AKP iktidarı, hedefindeki dindar toplum projesine uygun olarak eğitim düzenini dizayn etmeye çabalıyor. Yaz-boz tahtasına çevrilen eğitim denemeleri, toplumda yeni gerilimlere, kutuplaşmalara yol açıyor. İstihdam düzlemi ile eğitim arasında da büyük bir uçurum yaşanıyor. Özellikle yükseköğrenim diploması olanların, eğitim aldıkları alanda iş bulmaları zorlaşıyor. Sektörlerin işgücü ihtiyaçlarına hiç uymayan mezunlar yetiştirilerek sokağa salınıyor, diplomalı işsiz sayısı arttıkça artıyor.

TÜİK’in açıkladığı 2011 işgücü-istihdam-işsizlik verileri gösteriyor ki, halen eli iş tutan 24 milyon nüfusun genel karakteri eğitimsiz işgücü olması. Anlıyoruz ki, çalışan nüfusun yüzde 10’unun ilkokul eğitimi bile yok. İlkokul mezunu nüfus yüzde  37 ile en kalabalık. Ortaokul mezunları da yüzde 17.  Yani, istihdamın neredeyse üçte ikisi, taş çatlasa 8 yıl eğitim almış. Lise mezunları yüzde 10, meslek lisesi mezunları da yüzde 10 pay sahibi çalışan nüfusta. Yüksekokul/fakülte diploması olanların payı da  yüzde 17 dolayında . Demek ki, üretim, eğitim düzeyi düşük bir işgücü ile yapılıyor. Düşük eğitimli ile yapılan işin verimi de düşük.

TÜİK, 2011 işsizlik oranını yüzde 9,8 olarak açıkladı ama ayrıntıya girdiğinizde bu oranı düşürenin eğitimsiz istihdamla gerçekleşitirilen tarım olduğu görülüyor. Oysa ağırlıkla tarım dışı alanda yer alan ortaokul-lise eğitimliler arasında işsizlik oranı yüzde 12’ye çıkıyor…

***

Gelelim en eğitimli nüfusumuza…TÜİK verilerine göre, eli iş tutan nüfusun ancak yüzde 17’si yüksekokul/fakülte diploması sahibi. Bir kısmı açık öğretim diplomasına sahip bu 4 milyonluk nüfusta, işsizlik oranı da ortalamanın üstünde ve yüzde 10,4. Yaklaşık 467 bin işsiz yükseköğrenimli var günümüz Türkiye’sinde ve bu, her 100 işsizden 18’inin lisans diplomalı  olması anlamına geliyor…

Özellikle kentli ailelerin çocuklarının eğitimi için önemli fedakarlıklara katlandıkları malum. İlköğrenimden itibaren dershanelere avuç dolusu paralar harcanarak eğitim bariyerleri el kadar çocuklara atlatılıyor. Hafta sonları dershanelerde geçiyor. Bunun için AKP rejimi 3 yıllık SBS engelli koşusu koydu çocukların önüne. Cemaatçi dershanelere gün doğdu, dershane harcamaları 6.,7.,8. sınıflarda sürdü. Sonra sistem değiştirildi. Şimdi 8. sınıfta eleme var. O kadarla bitmiyor, ardından üniversiteye girmek için engelli koşu sürüyor  ve yine dershanelere taşınıyor çocuklar, dershanelere akıyor kıt bütçeler. Sonunda bir yerlere kapağı atan genç beyinler 4-5 yıllarını da “yüksek”te  harcıyorlar. Harcıyorlar da sonra ne oluyor?

Kaynak: TÜİK, 2011 Hanehalkı İşgücü Anketi veri tabanı

“Okuduk da ne oldu?” sorusunu sormayan kaç genç vardır acaba?  Bu soru, özellikle aradığı işi bulamayanların ya da bulduğu işten tatmin sağlayamayanların beylik yakınması değil midir?  Birçok genç, aldıkları eğitime uygun işler bulamıyor, bulsalar da okulda öğrendikleri ile işyerinin talepleri arasında sıkışıp kalıyorlar. Şirketler, aldıkları elemana sil baştan bir dizi eğitim yatırımı yapmak zorunda kalıyor.

Aldığı eğitimle ilgili iş bulmakta zorlananların başında sanat eğitimi alanlar var ve bunlar arasında işsizlik yüzde 19Bilgisayar eğitimi furyasına kapılıp diploma alanlar arasında işsizlik yüzde 17’ye yakın. Sanayi istihdam yaratmadıkça imalat işlerinde yüksek öğrenim görenler arasında da işsizlik yüzde 15’i aşıyor. Gazetecilikte de yüksek işsizlik var; yüzde 13. Kayıtlara göre 2 bin gazeteci işsiz…Ama en çarpık olanı İİBF kısa adıyla İdari ve İktisadi Bilimler Fakültesi mezunlarının durumu. İş ve yönetim eğitimi almış bu lisans diplomalılar, üniversiteli  işsizlerin yüzde 35’ini oluşturuyor. 164 bin işsiz İİBF’li var…Bu diploma sahiplerinin istihdam edilmesi gereken kamu işlerinde bile “herhangi bir lisans diploması” yeterli görülüyor ve bu çarpıklıkla birlikte, İİBF’lilerin işsizliği kabardıkça kabarıyor.

 

 

Written by Mustafa Sönmez