır.

 

Written by Mustafa Sönmez