Mustafa Sönmez

24.02.2010, Çarşamba
Yüzde 6’yı bulması beklenen 2009 küçülmesinde, ücret-maaşlara ait göstergeler, gelir dağılımının bir kez daha ücretli kesimin ve tarımın aleyhine sonuçlandığını ortaya koyuyor. Her kriz döneminde olduğu gibi, krizin yükünü çalışan kesime yükleyen işverenler ve siyasi iktidar, bu krizde de faturayı çalışanlara kesmiş görünüyorlar.

Enflasyon tek haneye düşse bile, TÜİK’in reel ücret ve maaş serileri, 2005 yılı baz(=100) alındığında sanayide reel ücretlerin 2008’e kadar yüzde 9 arttığını, kriz yılı 2009’da ise önemli bir gerileme ile yüzde 7 gerilediğini ortaya koyuyor. Yaklaşık 4 milyon sanayi işçisinin reel gelirinin yüzde 7 daralmasında, sanayide yaşanan küçülme önemli bir rol oynadı. Yine TÜİK verileri, 2009’da sanayide 314 bin istihdam kaybı olduğuna işaret ediyor. Yoğun tensikatların yaşandığı sanayide, işverenler krizi de fırsat bilerek nominal ücretleri bile geri çektiler. Çalışanlar, “ya tenzilat-ya tensikat” cenderesine sıkıştırıldılar. Sonuçta, 2009 reel ücretleri, 2008’e göre tarihi bir gerileme yaşayarak yüzde 7 düştü.

Kaynak;TÜİK veri tabanı,; 2009 verisi yıllıklandırılmıştır.

Sanayide görece yüksek ücret alan petrol rafinajı, kimya , otomotiv, beyaz eşya,metalurji sektörlerinde, iç ve dış talebin azalmasıyla düşen karlılık, bu sektörlerde çalışan nitelikli emeğin de gelirlerini düşürdü. Örneğin 200 milyon TL’nin üstünde zarar gösteren Ereğli Demir Çelik’te işçilerin nominal ücretleri üçte bir oranında azaltıldı.

Önemli bir daralma yaşayan inşaat sektöründe de TÜİK verilerine göre, reel ücretler yüzde 6,3 geriledi. İnşaat sektöründe ücretler, sektörün patlama yaptığı 2005 ve sonrası yıllarda yüzde 18 dolayında artmıştı. Ancak krizle birlikte yaklaşık 1,3 milyon ücretliyi istihdam eden inşaat sektöründe iş hacmi düştü, projeler askıya alındı ve istihdam da azaldı. Bu durum, ücretlere de yansıtıldı ve reel ücretler yüzde 6,3 kayba uğradı.

***

Ticaret,bankacılık,ulaştırma-haberleşme,turizm gibi alt sektörleri içeren hizmetler sektörü, (kamu dışında) 4 milyon dolayında ücretli istihdam ediyor. Hizmetler sektörünün tamamında reel ücretlerin yüzde 1’in üstünde gerilediği görülüyor. Bu, sanayiye göre daha iyi bir seyir olsa da alt sektörler itibariyle farklılık içeriyor.

Hizmetler sektöründe , bankacılık başta olmak üzere mali sektör, küçülme yerine büyüme yaşadı ve sektör 2009’da 150 bin yeni istihdama yer verdi. Ancak, T.Bankalar Birliği verilerine göre, bankacılıktaki büyüme ücretlere yansımadı. Bankaların personel giderleri, vergi öncesi gelirlerinin, 2008’de yüzde 59’u büyüklükteydi. 2009’da ise bu oran yüzde 41’e düştü. Sektördeki karlılık, çalışanların gelirlerine yansımamış görünüyor.

27 milyonun üstünde yabancının Türkiye’yi ziyaret ettiği 2009’da, turizm paketlerinin damping yapılarak ucuza satılmasının sonucunda, görünürdeki büyümenin birikim sağladığı ve turizm çalışanlara yansıdığını söylemek güç.

***

Devletin istihdam ettiği 3 milyona yakın kamu çalışanı, enflasyona yakın oranda zam alarak reel maaşlarını, ücretlerini koruyor görünmekle beraber, yüksek büyüme yaşanan 2002-2008 döneminden alacaklı. Milli gelir hesaplarında, devletin harcamaları içinde yer alan maaş ve ücretler, milli gelir toplamında yüzde 5’e yakın bir yer tutuyor. Kamu çalışan sayısı ve onlara yapılan harcamalar son 5 yıldır hep bu düzeyde. Ancak, ekonominin yıllık ortalama yüzde 7 büyüdüğü dönemlerde, kamu çalışanlarının bu büyümeden refah payı almadıkları için gelir dağılımında kayba uğradıkları söylenebilir.

***

2009’un gelir paylaşımının tarımın da lehine seyrettiğini söylemek güç. Yaklaşık 5,3 milyon kişinin tarımla geçindiği Türkiye’de tarım, daha çok küçük üreticiliğe dayanıyor, üretim aile fertlerince yapılıyor. Tarımda ücretli oranı yüzde 10’un altında. Küçük üreticiliğin, aile işletmeciliğinin hakim olduğu tarım, 1998’de milli gelirde yüzde 12 pay sahibi iken, hızlı bir erozyonla küçüldü ve milli gelirdeki payı 2009’da yüzde 7,5’a düştü. Dolayısıyla, 5,3 milyon kişinin çalıştığı tarım, ulusal gelirde yüzde 7-8 dolayında bir pay ile düşük bir gelir düzeyine talim ediyor.

Written by Mustafa Sönmez