Son zamanların en dikkat çeken gelişmelerinden biri dolar ve yerel paraların ilişkisi. Dolar, birçok merkez ve Türkiye’nin dâhil olduğu yükselen çevre ülke paralarına karşı değer kaybediyor. 2016 sonlarına doğru yaşananlardan sonra 2017’de şemsiye ters dönmüş gibi. Donald Trump’ın iktidara yürüyüşüyle yükselen dolar yine Trump’ın düşük performansının etkisi ile aşağı doğru iniyor; önceden değer yitiren yerel paraların hepsi, farklı ağırlıkta olsa da dolara karşı toparlanıyorlar. Bu durum, özellikle yine Türkiye başta olmak üzere çevre ekonomilerin iç dengelerini, hatta siyasi dengelerini de etkiliyor. Bu iklimin ne kadar kalıcı olacağı bilinmemekle beraber bunda en önemli değişkenin yine Trump ABD’si olacağı kesin gibi.

ABD ekonomisi Trump ile birlikte hedeflerini yakalayamadı. ABD’de büyüme yüzde 3 yıllık hedefin gerisinde. Büyüme ite kaka ancak yüzde 2,6’ya ulaşabildi. Yüzde 4,3 oranındaki işsizlikle ilgili fazla bir sorun olmasa da esas konu enflasyon. Özellikle 2017 yılının ikinci çeyreğinde ortaya çıkan düşük enflasyon oranı canlanmanın yeterli olmadığını sergiliyor. Yüzde 2’ye çıkamayan bir enflasyon, talebin yeterince güçlenmediğini ve büyümenin yüzde 3 patikasına sıçratılamayacağının belirtisi olarak görülüyor. 2002-2008 döneminde cari açığı ortalama yüzde 5 olan ABD’de şimdilerde bu açığın yüzde 2,6’da kalması da yetersiz büyümenin bir başka yansıması. Özetle, ABD ekonomisi canlı bir tüketim düzeyi dolayısıyla büyüme ivmesi yakalayamamış olmanın sancılarını yaşıyor. Burada da baş sorun, Trump.

Trump seçildikten bu yana hızla destek kaybına uğradı. Son toplantıda Fed üyeleri enflasyonun yüzde 2’ye yükselme yerine daha da gerilemesini tartıştılar. Bu durumun geçici mi, kalıcı mı olduğu konusunda anlaşamadılar. Bu yıl bir faiz artırımının daha yapılma ihtimali zayıfladı. Bu durum, doları da aşağı çekti.

ABD’den daha sonra gelen haberler piyasaları hızla etkiledi. Irkçı gösteriler, Başkan Trump’ın tepkisi, Ekonomik Konsey’den özel sektör CEO’larının istifası ve Beyaz Saray Ekonomi Danışmanı Gary Cohn‘un istifa ettiği söylentisi Wall Street’i vurdu. Cohn vergi indirim paketinin arkasındaki kişiydi ve piyasalar bunu fiyatlamıştı. İndirim projesinin mimarı giderse proje de rafa kalkacak.

Kuzey Kore-ABD gerilimi Çin’in yatıştırıcı gayretleriyle geçen hafta bir ölçüde sönümlenirken bunun yerini Başkan Trump’ın koltuğunu koruyup koruyamayacağı belirsizliği aldı.

Trump’ın düşüşünü kamuoyu anketlerinden okumak mümkün. 20 Ocak 2017’de başkanlık koltuğuna kurulduğu gün, Trump’ı destekleyenlerle desteklemeyenlerin oranı yüzde 45 olarak eşitti, kararsızlar yüzde 10’du. 22 Ağustos tarihli anket destekleyenlerin oranının yaklaşık yüzde 37’ye düştüğünü, desteklemeyenlerin oranının yüzde 57’ye yaklaştığını gösteriyor. Kararsızlar yüzde 6 dolayında.

Trump ABD’sinin düşük performansı karşısında hayal kırıklığı yaşayan kısa vadeli sermaye stoku ya da sıcak para, şubat ayından başlayarak aralarında Türkiye’nin de olduğu Rusya, Güney Afrika, Brezilya, Hindistan, Çin, Endonezya, Meksika gibi ülkelere yeniden yöneldi. Bu yönelişte Türkiye pek şanslı çıktı denebilir. Yurtdışında yerleşikler ya da alışılmış ifadeyle yabancı yatırımcılar yılbaşından 18 Ağustos’a kadar olan dönemde hisse senedi ve devlet iç borçlanma senedi (DİBS) almak suretiyle Türkiye’ye 8,4 milyar dolar getirdiler. Bu tutarın 2,8 milyar doları hisse senedi alımından, 5,6 milyar doları ise DİBS alımından oluştu. Özellikle devlet iç borçlanma senedindeki faiz ve getiri göz kamaştırıyor. Türk parasının değerindeki oynaklığın büyük ölçüde geride kalmış olması yabancının Türkiye’ye olan ilgisini artıran en büyük etkenlerden biri.

Yüzde 11 dolayında seyreden bir faizi Batı ülkelerinde bulmak biliyoruz ki hiç mi hiç mümkün değil. Dolayısıyla faizin çok düşük olduğu, hatta negatif faiz uygulamasının söz konusu olduğu ülkelerden borçlanıp Türkiye gibi yüzde 11-12 dolayında faiz uygulayan ülkelere portföy yatırımı yapmak büyük bir kazanç sağlıyor.

Yabancıları doludizgin Türkiye’ye doluşmaya iten etkenlerden biri de CDS denilen risk priminin hızla düşmesi. Türkiye riski, 2013 yılından sonra en düşük düzeyinde. Bu yılbaşında TL’nin değer kaybından dolayı yeniden sıçrayan CDS’ler TL’nin değerlenmesi ve küresel risk iştahının artması ile yedi aydır düşüş eğilimindeydi. İki yıl önceye göre CDS’lerin değerinde yüzde 33 azalma var. Bu durum Türkiye kaynaklı olmaktan çok, küresel likidite ve risk alma gelişmeleriyle uyumlu.

Türkiye’nin Kurban Bayramı vesilesiyle 10 günlük bir tatile girmesi de yabancı fon girişlerini hızlandırdı. TL, 10 gün boyunca sabit kalmasa bile önemli bir dalgalanma yaşamayacak. Dolayısıyla bu 10 günlük süre içinde parasını getirip faize yatıran yabancı yatırımcı yüksek faizden yararlanırken önemli bir kur sürpriziyle karşılaşmayacak.

Uzun tatil nedeniyle TL ihtiyacı olanların ellerindeki dövizi bozdurarak TL’ye geçiyor olması da doları ucuzlatan bir etken oldu. Sonuçta 2017 başında 4 TL’nin eşiğine gelen dolar fiyatı, Ağustos sonlarında 3,50 TL’nin altına gerilemiş durumda.

ABD’de Trump sorununa bir hal çaresi bulununcaya kadar bu sıcak paralı tatlı hayat hem Türkiye’de hem de benzeri ülkelerde sürecek gibi. Eylülde Fed kanadından önemli bir adım beklenmediği gibi Trump sorununun ekimde derinleşmesi bekleniyor.

Ekim ayı başlarında ABD’de Hazine’nin iç borçlanma tavanına vurması bekleniyor. Eğer Kongre’den yasa değişikliği yapılarak borç tavanı artırılamazsa Hazine borçlanamayacağı için ödemelerin çoğunu durdurmak zorunda kalacak. Bu da devletin stop etmesi demek.

ABD’de bu durum daha önce de birkaç kez yaşandı ama aşıldı. Şimdi ise durum daha ciddi. Çünkü Trump, Demokratların desteğini alamamanın yanı sıra kendi partisinden bile destek kaybına uğrayabilir. Bu ihtimal, Fed yönetiminde tereddüt yaratıyor. Çünkü eylülde faiz artırımına gidilmesi ve/veya bilanço küçültme tarihinin açıklanmasından sonra borç tavanına çarpan devletin kapanması söz konusu olursa, bundan Fed de sorumlu tutulabilir.

Tekrar Türkiye’ye dönülürse, 2016’nın ikinci yarısında kriz kâbusu yaşayan Türkiye, 2017’de “Trump’a duacı” olarak bol sıcak para ile TL’yi güçlendirmiş, yüzde 5-6 büyüme ivmesi yakalamış durumda. 2018 yerel yönetim, 2019 başkanlık seçimlerine giderken bu rüzgârla yelkenlerin şişirilmesi sürebilir, her ne kadar bütçe açığı, bol kredi pompalamasının komplikasyonları, büyüyen cari açık ve ikili hanelerden inmeyen enflasyon ve işsizlik sorunları olsa da.

 

Written by Mustafa Sönmez