Pek aşina olduğumuz bir talep, dilektir bu; “Devlet bize iş versin,iş bulsun”. Devletin, ya da kamunun vatandaşlara iş verme, iş bulma yükümlülüğü var mı, ne kadar var? Anayasa’nın 49. maddesinde şöyle yer almış bu bahis;

Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir...Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır”.

 Görüldüğü gibi, çalışmak “hak” ama her nedense “ödev” de aynı zamanda. Devlete ise Anayasada “ iş sağlar” gibi bir ödev verilmemiş, ilgili maddede yer alan “çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek” ibareleri ise  “sosyal devlet” olmanın gerekleri. Yine de Türkiye’de devletin, daha geniş bir ifadeyle kamunun, hem “işveren” hem “iş bulan” bir kurum, bir aktör olarak bu işlevini savsakladığını söyleyebiliriz.

Devlet işletmeciliğinin bir hayli eski olduğu, 1960 sonrası sosyal devlet deneyiminin yaşandığı Türkiye’de, kamunun işverenliği, dün, bugün olduğundan çok daha ileri boyutlardaydı. Ancak, 1980 sonrasının neoliberal tercihleriyle, devletin küçültülmesi, özelleştirmeler, piyasalaşma-taşeronlaşmalar ile birlikte kamunun toplam istihdamdaki yeri daraltıldı. Özellikle 2001 krizi sonrası, IMF-Derviş operasyonları ile altyapısı hazırlanan özelleştirmelerin icrası AKP rejimine kaldı ve toplamı 50 milyar doları bulan özelleştirmelerin çoğu, bu son 10 yılda icra edildi. Özelleştirmelerle birlikte kamu istihdamı da daraldı. AKP rejimi, neoliberal politikalarıyla, yine 2001’de başlatılan mali disiplin çerçevesinde kamu istihdamını genişletmedi, birçok kamu hizmeti ise hem bakanlıklarda hem yerel yönetimlerde taşeronlara yaptırılır oldu. Bu da kamu istihdamını daraltan bir başka uygulama oldu. Sonuçta,  2012 ortası verilerine göre, tarım dışında çalışan sayısı 19 milyona yaklaşırken bunun 3 milyon 160 binini yani yüzde 16’sını kamu istihdamı Kaynak:Maliye Bakanlığı                                              oluşturuyor. 2009 ortalarında bu sayı 2

milyon 974 bindi. Yani iki yılda kamu da istihdam ancak yüzde 6 artmış görünüyor.

Kamuda çalışanlar, bekleneceği gibi çoğu eğitim,sağlık, “savunma-güvenlik” gibi hizmet bakanlıklarında. Genel bütçe kapsamındaki bu kamu istihdamı yüzde 70’in üstünde paya sahip. Yüksek öğretiminin ise , payı yüzde 6 dolayında. 1980 öncesi sanayiden enerjiye geniş bir KİT gövdesine sahip olan devlet, özelleştirmeler sonucu şimdi ancak 222 bin dolayında KİT istihdamına sahip. Yerel yönetimlerde ise 282 bin kişi çalışıyor. Bu, toplam kamu istihdamının yüzde 9’u demek. Türkiye’de yerel yönetimlerin güdüklüğünü yüzde 9’luk  istihdam payından da anlamak mümkün.

***

Devletin Anayasal görevlerinden biri, “işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek”. Bu amaçla faaliyet gösteren İŞKUR, bir yandan ancak 2000’de kurulan İşsizlik Sigortası’nı yönetiyor, bir yandan da işsizlere iş, işçi arayanlara eleman bulmaya çalışıyor. Peki bu işi ne kadar yapabiliyor? İşsizlik Sigortası, çalışanlara, ya da işsizlere aşırı cimri. 50 milyar TL’nin üstünde kasasında para biriken Fon’dan bugün ancak 20 bin dolayında işsiz maaş alabiliyor. 2,5 milyon işsizden 20 bini işsizlik maaşına erişebiliyor. Neden bu kadar düşük? Çünkü Fon öyle tasarlanmış ki, işsizlik maaşını hak etmek binbir şarta bağlanmış. Peki ne oluyor İşsizlik Fonu’nun birikimleri? Son 3 yıldır AKP rejimi, “GAP yatırımlarını tamamlıyorum” diye merkezi bütçeye yılda ortalama 5 milyar TL tırtıklıyor.

Peki iş bulma cephesinde ne var? Burada da anlıyoruz ki, işsiz kalanların yılda 1 milyon küsuru İŞKUR’un kapısını çalıyor, iş bulun bana, diye. Peki İşkur, bu beklentilerin ne kadarını karşılıyor? İşkur verilerinden anlıyoruz ki, bu yıldan yıla değişiyor. Büyümenin daraldığı 2009’da bu taleplerin ancak yüzde 9’u karşılanabilmiş.Ama izleyen büyüme yıllarında taleplere daha çok cevap verebilmiş İşkur ve bu yılın ilk 7 ayında da iş taleplerinin yüzde 37’sine karşılık vermiş. Son iki yılda İşkur’un performans Kaynak:İşkur                                                               artışını ayrıca mercek altına alıp incelemek gerekli. Çünkü önceki yıllarda iş talebine verilen cevap yüzde 15-20 dolayında. Yani her 5 beklentiden ancak 1’ini karşılayabilmiş İşkur.

***

Bugün resmi işsizlik ,mevsimsel oynamaları dikkate almazsak, yüzde 10 ve işsiz sayısı 2,5 milyon dolayında. Bunun dışında 2 milyona yakın bir işsiz kitlesinin “gayriresmi” olarak kahve köşelerinde iş aramadan iş beklediklerini biliyoruz. Evlerde de 12 milyon dolayında “ev kadını” var. Yani işsizlik, “resmi” görünümün çok ötesinde. Merak ediyorum, pek de rastlamadım, CHP, işsizlikle mücadelede, istihdamı artırmada nasıl farklı bir programa sahip, ya da sahip mi? İşsizliği azaltma, istihdamı , işgücünü artırmada nasıl bir programı var? Özellikle nasıl bir İşkur yönetimi öngörüyor? Hem işsizlik sigortasını daha demokratik, katılımcı bir tarzda kullanma ve işsizler için kullanmada hem de iş arayan ve eleman arayanlara daha iyi bir hizmet vermek için CHP’nin hazırlığı var mı?

Written by Mustafa Sönmez