Özgürlük ve Dayanışma Partisi(ÖDP) eski başkanlarından Prof. Dr.Hayri Kozanoğlu ile dostluğumuz  25 yılı bulur. Aynı yıllarda (1970’ler) ODTÜ’de öğrenci idik ama o yıllarda tanışmıyorduk. Hayri, Endüstri Mühendisliği’nde ben İdari İlimler’deydim. Fraksiyonlarımız da farklı olduğu için karşılaşmamışız. Ortak arkadaşlarımız çoktu. Kardeşi Can Kozanoğlu ile Gelişim Yayınları’nda, DİSK’te  ve halı sahalarda ekiptik. Yücel Göktürk’ten aldığım ara pasını Can’a ortalardım, o kafayı çakıp fileleri havalandırır, golü yiyen kova  kaleci Hasan Kaçan, kardeşi Fatih’e, Fatih, Ergün Gündüz’e bağırır, Latif Demirci de onları yatıştırırdı…

1990’lı yılların başlarındaki ÖDP’nin kuruluşu öncesi yapılan beyin fırtınalarında yakınlaştık Hayri ile.  Ben partide sorumluluk almadım  ama Hayri, taşın altına elini bir hayli soktu ve iki dönem Genel Başkanlık yaptı, sonra da bayrağı diğer arkadaşlara teslim edip akademik çalışmalarına da zaman ayırdı.

İstiklal Caddesi’nde, Fransız Kültür’deki mutad buluşmalarımızda yurt ve dünya ahvalini konuşurken, arada medyayı, biraz da fanatik taraftarı olduğumuz Beşiktaş ve Fenerbahçe’yi çekiştirirken aklıma bu sohbetleri daha sistemli ve çerçeveli yapıp kitaba dönüştürme fikri geldi. Hayri’nin de aklına yattı. Birlikte kitap, makale yazmak kolay değildir. Hele benim mizacıma hiç uymaz ama, iki kişinin konuşarak birikimlerini birleştirmeleri ve birbirlerini tamamlamaları, hatta tartışmaları iyi bir format. Bunun bizde ender, ama Batı yayıncılığında daha fazla örnekleri var. Hemen işe koyulup 10 oturumluk bir plan yaptık. Küresel krizi başlangıç noktası alıp onun üstünden dünyada ve Türkiye’de , ekonomi,siyaset,ideoloji alanlarında neler olup bittiğini konuşmaya karar verdik. Haftada iki gün buluşup konuşmaları kaydettik.

Oturumların ilkinde küresel krizin ortaya çıkış nedenlerini ve ABD’deki etkilerini konuştuk. İkinci buluşmada küresel krizle birlikte serbest piyasa ideolojisini sorguladık. Neoliberalizmin, piyasacılığın  ideolojik yenilgisini konuştuk. Üçüncü oturumda küresel krizin ABD’den öteki  merkez ülkelere, çevre ülkelere yayılışını analiz ettik.  Dünya güç dengelerindeki değişimi, yükselen Çin, Rusya, Hindistan gibi yeni güçleri tahlil ettik. Dördüncü buluşmanın konusu “sokak” oldu. Krize sokağın tepkisi nasıldı, işsizlik ve yoksullaşmaya hangi ülkelerde, nasıl tepkiler veriliyordu. Yunanistan’ı, ardından Güney Avrupa ülkelerini ve günün sonunda Avrupa’yı neler bekliyordu ? Arap baharı neyin nesiydi? Bu konular konuşuldu. Beşinci buluşmada, “Krize karşı, kim, ne öneriyor?” sorusunun cevabı araştırıldı.

***

On oturumluk maratonun ikinci bölümünde söz Türkiye’ye geldi. Altıncı buluşmada söyleşi, küresel kriz Türkiye’yi nasıl etkiledi sorusuyla başladı ve AKP iktidarının kriz sınavı analiz edildi. Türkiye, küresel kriz şartlarına ne tür uyum mekanizmaları geliştirmiş, kim kazanmış , kim kaybetmişti…Yedinci buluşmanın konusu “tepedekiler”, yani hakim sınıf fraksiyonları. AKP rejimi ile birlikte hakim sınıf fraksiyonları arasında neler oluyor, kim yükseliyor, kim iniyordu.Hakim sınıf mücadelesi politik alana, devlet biçimine nasıl yansıyor, AKP-Cemaat kavgaları ne vaat ediyor,  ne tür yeni kurumlaşmalar ortaya çıkıyordu…

Sekizinci buluşmanın konusu bu kez “en alttakiler”di. İşçi sınıfı, kent yoksulları, kadın hareketi ve Kürt siyaseti, bu bölümde konuşuldu. Dokuzuncu bölümde, AKP iktidarında ve küresel kriz koşullarında kent hayatına, sağlığa, eğitime neoliberal rüzgarların etkisi irdelendi. Bu alanlarda metalaşma, ticarileşme ne tür tahribatlara , hak gasplarına yol açıyordu, bunlar konuşuldu. Dokuz oturum boyunca ağırlıkla ekonomi ve siyasetin ele alındığı maratonun finalinde medya ve kültür alanı vardı. Medyanın hem endüstriyel hem de “silah” boyutunu konuştuk. Futbolda metalaşma ve  endüstrileşmeye girmeden edemedik.

On oturumluk bu zihinsel maratonun kayıtlarının üstünden geçip çapaklarını temizledik, eklemeler, çıkarmalar yaptık. İfadeleri zenginleştirmek için  araya tablolar, grafikler koyduk. Çeşitli görsel unsurlar ekledik.Mesela, sevgili Behiç Ak’tan çizgiler kullandık.

Kitap, Notebene Yayınları’ndan çıktı ve eleştirilerinizi, yorumlarınızı bekliyor.

 

Written by Mustafa Sönmez