Yol Ayrımında Kırık Hayaller
Mustafa Sönmez “Görülüyor ki, KCK davası, Kürt meselesinde, bugüne kadar birbirine destek veren muhafazakâr…
Mustafa Sönmez
16.07.2010, Cuma
Türkiye’nin alt ve orta sınıfları, son 10 yıldır kriz faturası ödüyor. İlk taksit 2001 krizinde ödendi, ikincisi de hala ödenmekte… 2000’de Türkiye, IMF’nin “kuru sabitleyin” öğüdüne iman edince kısa sürede cari açık devasa boyutlara çıktı ve çürük finans sistemi, kaçan sıcak paranın depremiyle çöktü. Yirmi dolayındaki banka enkazını kaldırmak için, Türkiye’nin başına belayı açan IMF, Türkiye’nin yine –hayasızca- kapısını aşındırdığı kurum oldu. Ecevit Hükümeti, IMF ile ilişkileri yürütmek üzere Kemal Derviş’i ekonominin başına geçirdi. IMF-Derviş işbirliği, tuttu. IMF, 30 milyar doları bulan krediyi kullandırmanın karşılığı olarak Türkiye’ye bütün istediklerini yaptırdı. Sıkı bir mali disiplin ile kamu harcamaları kesilirken özelleştirme yasaları tehditlerle çıkarıldı. İpi eline geçiren IMF, Derviş üstünden dönemin hükümetine bütün neoliberal dönüşümleri yaptırdı (*) .
2001’de yüzde 6’ya yakın küçülen ekonomi, 2002’de yüksek devalüasyonun rüzgarı, düşen reel ücretlerin avantajı ve dünya konjonktürünün likidite bolluğunun ehven iklimiyle yeniden büyüdü. 2001 krizi, alt ve orta sınıfa yoğun işsizlik ve yoksulluk getirdi. Kemal Derviş-IMF işbirliği enkazı kaldırmıştı ama halkın sırtına basarak, faturayı ona ödeterek. Bunun da bir bedeli olacaktı ve bedel sandıkta, konjonktürü lehine çeviren AKP’ye yönelişle ödetildi.
AKP, krizden memnuniyetsiz kitleleri kapmaya hazırlanırken , durumun farkında olan TÜSİAD, Kemal Derviş’in yanına İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan’ı katarak Yeni Demokrasi Partisi’ni kurdurdu. Ancak, aşı tutmadı. Derviş, ilk kazığını bu partiye atarak rotasını Baykal’a çevirdi. 2002 seçiminin sonucu , bir anlamda Derviş’in ekonomi politikalarının da cezalandırılması oldu. Derviş ise CHP’de aradığını-ne arıyorduysa- bulamayınca siyasetten çekildi. Yine de dışarıdan gazel okumayı ihmal etmedi, hala etmiyor…
***
CHP’nin Kılıçdaroğlu ile birlikte “çekim merkezi” olmasıyla, Derviş’i CHP içinde hayal edenler de çoğaldı. Kimler olduğunu bilmek zor değil; CHP’nin silkelenişi ile birlikte biti canlanan TÜSİAD tabi ki…CHP’ye Derviş eliyle bir neoliberal elbise giydirilse ne güzel olurdu. İyi de Kemal Derviş’in, bu kriz şartlarında CHP’ye merhem olacak bir “numarası” var mı? Milliyet’te, Devrim Sevimay’ın, Kemal Derviş ile 12-14 Temmuz arası 3 günlük söyleşisi yer aldı. Devrim’in eline sağlık, sayesinde piyasacı Derviş’in kriz koşullarındaki ruh hali ve ve sepetinde de bir pamuğu olup olmadığı ortaya çıktı. Öteden beri, sosyal demokratlığının da üstünde “piyasaya” inancına vurgu yapan Derviş, bu krizde “piyasa” için acaba ne düşünüyordu? Kriz, kapitalizmin krizi miydi, piyasanın iflası mıydı ? Tabi ki, Derviş’ten ,”Evet, kapitalizmin krizi”, türü bir cevap bekleyemezdiniz. Piyasayı kurtarmak gerek…Bakın, yanmasın diye kaz, nasıl çevirilir: “ Dilerseniz buna kapitalist sistemin sorunu da diyebiliriz, ancak bu da tam doğru olmaz, çünkü bu sistemin içeriği her ülkede epey değişken. .. Krizin temelinde piyasayı yeterli ölçüde denetlemeyen, “piyasa her şeyi kendi başına halleder” anlayışı vardı. .. bugün 21’inci yüzyılın gereksinimlerine yanıt veren, devletin de güçlü olduğu, devletle piyasa işlevlerinin birbirini tamamladığı, piyasayı toplumun kullandığı yeni bir anlayışa geçmek gerekiyor.”
Yani? Ne piyasadan geçerim, ne de krizde imdata çağrılan devletten…İyi ama, kriz öncesinde devlet gölge etmesin diyen siz piyasacılar değil miydiniz? Allahın sopası yok: Bakın şimdi neler söyletiyor: “(ABD’de) devlet harcamalarını aşırı biçimde kısmak bence hatalı olur. Ama eğer Amerika maliye politikasında hata yapıp, devleti erken çekerse çarktan, o zaman 2011, 2010’dan daha kötü geçer. Tabii Amerika’nın böyle hatası bütün dünyaya etki yapar.”
Dervişgillerde, devleti sınıflar üstü görme sorunu var. Çalışan sınıfın etkin olmadığı bir yönetimde, her devlet müdahalesinin, son tahlilde sermaye için yapıldığını ve bedelinin emeğe ödetildiğini kabul edemiyorlar.Oysa bu acı dersi Derviş, Türkiye’ye bizzat 2001’de tattırdı.
***
Serde piyasacılık var, ortada nal gibi devlet müdahalesi. Nasıl bağdaştırmalı? Piyasacı devletçilik desek? Pek kaba durur..En iyisi devlet yerine sosyal diyelim, adı da sosyal piyasa olsun..Evet,evet bu iyi… Sosyal piyasa ekonomisi…Diyor ki ; Piyasa insanların hayat düzeylerini daha yükseğe götürebilecek mevcut kaynakları etkin biçimde kullanmak için bir araç. Ama o aracın iyi işlemesi için devletin denetleyici görevini de çok iyi yapması gerekir. Örneğin piyasada tekeller hakim olursa devletin piyasadaki yarışmayı kollaması, sorun yaşanıyorsa düzeltmesi lazım.”
Bunca morarmaya rağmen piyasaya toz kondurmuyor Derviş. Devletin denetlediği piyasa diye bir şeylere inandırmış kendini …Çevir, piyasa kazını yanmasın!…
Türkiye için de pek dikkate değer bir şeyler söyleyemiyor. İstikrarlı büyüme için iç tasarruflar artırılmalıymış. İyi de nasıl? İç tasarrufu artırmanın tek yolu var:Varlıklı sınıfları vergilendirmek. Gerekli kaynak onlarda var. Ama bunu söyleyemiyor.
CHP’nin Kemal Derviş’e ihtiyacı var mı? Sanmıyorum. Derviş, krizin ilk taksitini topluma ödettiren neoliberal bir figür. Sepetinde işe yarar bir pamuk yok. CHP, kendi ilkelerinden kopmadan halkın iş-aş meselelerine hakça çözüm üretecek kadroları kendi içinden ve bağımsız iktisatçılardan sağlayabilir. TÜSİAD kontenjanından bir Derviş’e ise hiç mi hiç ihtiyacı yok.
——————————————————————————
(*) Dönemin Derviş- IMF Başkanı Kohler yazışmaları için bkz, M.Sönmez,100 Göstergede Kriz ve Yoksullaşma, 2002, İletişim Yayınları