Yabancı yatırımcıya ‘hukuksuzluk’ havucu (Al Monitor, 18 Mart 2022)
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin, Fransa’nın Cannes kentinde Gayrimenkul Yatırımcıları Derneği’nin (GYODER) düzenlediği uluslararası yatırımcı…
Türkiye ekonomisinin özellikle kriz yıllarında kendini hissettiren “kara delik”lerinden “sosyal güvenlikte büyük açık” yeniden sahne alıyor. Kısa adı SGK olan Sosyal Güvenlik Kurumu’nun merkezi bütçe üstündeki yükü her geçen ay ağırlaşırken, SGK’nın yüz yüze geldiği sorunların takibi de güçleşiyor. Çünkü kurum, her ay yayımladığı istatistik bültenlerini 2019 Ocak-Temmuz döneminde yani yedi aydır yayımlamıyor.
Bu, bir tür “karartma” sayılıyor. Çünkü bilgi akışının kesilmesi sonucu sigortalı sayıları, işyeri sayıları, aktif çalışan, emekli, bakmakla yükümlü olunan kişi sayısı, aktif/pasif sigortalı oranı, hiçbir sosyal güvencesi olmayan kişilerin sayısı, sağlık hizmeti verileri, kurumun gelir-gider dengesi ve açık oranı, yapılan bütçe transferi verilerine ulaşılamıyor. Veri kesintisinin yedi ayı aşması akıllara, “Veriler gizlenmeye mi çalışılıyor?” sorusunu getiriyor.
SGK merkezi bütçenin yarısı kadar gelir büyüklüğü olan ve merkezi bütçeden en büyük desteği alan kuruluş. Aktif sigortalılar, emekliler ve bağımlılar dahil, toplam 70 milyon yurttaşa hizmet veren SGK, Türkiye’nin en önemli veri tabanlarından birine sahip. Çalışanı, emeklisi, sosyal yardım kapsamında olanıyla herkesin bilgisi SGK’da kayıtlı. SGK kayıtlı istihdamla ilgili en büyük ve en geniş veri tabanına sahip. Dolayısıyla bu donanım ve önemdeki bir kurumun yedi aydır veri açıklamaması makul karşılanabilecek bir şey değil. Çünkü bilgi akışı ve kayıt ile ilgili donanım yıllardır işliyor. İşe giriş ve ayrılma bildirgeleri SGK’ya işyerleri tarafından elektronik ortamda ulaştırılıyor. Kurumun 33 binden fazla çalışanı, yeterli donanımı, bilgisayarı var. Dolayısıyla istatistiklerin gecikmesinin idari ve teknik bir mazereti pek yok.
Birgün gazetesi yazarı ve çalışma ekonomisi doçenti Aziz Çelik’in konuyu ısrarla sorgulamasının ardından ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Murat Bakan, Bilgi Edinme Kanunu kapsamında SGK Başkanlığı’na verilerin neden açıklanmadığını sordu. SGK talebe şöyle yanıt verdi: “SGK aylık istatistik bültenlerinin hem içerik hem format itibariyle güncellenmesi çalışmaları, yılbaşından itibaren devam etmektedir. Uluslararası standartlara uygun, saydamlık ve hesap verilebilirlik açısından etkili ve yeterli veri üretebilmek için hem Kurumun web sayfası hem de aylık istatistik bülteni gözden geçirilmektedir. SGK’nın veri gizleme ya da geciktirmesi söz konusu değildir.”
SGK istatistiklerinde güncelleme çalışması yapılması anlaşılır bir şey. Ancak SGK gibi çok önemli bir kamu kurumunun, veri açıklama servisini yedi ay (şimdilik) durdurması neden gerekti sorusuna yanıt gelmedi. Konuyu takip eden Aziz Çelik şöyle yazdı: “TÜİK de enflasyon, milli gelir ve işgücü piyasası verileri konusunda defalarca güncelleme ve yöntem değişiklikleri yaptı; ancak veri akışı hiç kesilmedi. Üstelik SGK verileri kayıtlara dayalı, anket değil. SGK bu verileri her ay düzenli olarak derliyor. Bu veriler SGK’nın veri altyapısında var. SGK Başkanı sigortalı sayısını da SGK’nın mali durumunu da biliyor. SGK prim tahsilatında ne kadar gecikme olduğunu SGK Başkanı biliyor. Ancak sigortalılar bilmiyor, vatandaş bilmiyor, akademik araştırma yapacak olanlar bilmiyor, basın bilmiyor.”
SGK açıklaması ikna edici olmaktan uzak. SGK’nın veri akışını kesmesi sonucu istihdamda azalmaların hangi sektörlerde yaşandığı, ortalama ücretlerin ne olduğu, yeni istihdamların niteliği, SGK’nın prim tahsilatı performansı, gelir-gider farkının nereye çıktığı, bütçeye ne ölçüde yük olduğu ve olacağı konularında kimse bir şey diyemez, bilgi üretemez durumda.
Ekonominin genelinde işler yolunda gitmeyince sosyal güvenlik sistemi de bozuluyor. Devamında sosyal güvenlik mekanizmasında bozulma dönüp makro dengeleri, özellikle kamu maliyesini daha çok çarpıtıyor. Çünkü ekonomideki daralma istihdamı azaltıyor, böylece SGK’nın ana gelir kalemi olan prim gelirleri düşüyor ve/veya işverenler prim borçlarını ödeyemiyor, geciktiriyorlar. Bu durumda da SGK, kapsamdaki nüfusun gerek sağlık harcamalarını karşılamada, gerekse emekli maaş ödemelerini yapmada acze düşüyor, merkezi bütçenin kapısını daha sık çalıyor ve merkezi bütçeden daha çok kaynak çekiyor. Sonuçta sosyal güvenlik bir kara deliğe dönüşüyor ve genel kamu harcamalarını, açığını büyüten bir odak haline geliyor. Nitekim bugün yaşanan da bu.
Ekonomik büyüme negatifte. Dünya Bankası, OECD ve IMF’nin en güncel 2019 yılı büyüme tahminleri sırasıyla eksi yüzde 1,6, 2,6 ve 2,5 olarak açıklandı. Negatif büyüme, eksilen istihdam ve eksilen sosyal sigorta prim geliri, SGK’nın açıklarının büyümesi ve merkezi bütçe desteğine artan muhtaçlık demek. Merkezi bütçeden SGK’ya aktarılanlar, bu yılın ilk yedi ayında merkezi bütçe giderlerinin yüzde 24’üne ulaşarak ilk sırayı aldı. Bu pay, 2018’in ilk yedi ayında yüzde 22 dolayındaydı. Dolayısıyla, SGK’nın merkezi bütçeye yükünün arttığı açık. Korkulan, bu açığın daha da büyümesi. Çünkü gelirler azalır ve prim tahsilatı düşerken SGK harcamaları azalmıyor, çünkü harcamalar daha katı. Her ne kadar ortalama emekli maaşları ve sağlanan sağlık hizmetinin kalitesi tatmin edici olmaktan uzaksa da yükü azaltılması kolay olmayan bir boyutta ve katılıkta. Sayıları 10 milyonu bulan işçi ve esnaf emeklileri, ancak asgari ücretli kadar aylık maaş alıyorlar (yaklaşık 350-360 USD), sayıları 2,2 milyon dolayındaki memur emeklilerininki biraz daha yüksek (460 USD), yaşlı ve engellilere ise ayda ancak ortalama 107 dolar maaş veriliyor.
Sağlık harcamaları, SGK’nın yıllık harcamalarında yaklaşık dörtte birlik bir yer tutuyor. Sağlık faturasının bir kısmı her ne kadar sigortalılara yıkılmak istense de, ilaç ve tedavi için yıllık 20 milyar dolara yakın harcama yapılıyor.
Emekli maaşları ve sağlık giderlerini prim gelirleri ile karşılayamayan SGK, 2019’da 9 milyar dolara ulaşması beklenen açıklarını, merkezi bütçeye ödeterek ayakta kalmaya çalışacak. Merkezi bütçenin bununla yükü ağırlaşacak. Çünkü bütçeden SGK’ya bu yıl toplamda yapılacak transferin 33 milyar doları aşması muhtemel. Bunun yaklaşık dörtte biri SGK açıklarından, kalanı devletin diğer sosyal güvenlik yükümlülüklerinden kaynaklanıyor ve toplamın, milli gelirin yüzde 4-5’ini bulacağı tahmin ediliyor.
SGK artan bu yükün takibini aylık veri akışını keserek karartmaya çalışsa da mızrak çuvala sığmıyor.