Kuzey Irak, ya da Güney Kürdistan’da 25 Eylül’de yapılan bağımsızlık referandumuna gösterilen tepkiler ve bundan sonra olacaklar, yurt ve dünya gündemini yakından ilgilendiriyor. İsrail dışında bölgesel ve küresel aktörlerden destek görmese de, Barzani yönetimi, kırık dökük bir referandum yaptırdı ve kayıtlara “bağımsızlık istiyoruz” iradesini geçirdi. Bu iradenin gereği bağımsızlık ilan edilecek mi? Bunu Neçirvan Barzani de açıkladı ve “Henüz değil”, diyerek kendilerini kuşatanları yatıştırmayı denedi.

CHP’nin duruşu

Referanduma karşı çıkan iktidardaki AKP ve destekçisi MHP’yle aynı tonda olmasa da, benzer bir tavrı ana muhalefet CHP de gösterdi. Böyle yaparak CHP, aynı kümede göründü ve hem Kürt seçmenler hem de genelde AKP muhalifi kesimlerin çoğunun gözünde iyi bir sınav vermedi.

Bu bahiste, özellikle gösterilecek tavırda, yurt içinde sayıları 15 milyonu bulan Türkiyeli Kürt yurttaşların hissiyatlarını dikkate alan, onları rencide etmeyen bir duruş ve analiz gerekirdi. Bu ne yazık ki yapılamadı. Oysa yapılabilirdi. Nasıl?

Öncelikle, bölgeyi referanduma götüren Barzani yönetiminin, bunu kendi sıkışmışlığını aşmak üzeregündeme getirdiği, bundan son tahlilde Kürtlerin fazla bir yarar görmeyeceği açıkça anlatılabilirdi.

Evet, referandum, sonuç alamayacağını bildiği halde, kendisine çıkış arayan Barzani’nin bir hamlesi oldu ve şimdilik bu oyunu kazandı da.

Barzani neden sıkışmıştı?

Güney Kürdistan muhalefeti, Mesud Barzani’nin süresi biten IKBY başkanlığını fiilen uzatılmasına tepki gösterdiği için, Ağustos 2015’ten beri IKBY meclisi kapalıydı. Mesud Barzani 2015’te, IŞİD’e karşı savaşılan ortamı neden gösterip başkanlık seçimi yaptırmamıştı. Yeğeni Başbakan Neçirvan Barzani, meclis başkanını görevden almış ve muhalif Goran partisi milletvekillerinin Erbil’e girmesini yasaklamıştı.

Bir Barzani devleti olan IKBY, iki yıldır fiilen başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Muhalefet meclisin başkanlık yasasını yürürlüğe koymasıyla açılmasını talep ediyordu.

Herkes de bilir ki, Kürtlerin, etnik kimlikleri nedeniyle dışlandıkları, eşit vatandaş statüsü elde edemedikleri, aşağılandıkları, bağımsızlık hedefini hep yüreklerinde hissettikleri bir realitedir. Barzani, kendi sıkışmışlığını aşmak için bu duyguyu tepe tepe kullandı ve tüm muhalifleri referanduma katılmaya mecbur bıraktı.

Türkiyeli Kürtler

IKYB’nin bağımsızlık iddiasıyla attığı adım, haliyle Türkiye, Suriye ve İran’daki soydaşlarını da heyecanlandırdı. Bunu anlamak gerekir. Burada Barzani’nin oyununu açıklarken, bu hissiyatı incitmemeye dikkat etmek gerekirdi.

AKP ve destekçisi MHP, istediklerini alamadıkları 2015 Haziran seçimlerinin ardından, bu hissiyatı zaten hiç dikkate almayıp Güneydoğu’yu yakıp yıktılar, savaş iklimi ile 1 Kasım seçimlerinden iktidarı kaptılar. Akfaşizm’den bugün de Türkiyeli Kürtlerin hissiyatlarını anlamayı beklemek yersiz. Tersine AKP, referandumu bahane ederek, İran ve Bağdat ile yapacağı işbirlikleri ile hem nalına hem mıhına vurma ve bölge Kürtlerinin tümüne had bildirerek 2019 seçimlerine gitme amacındadır.

İşte burada CHP’nin ayrışmayı bilmeliydi. Barzani’nin sıkışmışlığını doğru anlatarak, Kürtlerin kimliklerine saygının altı çizilmeli ve Kürt sorununun, tekil devletler kurarak değil, bulundukları her ülkenin bütünlüğü içinde çözümünün en doğrusu olduğunun altını çizmeliydi. IKBY’de tavsiye, Bağdat’ı Irak’ın eşit yurttaşların ülkesi olmasını sağlamaya zorlamak olmalıydı. Bu vesile ile Türkiye’deki Kürtlere de “devletleşme”ye imrenmeleri değil, var olan devletlerini demokratikleştirip, o çatı altında eşit yurttaşlar olarak yaşamanın mümkün olduğu hatırlatılabilirdi. Bunu yapmayan, hatta yakın zamana kadar Erbil ile Bağdat’ın arasını açıp Barzani’yi kendine bağlamak hayali gören ve duvara çarpan AKP’den neden kurtulmak gerektiği de bu vesile ile hatırlatılabilirdi. Bu tavırla CHP, adalet yürüyüşleri, kurultayı adımlarıyla kazandığı sempatiye yeni eklemeler yapabilirdi.

CHP, bunu yapmak yerine, geleneksel şahin devletçi tavrıyla, hamasi “ikinci İsrail” tezlerine benzer paranoyalara çanak tutan demeçleri, duruşlarıyla, ne yazık ki “ayağına sıktı” ve CHP, Kürtlerin gözünde, iktidardakiler ile aynı fotoğrafta yer aldı.

Olması gereken

Bunu belki aşmanın yolu olabilir. Bu da referandum sonrası soğukkanlı değerlendirmelerle yapılabilir. Referandum sonucunun Barzani’nin kendi bekası için kullanılacağı, Kürtlere pek bir şey katmayacağı, hayal kırıklığı yaratacağı söylenebilir. Özellikle, yanlıştan dönülerek AKP’nin 2019 yatırımı hamlelerine payanda olmaktan uzak durulabilir. Özellikle Türkiye’deki Kürtlere sahip çıkan, onlarla bir arada yaşamanın gerekliliğini anlatan tutumlar geliştirilmeli, farklı bir dil kullanılmalıdır.

AKP’nin Türkiye’yi bir maceraya sürükleyerek buradan “milli duyguları” istismar ederek oy tahvil etmek istediği, Kürtlere hem içeride hem genel olarak düşmanca yaklaşımı hatırlatılmalıdır.

İki yol…

Bundan sonrasında Bağdat’ın Erbil karşısında iki seçeneği vardır. Birincisi, Erbil’e rahat vermeyecek ve referandumu bahane ederek daha merkezi davranacak, yerelin yetkilerini ve kaynaklarını kısıtlayacak, gelen tepkilere ise, özellikle İran desteğini -belki TC’nin de- sağlayarak karşılık vermek isteyecek. Diğer yol ise, eline “bağımsızlık ilan etme” yetkisi geçiren Barzani ile masada müzakereyi seçecektir. ABD’nin özellikle bu yolu telkin edeceğine dair işaretler vardır. Barzani, halkın iradesini sağlamasına rağmen, baskı görürse, artık daha çok “mağdur” edebiyatı yaparak dünyaya kendini acındıracak ve Kürtler üzerinde, rakibi olan PKK’yi gerileterek hegemonya kurmak isteyecektir. Ancak tersi de olabilir, bir süre sonra, mağduriyet edebiyatı işe yaramayabilir ve iş-aş sıkıntıları karşısında kuru “irade” kitlelerin karnını doyurmayınca, Barzani’nin başarısızlığı karşısında Kürtler, PKK hegemonyasını kabullenebilirler. Bunun da AKP ile özellikle yurt dışında yeni çatışmalar getireceği bilinmelidir.

Ekonomik etkiler

  • Kuzey Irak ile ekonomik ilişkiler son birkaç yıldır kötülemiş, bundan özellikle Güneydoğu kötü etkilenmiştir. Düşen petrol fiyatları, IŞİD işgali ile bölgenin ekonomisi oldukça zor duruma düşmüştür. Bağdat’tan aldığı enerji payının azalması, gecikmesi ile IKBY’de maaşlar ödenememiş, Türkiye’den ihracat ve servis alımı da düşmüştür. AKP, referandumun sonucunu uygulatmamak için ekonomik ambargo tehdidi de savurmaya başlamıştır.
  • Muhalefetin, AKP’ye, diğer ülkelerin önüne geçerek adım atmasının riskini hatırlatması gerekir. Burada Bağdat’tan gelen taleplerin ülke çıkarlarına, yurttaki Kürt yurttaşlara etkisi süzülerek kararlar gözden geçirilmelidir. Türkiye’deki Kürtlerin mağduriyetleri, duyguları mutlaka dikkate alınmalıdır.
  • IKBY’nin referandum sonucunu, bağımsız devlete dönüştürme gücü yoktur. Buna, ABD, Rusya, bölge ülkeleri Irak, İran, Suriye ve Türkiye’nin de onayı olmadığını Barzani yönetimi de bilmektedir. Tek başına İsrail desteği işe yaramayacaktır. Ancak, referandum sonucunu, elinde koz olarak tutarak Barzani kendini suyun üstünde tutmak isteyecektir, belki bu işe yarayacaktır.
  • Muhalefet, bütün bu gelişmeleri soğukkanlılıkla izlerken bunlardan ülkenin bir zarar görmemesini, ülkedeki Kürtlerin de gönlünü alarak, bir arada eşit yurttaşlar olarak yaşamanın kazanımlarını hatırlatmalı, sorunlara çözümler üretmelidir.
  • Bölgedeki risklerin artması, Türkiye’nin risk primini yükseltmiş, son iki haftada risk primi yüzde 20 artmıştır. 20 Eylül’deki Fed kararlarından dolayı zaten yükseliş eğilimi gösteren dolar, bölge riski ile b yükselme eğilimindedir. Bunun, büyük döviz açıkları olan Türkiye’ye belli bedeller ödeteceği açıktır. Ancak yine de büyük altüst oluşlar beklenmemeli, AKP’nin izlediği maceracı ve oya odaklı sağlıksız dış politikanın ekonomiye yükleri de kitlelere iyi anlatılmalıdır.

 

Written by Mustafa Sönmez