Kuzey Afrika gezisi bir tesadüf müydü bilinmez ama, RTE’nin uzaklaşması fırsat bilinerek aleyhe dönmüş kamuoyunu önce leyhe çevirmenin, ardından da planlanan saldırıya geçmenin hazırlıkları yapılmaya başlandı. Klişe malum; masum bir çevre eylemini “illegal örgütler”, “marjinaller” istismar etmişlerdir. Şimdi bunlara vuruyoruz diye, hem nalına hem mıhına girişmeyi geçiriyorlar akıllarından. Göze alabilirler mi, bilinmez ama neye yarayacak, neyi halledecek?

 RTE TABAKTA…

ABD’sinden Cemaat’e, AB’den iç muhalefete  kadar ciddi eleştiri oklarının hedefi halen geldi RTE. Onun  rejime liderlik görevinde büyük bir başarısızlık gösterdiği ve orada tutunmasının zorlaştığı , başta  Davutoğlu olmak üzere yakın çevresinden memnuniyetsizliğin arttığı yer yer ifade ediliyor.  Dış politikadaki serüvenciliği, otoriter, İslami toplum mühendisliği hamleleri ile halk sınıflarını canından bezdirip isyanına neden olduğu ifade buluyor. Ama ne işe yarıyor? Cumhurbaşkanı ile görüşen Kılıçdaroğlu’nun Bakanlar Kurulu’nu toplantıya çağırın önerisi kabul görmedi. RTE’ye vekalet eden Arınç’ın Çankaya görüşmesi sonrası açıklamaları da gösterdi ki; “ Mesele RTE değil, mesele direniş ve onun kırılması”… İşleri bu raddeye getiren RTE’ye dönük ne bir eleştiri, ne onun adına bir özür… Dahası, külhan üslubuna hoşgörü beklentisi… Vali ve Emniyet Müdürlerinin azline  dönük direniş taleplerine kulak asan yok…

RTE’nin Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, Habertürk’te yer alan demecinde eylemlerin  RTE’nin imajını zedelemek isteyenlerin işi olduğuna inanıyordu. Akdoğan, “Tayyip Erdoğan’ı kimseye yedirtmeyiz. Yüzyılda çıkan bir liderdir Başbakan. Dönüştürücü, karizmatik liderliği ile. Şu anda böyle başka bir lider de yoktur. Türkiye’nin değişim dönüşümü de bu liderlik üzerinden yürümektedir. Önümüzdeki yıl seçimler vesaire doğrudan sayın Başbakanımızın imajına zarar vererek burada farklı siyaset mühendislikleri yapmak isteyenler, şunu çok iyi bilsinler bu halk da başbakanına sahip çıkar. Biz de liderimizi bu tür şeylere feda etmeyiz.”

ŞİKAYET ÇOK

Akdoğan’ın “siyaset mühendislikleri” yapmak isteyenler diye nitelediği  kesimlerden dışarıdakini ABD, içeridekini Cemaat oluşturuyor. Biliniyor ki patron ABD, aslında RTE ve yakın çevresiyle uyumsuz. Bunun hem Irak, hem Suriye politikaları ile ilgisi var.(Bkz 13 Mayıs tarihli,  RTE,Obama’yı sıktı başlıklı yazım) . RTE, Washington’dan deklase edilerek gönderildi, o da   dönüşünde o kızgınlıkla içeride alkol yasağı ve Gezi AVM’si ile estirdiği terörle kendi sonunu hızlandırdı.  Üstelik,  “Çözüm süreci”nde Kürt siyasetinde hayal kırıklığı da yaratmaya başladı.

Cumhurbaşkanlığı, başkanlık mücadelesinde RTE’nin hata yapmasını  bekleyen FG Cemaati ve Abdullah Gül, RTE’nin düştüğü durumdan memnun görünüyorlar. Zaman gazetesi ayrışma tavrını netleştiriyor. Bir örnek 4 Haziran tarihli  İhsan Dağı’nın yazısından;  “Söylem ve siyasetiyle Erdoğan ‘merkez’den uzaklaşmaya başlamıştır. …AK Parti bu yönüyle Menderes ve Özal çizgisinden hızla uzaklaşıp devlet kaynakları ve otoritesiyle siyaseten üzerine yaslanacağı kendi ‘ideal toplum’unu inşa etme gayretinde olan ideolojik bir parti kimliğine büründü. Ancak AK Parti tabanının en az üçte biri merkez sağın hizmet ve serbestiyet çizgisinden ‘kimlik ve toplum mühendisliği’ pozisyonuna savrulan AK Parti’de durmakta zorlanacaktır… Erdoğan’ı seviyorsanız gerçekleri söyleyin ona…”

RTE’SİZ AKP

RTE’nin hem koalisyon ortağı hem rakibi durumundakilere göre, RTE’nin azli, rejimin kurtarılması açısından zorunlu hale gelmiş durumda. O başta kaldıkça rejim yara alacak, çok belli. AKP rejimini,  “en reformcu yönetim” olarak görme eğilimindeki sol liberal, yetmez ama evetçiler de, Gezi’deki direnişin rejime karşı olmadığını, ‘haysiyet mücadelesi’ olduğunu söylüyorlar. Örnek; 4 Haziran Radikal’de Ahmet İnsel…”Bu mütecaviz ve mütehakkim siyaset yapma tarzını, bu horgören üslubu hazmedemeyenlerin, yurttaş haysiyetlerinin zedelendiğini düşünenlerin ayaklanmasıdır. Bu nedenle rejime karşı isyan değil, bir haysiyet ayaklanmasıdır.”

RTE gidebilir ama AKP kalmalı ve eksik kalan “reformları” tamamlamalıdır. Büyük sermaye de böyle düşünüyor, sol liberaller de böyle düşünüyor, Cemaat de. CHP içinde bile RTE’siz bir AKP için Cemaat ile ittifaka hazır az insan yok. Bu konsensus, ABD’yi ikna etmeye yeter ve RTE’siz bir rejim restorasyonu ile kervan yeniden düzülür…

Ancak, henüz iktidar içinde  RTE’nin tasfiyesi fikri kabul görmemiş, tersine ona sahip çıkma  kararı ön planda. Bunun devamı olarak da direnişe ödün vermek değil, onun bastırılması, neye mal olacaksa haddini bildirmek kararı alınmış gibi. Ama kolay değil. İçerideki rakipler, dışarısı her şiddet kullanımında sesini yükseltiyor. Ekonomi kan kaybediyor, yabancılar kaçıyor…

 Direnenler, elbette haysiyet kavgası veriyorlar ama o kadar mı? Tayyip özelinde rejimle hesaplaşma var her yerde. Silivri mağdurları için, güvencesiz taşeron işçileri için, diplomalı işsizler için, kimlikleri inkâr edilmiş Kürtler, itilip kakılan Aleviler, ay sonunu getiremeyen işçi, memur, emekli, dar gelirli için, kamu varlıklarını gasp edip savuran, çevreyi, tarihi, kültürel varlıkları yok eden, sanatı sanatçıyı, bilim insanını, doktoru itip kakan rejimi protesto için hesaplaşma…

Egemenlerin kendi içinde RTE’yi yeme kavgasına tırnak çalarken esas olarak rejimle hesaplaşma hedefinden kopmamak gerekiyor.

Written by Mustafa Sönmez