Her yer inşaat, her yer şantiye!(BirGün’de söyleşi)
27 Ocak 2105 BirGün'de yayımlanan söyleşi; İnşaat üzerinde büyük paralar dönüyor ve bunu rüşvet şeklinde…
Kendisini siyaseten “ileri demokrat”, ekonomik olarak da “yükselen yıldız” olarak yutturan AKP rejiminin, halkın özgürlük mücadelesi karşısında maskesi Gezi direnişi ile düştü. Şimdi de ekonomideki foyası kapıya dayanan krizle ortaya çıkmaya başlıyor.
Tüm Avrupa’yı ve dünyayı ayağa kaldıran polis şiddeti ile toplanma, gösteri, ifade özgürlüğünü gasp eden AKP rejiminin ipliği pazara çıkıyor. Dünyada büyük itibar kaybediyor ve şimdi de rejimi ağır bir ekonomik kaos bekliyor. Rejim, yabancı kaynak kullanarak, döviz üretmekten çok, tüketerek, bunu da ağırlıkla İstanbul kent rantına dönük yatırımları özendirerek “ekonomik mucize” gerçekleştirdiğini sanıyor. Şimdi bu dış kaynağa dayalı inşaat-beton odaklı büyümenin sonu göründü ve FED fırtınası üstüne üstüne geliyor.
FED, PARTİYİ BİTİRİYOR
“Helikopter” lakaplı ABD’nin para otoritesi FED’in başkanı Ben Bernanke beklenen düdüğü çaldı ve partiyi bitirdiğini ilan etti. Ekonomik krizi para basarak, atlatma politikasını bir süredir sürdüren FED, sıfıra yakın faizle saçtığı paraları şimdi cazip bir faizle toplayacak. Bu kokuyu alan ve bugüne kadar Türkiye gibi ülkelerle idare eden para baronları hemen rotayı ABD’ye çevirdiler. Türkiye’de Gezi gerilimi ile çıkışlar başlamıştı ama FED kararı, büsbütün hızlandırdı. Gelişen borsalar çakıldı. Dört haftalık düşüşte başı Türkiye yüzde 22, Brezilya yüzde 21’ile çekti.
Türkiye’nin, çıkan sermaye için “çıksın, ne olacak, yine gelirler” diyebilecek hali yok. Toplamda 340 milyar dolarlık dış borç yükü var. Önümüzdeki 12 ayda geri ödenecek borç, 155 milyar dolar. Ayrıca, döviz dengesindeki açık(cari açık) yıl sonuna kadar 45 milyar dolar bulmayı gerektiriyor.Yani para çıkarken Türkiye’nin bulması gereken taze para 200 milyar dolara yakın. Döviz haznesinde ise yangına karşı kullanılacak ancak 130 milyar dolar var, hem de borç-harçla biriktirilmiş bir su tankı bu. Sık bakalım!..
ŞİMDİ NE OLACAK?
Dolar bir anda “ampul gibi” 1.95 TL’nin üstüne çıktı. Oradan inmesi söz konusu olmadığı gibi, daha da çıkması muhtemel. Oysa, AKP rejimi, bu yıl Orta Vadeli Program’da yüzde 4 büyüme için ortalama 1.83 TL’lik bir dolar kuru öngördü. Bu ne demek? Evdeki hesap çarşıya uymayınca, bu döviz şoku ile ortalık buz kesecek. Özel sektörün 226 milyar dolar borcu var. Yükselen kur, borcun TL karşılığında büyük maliyet artışı demek. Fırlayan kur, ithalatın pahalanması ve içeriye maliyet enflasyonu demek. Dövizi kontrol için döviz rezervinden satış kâr etmez. Merkez, faizi yükseltmekte bulacak çareyi. Bu da ekonomide küçülme demek. Artan döviz fiyatı, panzehir olarak yükseltilen faiz, iç talebi düşürür. Bu da birçok firma için kötü haber.
Tıpkı 2008’in sonunda yaşadıklarımıza benzer bir konjonktüre giriyoruz. Tarih tekerrür ediyor. Ama Marks’ın dediği gibi, ilkinde dram olarak yaşanan bu kez trajediye döneceğe benziyor. İlkinde teğet geçti diye sevinilen sürecin bu kez öyle olacağını söylemek çok zor…Bakın neden…
Kaynak:TÜİK,TCMB veri tabanı
Küresel krizin patlak verdiği 2008 sonbaharında da bugün olduğu gibi döviz şoku yaşanmıştı. Sermaye kaçmış, 2008 Ağustos’unda 1,11 TL olan dolar, yılı 1,54 TL ile kapamış, 2009 kışında 1.70 TL’ye fırlamıştı. Hükümet ne yaptı? Elinde uygun bir bütçe vardı. Bütçeden vergi teşviki, ucuz kredi, kurtarma simidi için harcamalar yaptı. İşsizlik Fonu’nu bile tırtıkladı. Sonuçta, 2009’da bütçe açığını milli gelirin yüzde 5,5’una çıkarma pahasına kamu kaynaklarını, devrilen arabayı yola koymak için harcadı. Patronlar ücretleri kıstı, çıkardıkları işçinin işini ötekilere yaptırdı. Sömürüyü koyulttu… Kaçmış sermaye, bunu görünce ve dışarıda gidecek fazla emin bir liman göremeyince, geri döndü ve 2009’un sonbaharından itibaren ekonomi yeniden büyümeye başladı. 2010 ve 2011’de ortalama yüzde 9 büyüme “mucizesi” gerçekleştirilmiş göründü, dış kaynak girişi ile. Büyüme yaşandı ama, inşaat odaklı, iç pazara dönüktü ve dış borç, dış kaynak ihtiyacını daha da büyüttü, kırılganlığı artırdı, 2012’den itibaren de ancak dizlerinin üstünde ilerlemeye çalıştı.
ÇEKİRGE SIÇRAR MI?
Bugün aynı şeyler yapılabilir mi? Elde yine kullanılabilecekmiş gibi görünen bir bütçe, devletin biraz daha borçlanma barutu ve biraz döviz rezervi var. Ama bu kez bir şey çok farklı. Birincisi, dış itibar Gezi zulmü ile yerlerde. RTE’nin 2014’te 3 seçimi de toplumu kutuplaştırarak, gererek yapma yaklaşımı, sermayeyi daha çok kaçırıyor. AB ile ilişkiler paramparça, bu sermaye dönüşünü zorlaştırır. En önemlisi, kaçan sermaye için 2009’da olduğu gibi seçeneksizlik yok. Tersine ABD’nin mis gibi güvenli faizi var. Dış kaynak geri dönmez, yenisi bulunamaz ise – çok muhtemel bulunamayacak- yandı keten helva…Sık bakalım!…