Belirsizlikler dünyası…
Dünya kapitalizmi tarihinin üçüncü en büyük krizini yaşamaya başladığı 2008-2009’dan bu yana bir türlü doğrulmak…
Pazartesi (30 Temmuz) yazımda şöyle ifade etmiştim; “TİM, bir ay önden giderek, Haziran ayında İran’a ihracatı 312 milyon dolar gösterdi. Mayıs ayında TÜİK, TİM rakamının yüzde 500 üstünde bir ihracat göstermişti. Aynı şeyi Haziran için yaptıysa, TÜİK’in İran’a Haziran ihracatı 1,5 milyar dolar dolayında ve ilk 6 aylık toplamı da 5,8 milyar doları bulacak. Şişirme, ilk 6 ayda 4,3 milyar dolara ulaşacak…”
Dün(31 Temmuz) TÜİK’ce açıklanan dış ticaret Haziran 2012 verileri gösteriyor ki, yazdıklarımın fazlası yok, eksiği var. İran’a Haziran ihracatı 1,6 milyar doları, 6 ayın ihracat toplamı da 5,9 milyar doları buldu. Yani yüzde 1,7’lik hata ile tahminim doğru çıktı.
Anlaşılıyor ki, bu yılın ilk yarısında İran’a yapılan 1,6 milyar dolarlık ihracatın yüzde 83’ü, doğalgaz ve ham petrolün karşılığı olarak altın ihracatı biçiminde gerçekleşmiş. İthal enerjinin parası, uluslar arası bankacılık sistemi üstünden yapılamayınca, muhtemelen, Halk Bankası, İran alacağı ile altın satın alıp, onu altın ihracatı biçiminde İran’a göndermiş. Böyle bakınca , Haziran’da 13,3 milyar dolar olarak görünen toplam ihracatın yüzde 12’si “yalancı ihracat”. Yani, aslı ödeme olan 1,3 milyar dolara ihracat süsü verilmiş, böylece de Türkiye’nin Haziran ihracatı da 13,2 milyar dolara şişirilmiş ve güya dış ticaret açığı da 7,2 milyar dolara gerilemiş, sadece Haziran’da… Bu oyunun oynandığı ilk 6 ayı alırsak, altın ödemesini altın ihracatı göstererek 6 ayda ihracat hanesine 4,4 milyar dolar yazılmış. Yani, bugün 74 milyar dolar olarak açıklanan 6 aylık ihracatın da 4,4 milyar dolarının “yalancı ihracat” olduğu ortaya çıkıyor. Bütün bunlar dış ticaret açığı verilerini, oradan da hareketle cari açık verilerini kirletiyor, inanılmaz hale getiriyor.
***
Bunun içeride ve dışarıda bir bulanıklığa, kirliliğe yol açmış olması ise iktidarı, onun bakanlarını hiç ilgilendirmiyor. Bakın dün açıklanan dış ticaret verilerinin ardından Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ne buyurmuş; “Dış ticarete konu olan malların listelendiği 97 fasıl var. Altın da bunlardan biri; 71. Fasılda gösteriliyor. Yani, bu açıdan diğer mallardan bir farkı yok. Biz değil, başka bir ülke ihraç etse de aynı şekilde gösterilecekti. İthal ederken saydığımız bir malı, ihraç ederken görmezden gelemeyiz. 2011’de 7 milyar, 2012’nin ilk yarısında 4.1 milyar dolar altın ithalatımız var. İhracatımız ise 2011’de 3.7 milyar, 2012’nin ilk yarısında ise 6.8 milyar dolar. Son 18 ayda altında başabaş noktadayız, hatta küçük bir ithalat fazlası bile var” …
Böylesine de ancak “pess” dersiniz. İhracat, bir ülkede üretilmiş , yani katma değer yaratılmış mal ve hizmetin satışından oluşur. Siz, üstüne hiçbir işlem yapmadan ithal ettiğiniz külçe altını, “ödeme hilesi” olarak hem de bir kamu bankanız aracılığıyla alacaklınıza öderken, buna nasıl ihracat der, nasıl ihracat rakamları içinde gösterir ve bununla bir de caka satarsınız. Bunu kim yutar? Dahası, böyle bir ödeme biçimini ihracat olarak gösterirseniz, milli gelir hesaplarınızı da şişirmiş olursunuz, ki nitekim ilk çeyrekte bu hile-hurda ile yüzde 2,6 olması gereken büyüme verisini, dünya aleme yüzde 3,2 olarak açıklamış durumdasınız. Aynı şey ikinci çeyrekte haydi haydi olacak. Çünkü ortada Nisan-Haziran dönemi 4 milyar doları bulan bir yalancı ihracat var ve milli gelir hesaplanırken bu miktar, ülkede yaratılmış mal ve hizmet olarak değerlendirileceği için ikinci çeyrek milli gelirini de yukarı fırlatacak. Bununla ancak kendinizi kandırırsınız. Başkalarını güldürürsünüz, sonra da ağlaşıp durursunuz, niye kredi notumuzu yükseltmiyorlar, diye…
Hem yalancısınız, hem de pişkin…Ama yemezler, şimdiden maskara oldunuz dünya aleme…