Suriye Batağına Kim İtiyor, Neden ?
ABD, küresel krizin yaralarını sarmakta zorlanıyor. Kendi ülke enkazını henüz hale yola koyamadı. İyileşmesi büyük…
Gezi eylemliliğinden su gitti ama geriye önemli miktarda kum kaldı. Kum tepesi halk, şimdi başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerin merkezi parklarındaki buluşmalar, gerçekleştirilen demokratik forumlarla büyüyor. Sokak muhalefeti, bu buluşmalarla kendi tabiatına uygun kurumlaşıyor. Bildik hiyerarşik, giderek bürokratlaşan bir kurumlaşma değil elbette. Gezi’nin ruhunu, dilini, en geniş katılımı, en geniş bileşen bütünlüğünü koruyan bir arada olma hali bu.
DAHA FAZLA GEZİ…
Gezi direnişine katılanların ortak derdinin “özgürleşme” olduğunu, kent hakkı üstünde birleşildiğini, bunun da tüm katılanları eninde sonunda belli bir azınlığın ekonomik ve siyasi düzeni olan neoliberalizmle yüzleştirdiğini görmek gerekiyor. Ortak yaşama alanımız kentlere sermayenin paragöz yaklaşımı, park, yeşil alan, deprem toplanma bölgeleri, tarihi ve kültürel varlıkları gasba yönelik tutumları, onların var olabilmelerinin önkoşulu. Sermaye birikimini buradan sağlarken, buna duyarlı kent halkı ile, “Gezi ahalisi” ile çatışmaları kaçınılmazdı ve olanlar oldu.
Gezi’nin gasbı, İstanbul’u talan zincirinde sadece bir halka. Oradaki takip, elbette sürecek, orayla hesap bitmedi, ama ya diğer talanlar?
Hemen, yanıbaşımızda İstanbul’un kuzeyine , yani orman ve su havzalarının bulunduğu akciğerlerine Üçüncü köprü ve üçüncü havaalanı, onu tamamlayacağı söylenen yeni bir kent ve RTE’nin “çılgın “ kanal projesi var.
ÇEVRE FELAKETİ
Kuzey İstanbul’a dönük “mega projeler” , yüzde 85’i ormanlık arazi olduğu tüm ilgili kurumlarca da onaylanan bir bölgeyi seçmiş bulunuyor. Bu nedenle binlerce ağacın kıyımını öngörüyor. Bölgede su havzaları, göletler var. Buraların kurutulması gündemde. Bölgede gerçekleştirilecek harfiyat inanılmaz büyüklükte bir verimli toprak tabakasının imhasını öngörüyor. Üçüncü havaalanı dehşetli bir gürültü kirliliği ve kuşların göç yolu üstündeki bu bölgede bir başka çevre felaketi vaat ediyor. Bütün bu çevresel olumsuzluklar, tasarlanan projeler için yapılan ÇED raporlarında ifade edilmesine rağmen, özellikle RTE’nin ihtirası ve ısrarıyla hasır altı ediliyor.
HUKUKSUZ PROJELER
İstanbul’un kuzeyine, yani akciğerlerine dönük projelerin hukuki zemini de yok. İstanbul’un Anayasası ,yani kırmızı çizgileri İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda belirlenmiştir. Bu plan hukuki bir metindir ve orada yıllardır, yenilenen versiyonlarında da İstanbul’un Doğu’dan Batıya, yatay gelişiminin doğru olduğu, Kuzey’e dokunulmaması gerektiği belirtilir. Bu, Kuzey’in orman ve su havzalarıyla İstanbul’un akciğerleri olduğu gerçeği ile ilgilidir ve yine bu planda, üçüncü köprü yer almaz, üçüncü havaalanı için öngörülen bölge Silivri-Gazitepe’dir(*).
Bu plana Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş’ın sahip çıkması gerekirken RTE’nin ihtirası ve ısrarı karşısında sinmektedir muhterem.Tıpkı Gezi’deki silikliğini bu bahiste de sürdürmektedir. İstanbul’un Anayasası’na rağmen geliştirilen havaalanı, köprü ve hayali kurulan yeni kent ve kanal projeleri tamamen hukuksuzdur, çevre düzeni planında yer almamaktadır.
YENİ DIŞ BORÇLAR
Bu gibi projeleri üstlenen firmaların hiçbiri bunları kendi kaynakları ile yapmamakta, dış kaynak kullanmaktadır. Bu, ya kendilerinin dışarıdan doğrudan kaynak bulmaları yani borçlanmaları ile ve/veya bu kaynaklara daha rahat ulaşacak yerli bankalara borçlanarak inşa edilmektedir. Her durumda, bu projeler şimdiden 340 milyar doları bulan Türkiye’nin dış borç stokunu büyütecek projelerdir. Hele ki yeni bir döviz şoku ile yeni bir soğuk iklime geçildiği bu dönemde, proje üstlenicileri ateşten gömlek giydiklerini çok yakında anlayacaklardır.
İstanbul’un artan nüfusu, altyapı ihtiyaçları gerekçe gösterilerek, yıllardır kıt kamu kaynakları altyapı yatırımlarına yöneltildi. Oysa, İstanbul’u böyle azman bir kent haline gelmesi kader değildi. Pekala, İstanbul’dan caydıran Anadolu’yu özendiren önlemler zamanında alınabilirdi. Ama, bu, büyük sermayenin hoşuna gitmezdi. Gelinen yeri, bir emrivaki olarak dayatanlar “hiç kusura bakmasınlar” İstanbul’un kuzeyinin katledilmesine itirazımız var!…Ve Gezi ruhu en kısa zamanda Kuzey’de varlığını hissettirmelidir.
(*) Plan metni için ww.ibb.gov.tr/tr TR/kurumsal/Birimler/SehirPlanlamaMd/Documents/yonetici_ozeti/CDP_YONETICI_OZETI_15.06.2009.pdf