Reyhanlı katliamının faillerinin kim olduğu o kadar önemli mi? Esad’ın adamları da yapmış olabilir, El Kaide bağlantılı küresel cihatçı katiller de. Esad’ın muhaberatı yapmış olabilir, RTE ve kifayetsiz muhteris rejimine göz dağı vermek için…Camdan evde oturanlar, komşunun camına taş atmamalıdırlar… Esad, RTE’ye diş biliyor. Katliamı El kaide uzantısı El Nusra da yapmış olabilir. Türkiye’yi batağa iyice çekmek ve sıcak savaşta yer alması için…

 MESAJ TÜRÜ KATLİAM

Bütun bunlar, gelecek hafta gerçekleşecek Obama-RTE buluşması öncesi gerçekleşiyor ve yine bütün bunlar Obama-Putin buluşması öncesi gerçekleşiyor…İki zirveye de mesaj özelliği taşıyorlar.

Açığa iyice çıkan bir şey var; Washington, AKP rejiminin ne Kürt politikasına ne de Suriye politikasına yakın duruyor. Barış süreci adı altında yapılanlara doğrudan karşı çıkmıyor, ama resmi büyütüp AKP rejiminin 3 parçadaki Kürt politikasına baktığında yüzü ekşiyor. Irak Kürdistan’nda Barzani yönetimini Bağdat’a karşı kışkırtan AKP rejimini onaylamıyor ve defalarca  uyardı; Irak’ta toprak bütünlüğü istiyorum, diye. Erbil-Bağdat çatışması ve bölünme, İran’ın işine gelir, diye. Türkiye’ye Irak Kürdistanı petrolleri için başına buyruk davranma, Kürtleri baştan çıkarma diye bizzat Dışişleri Bakanı Kerry ile uyarı gönderdi. RTE-Davutoğlu ikilisi bu uyarıları kulak arkası ederken Suriye iç savaşından özerklik fırsatı bulan Suriye Kürtlerinin PKK kontrolüne girişi karşısında, önlerinde PKK’yı iyice bir pürüz olarak gördüler ve çatışma yerine uzlaşmayı önerdiler. Projeleri malum; Çatışmayı bırakıp 3 parçadaki Kürtler olarak Sünni eksende Türk-Kürt bütünleşmesine gidelim, bir tür federal yapılanmayla Türkiye’yi büyütelim(yayalım)…Bu fikir İmralı’nın hoşuna gitti gitmesine ama ya ABD?

 WASHİNGTON VE BARIŞ SÜRECİ

ABD’yi yoklayan RTE’nin akil adamları, Washington’un bu Türk-Kürt işbirliği ve “Ortadoğu’da büyüyen Türkiye” heveslerinden hoşnut olmadığı haberlerini önden taşımaya başladılar. İlk çelme 1 Mayıs’ta geldi ve Erbil-Bağdat arasındaki buzlar eritildi…Bu Obama’dan AKP planına ilk darbe oldu. Gelelim Suriye meselesine…

ABD, 2008 krizi sonrası, eski ABD değil. Irak’a saldıran azgın ABD,şimdi kriz yaralısı. İç kamuoyu, savaşan değil, kriz yarası saran Beyaz Saray istiyor. Suriye meselesine pasif kalışta en önemli etken bu. AKP rejimi bunu hesap edemedi. Esad’a, Saddam muamelesi çekileceğini sandı. Esad’ın arkasında Rusya,İran,Çin güçlerini göremedi. Geri de çekilemedi. Esad’ın bu kadar dişli çıkacağını ummuyordu. Hala ABD’yi saldırtmaktan umudunu kesmiş değiller. Ama,  Boston maratonunda maruz kaldığı “Çeçen İslam terörü”, ABD’yi Rusya ile diyaloğa daha çok yaklaştırdı. Obama-Putin görüşmesinden çıkacak sonuçlar hiç de RTE’nin umduğu gibi çıkmayabilir. Hele ki sıcak müdahalenin gerçekleşmeyeceği netleşince AKP, Suriye beklentilerinde hayal kırıklığı ve başarısızlık yaşar; Üstüne çektiği onca husumet, göçmen faturası ve faili meçhul katliamlar da cabası…

 CEMAATTEN ÇIKIŞ

Üç parçadaki Kürt politikalarıyla, Suriye işgüzarlığı ile AKP rejiminin Orta Doğu’da “yeni Osmanlıcılık” hevesinin ABD’nin hoşuna gitmediği çok açık. Obama’nın RTE’den sıkılmış olabileceği muhtemel. Bunun üstüne AKP’nin (memnuniyetsiz) koalisyon ortağı F.Gülen cemaatinin yeniden kılıçları kınından çıkarması bir tesadüf mü? Herkes, Gülen’in vekilharcı zaman yazarı Hüseyin Gülerce’nin 5 maddelik kırmızı çizgilerini konuşuyor; Adeta muhtıra.. BDP’nin dümen suyuna girilmeyecek, BDP ile başkanlık, yarı başkanlık karşılığında pazarlık olmayacak, PKK meşrulaştırılmayacak, Türk milleti, anayasada silinmeyecek, Türkiye’yi federasyona götürecek taviz verilmeyecek vb… Pensilvanya’da Fethullah Gülen ile görüşen 9 gazeteciden biri olan Mehmet Altan’ın,Fethullah Gülen, görüşmede iktidara yönelik eleştiriler getirdi. Kaygı ve endişelerini de anlattı ” sözlerinin ve  Gülen’in Samanyolu TV’de isim vermeden RTE’yi eleştirmesinin üstüne geldi bu kırmızı çizgiler. 9 Nisan 2012’de şöyle yazmıştım; “ RTE’nin aşırı güçlenmesi, “Hizmet” için bir tehdit. Cemaatten öteki koalisyon ortağına doğru kaymalar yaşanıyor. Hele ki para-pul söz konusu olunca. Bu durumda “Hizmet”in, hareket için bir tutkal olması beklentisi var. Ama, RTE’nin kendine yonttukları henüz hazmedilmiş değil. Nitekim Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın yayımladığı bildiride siyasete yönelik hedeflerin ipuçları da var”.

 Cemaat’in partileşme vakti geldi mi ? Bu ihtimale AKP ne der? Fehmi Koru, 11 Mayıs tarihli Star’da tercüman olmuş; “”Cemaat veya Hizmet, tanımı gereği, siyaset-dışı kalan ve öyle kalması da gereken bir değer;…Siyaset, içine çektiklerinin değerini düşürebiliyor bazen. Bu sebeple bütün toplumu temsil iddiasının sürmesini isteyen Cemaat siyasete fazla yakın durmaz, duramaz.” Bu bir “wishfull thinking”..Yani öyle olmasını arzu ediyor Koru…Ama galiba pek öyle olmayacak…Oldukça sıcak bir döneme giriyoruz…

 

 

Written by Mustafa Sönmez