RTE’ye En Ağır Basınç, Ekonomiden…
RTE-Cemaat savaşı karşılıklı top atışları ile sürüyor. Cemaat’in, RTE’nin yumuşak karnı olarak keşfettiği “yolsuzluklar” hamlesine, …
Çok bilinmeyenli siyaset denklemi üstüne zihin jimnastiği yoğunlaşıyor. Eğilimler belirmeye başladı. En önemli gelişme, beklediğimiz AKP içi yarılma. RTE’nin oyun planı ile Davutoğlu’nunki pek çakışmıyor. RTE, koalisyonla etkisizleşeceğini hatta yargı önüne çıkarılmak için fırsat kollanacağını bildiği için inisiyatifi kaybetmeme peşinde. Tek çaresi var; AKP’ye azınlık hükümeti kurdurup en uygun konjonktürde seçime götürmek ve kayıplarını telafi ederek zırhını yeniden güçlendirmek, böylece yargılanmaktan kaçmak. Kaçak Saray’ın dışında kalanlardan önemli bir kesim, bu oyundan ve RTE’den yorulmuşlar ve hazır fırsat çıkmışken bir CHP koalisyonunu öne almış durumdalar.
Saray’dakinin etkisizleştirmiş bir AKP-CHP koalisyonu, öteden beri ABD’den başlayarak TÜSİAD ve seçim sonrası AKP’li sermayenin, hatta Cemaat’in de isteği. Daha seçim yapılmadan bakanlık paylaşım pazarlıkları yapan CHP’liler olduğundan söz edilmiş, Kemal Derviş ve avanesi Almanya’daki koalisyonu örnek göstererek zeytin dalları uzatmışlardı AKP’lilere…
Öteki seçenek
Daha çok istenen seçenek ise CHP’nin MHP ile hükümet kurması ve HDP’nin dışarıdan destek vermesi. Hukuksuzluğa son vermek ve yasama-yürütme-yargının yerli yerine oturtulması, seçim barajının indirilmesi, 17/25 Aralık dosyalarının tarafsız yargıya yeniden gelmesi gibi asgari bir programı olan bir seçenek, seçmen çoğunluğu tarafından daha olumlu karşılanıyor.
Bütün seçenekler masaya yatırılıp bilek güreşine tutuşurken, içeride ve dışarıda manşet, HDP’nin barajı aşması ve onca yıllık MHP kadar milletvekili çıkarması. Bunun seçim sisteminin bir azizliği olduğu açık ama HDP’nin seçim sürecinde fırtınalara, entrikalara karşı ustaca dümen tutuşuna da herkes şapka çıkarıyor. Takdiri hak etti HDP.
Kürt siyaseti ve AKP
AKP’nin Burhan Kuzu’su , HDP’yi “Beyaz Türkler’in Meclis’e soktuğunu ifade ederek, “HDP barajı Beyaz Türk’lerin verdiği oyla geçti. Beyaz Türk adama durduk yere oy vermez. Bunu senden misliyle alır” ifadesini kullanmış. Kuzu, o beyaz Türklerin “yetmez ama evetçi” kısmının da uzun dönem AKP’nin arkasında durduklarını, hatta Kürt siyasetinin kafasını da bulandırdığını unutmadı herhalde.
Aslında HDP’nin seçim zaferine ve ulaştığı yere bakıldığında, çok zaman kaybedildiğinden dolayı hayıflanmadan da edemiyor insan. HDP’nin bu seçimde aldığı 6 puanlık artı oyun yarısının AKP’ye angaje Kürtlerden, 3 puanının da özellikle İstanbul ve İzmir’deki Türk demokrat, sosyalist, bir kısmı kemik CHP’li seçmenden geldiği tahmin ediliyor. Yapılacak saha araştırmaları ile bu daha net ortaya çıkacak. Kimileri katılmayabilir, ama kanımca, HDP’nin öncülü partiler, 2015’e kalmadan böyle bir performansı yakalama şansına sahipti. Ne var ki, hem kafa karışıklığı, hem de özgüven ve güven tesis etme eksikliği ile, daha erken yakalanabilecek performans ancak bu seçime kaldı.
“Çözüm”
Daha 2000’lerin başında Kürt siyaseti AKP’nin gerçek neoliberal/gerici yüzünü kavrayabilse, daha o günlerde Türkiyelileşmeden Kürt özgürlük mücadelesinde mevzi kazanmanın mümkün olmadığını görebilseydi, AK faşizm bu kadar tırmanma fırsatı ve cüreti de bulamazdı.
Ne yazık ki, Kürt siyaseti daha AKP’nin ilk yıllarında onun mağdur edebiyatına kandı. Kürtleri de politik İslam gibi Cumhuriyetin mağdurları arasında olduğuna inandıran AKP, sol liberallerin de desteğiyle Kürt siyasetini uzun süre yanında tuttu. O dönem Gülen cemaati ile birlikte askeri vesayete karşı hazırladıkları kuşatmada Kürt siyasetini de yanlarına çektiler. Doğrusu, silahlı mücadelesinin temposunu düşürüp ovada siyasete ağırlık verme kararına yoğunlaşan Kürt siyaseti, o dönemin CHP’sinden “devlet tavrı”ndan başka bir şey görmeyince de AKP’ye inanmak, “çözüm”ü onunla konuşmak zorunda kaldı. CHP, ancak son 1 yıldır Kürt politikasında doğruya yakın şeyler söylemeye başladı.
AKP, özellikle ilk iktidar yıllarında Kürtlerin özgürlük taleplerini dinler, anlar görünürken güçlenip kendine alan açtıkça, “mağdur”dan “muktedir” olmaya geçtikçe, gerçek yüzünü de göstermeye başladı. RTE için ancak kendisine biat etmiş Kürtler, Sünni-muhafazakar Kürtlerdi makbul olan…Kürt siyasetinin bu yüzü görmesi zaman aldı. Roboski ve Kobani ise kırılma vakalarıydı.
Türkiyelileşmede gecikme
Zaman alan bir başka gerçek, Kürt siyasetinin Türkiyelileşme çabasında yetersiz kalması, bu konuda Türk demokrat ve sosyalistleri ile uzun süren bir güven krizi yaşamasıydı. İçinde Kürt burjuvalarını, toprak sahiplerini, orta sınıfını barındırmakla beraber, ağırlıkla sosyalistlerin yönlendirdiği Kürt siyaseti, “Kürt ve bölgesel” kaldıkça yol alamayacaktı. Kürtlerin özgürlük taleplerini de programına almış, Türkiye’nin demokratikleşmesi ile ilgili tüm taleplere sahip çıkan bir “Geçiş Partisi” ile siyaset sahnesine çıkmak ise ancak HDP’nin kuruluşu ile gerçekleşebildi.
Önce Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kendi adayını çıkararak, sonra da 2015 seçimlerine yüzde 10 barajına meydan okuyarak girme, HDP’yi hem bağımsızlaştırdı hem de olgunlaştırdı. HDP’nin, daha önce AKP’ye oy veren Kürtlerin yanında, kimi CHP’liler ve sosyalistlerin oylarını alarak 6 puan yükselişle, yüzde 13 oy ve 81 milletvekiline ulaşması, hayati bir mevziye yerleşmesi demektir.
HDP, bu sonucu getiren dilin, söylemin, duruşun, değişen iklimin önemini iyice kavrar ve yakaladığı doğru halkadan vazgeçmez ise, önünde çıkacağı daha çok basamak olacağını görecektir. Doğru yürüyüşte de bugüne kadar olduğu gibi, en yakınında sosyalistleri bulacaktır.