Gezi direniş bloğunun önemli bileşenlerinden Anti-kapitalist Müslümanların popüler ismi İhsan Eliaçık’ın, Gezi’nin kimyası ile ilgili şu ifadeleri önemli; “Asıl barış sürecini bizler Gezi Parkı’nda başlattık. Bir tarafta Abdullah Öcalan’ın, diğer bir tarafta Mustafa Kemal’in resimleri dalgalandı. Bir yanda ‘Mülk Allah’ındır’ diye ayetler asılmıştı, diğer taraftaysa sevgililer el ele oturuyorlardı. Biri kenarda yoga yapıyordu, diğeri inşa ettiği mescitte namaz kılıyordu. İşte halk bu!

EYLEM İÇİNDE DOĞUM

Gezi deneyimi, etnik, dinsel, cinsel kimlikler üstünden kutuplaştırılmış kitlelerin, “özgürlükler” temelinde bir araya gelip muazzam bir direniş örgütlemelerinin, bir arada farklı bir ilişki üretmenin mümkün olduğunu gösterdi. Hem de sadece Türkiye’ye değil, tüm dünyaya…Dahası, bunun bir saman alevi olmadığıanlaşıldı. “Bu daha başlangıç” diyerek  mücadele içinde sisteme alternatif bir yaşamı örgütlemenin emekleme evresinde sokak.  Hızla ayağa kalkıp yürümeye başlamasına da az kaldı.  Parklar, meydanlar, bu alternatif siyaset üretmenin ve pratiğe geçirmenin alanları haline geldi. Bu dayanışma oluşumlarının işyerlerine, okullara, hayatın tüm alanlarına yayılması yolunda hızlı bir gelişme var.

Bu “sokak  muhalefeti”, eylem içinde doğdu, kendini eylem içinde geliştirdi, eylem içinde büyüyor. Önünde dünya kadar hak ihlali, anti-demokratik icraatlar, dolayısıyla “yol temizliği” gündemi var. Sokak muhalefeti şu ana kadar bileşenlerinden bir ya da birkaçının kontrolüne girmedi. Hareket, böyle hegemonya niyetlerini anında  püskürtüp kimsenin ‘askeri olmayacağını’ kesin bir dille ifade ederek çeşitliliği ve demokratikliği ile özgün kimyasını korumaktadır. Bu, en sıhhatli yanıdır.

SOKAK VE CHP

Özellikle seçim zamanlarında, sandığa giderken sol, laik, cumhuriyetçilerden kahir ekseriyetin- söylene söylene- oyunu verdiği CHP, sokak muhalefetinden ne öğrendi, sokak muhalefetiyle ilgili pozisyonu nasıl, bu oluşum ile ilişkilerini nasıl kurmayı ve sürdürmeyi düşünüyor ? Teslim etmek gerekir ki, CHP, direnişin kendi iç dinamiğine müdahale edip kazanımları kendine tahvil etme çiğliğine kapılmadı, bundan dolayı da takdir gördü. Hoş, bunu denemeye kalksa da hayal kırıklığına uğrardı. Çünkü sokak , dışsal bir otoriteye kapalı, kendi iç dinamiği ile önderliğini oluşturuyor ve bunu  anonimleştiriyor.

Gezi direnişçileri içinde çok sayıda CHP üyeleri, yer yer milletvekilleri vardı ve olmaya devam ediyorlar. Ama CHP’lilerin bazılarına göre, sokak direnişi, bu muazzam deneyim, adeta bir turnuva ve direnişte öne fırlayan sokak önderleri de, turnuvadan “takıma transfer” edilecek yıldız adayı futbolcular… Kimi CHP’liler, bu büyük harmanın bir parçası olmak yerine, seçim zamanı gelince tepkilerin CHP oylarına dönüşmesinin mutlak olduğu rehaveti içindeler. Bu da bir başka ham hayal.

 CHP’nin günlük siyaset yapma, kitlelerle ilişki kurma, onları günlük somut eylemlilikler etrafında mobilize etme konularında sokak muhalefetinden öğreneceği çok şey var. Bu da semtlerde, işyerlerinde, okullarda oluşan dayanışma örgütlenmeleri içinde bayraksız, apoletsiz olarak direnişçilere katılarak, oradan olabildiğince öğrenerek mümkün olur. CHP üyeleri bunu başarırlarsa CHP’yi de dönüştürme konusunda önemli mesafeler kat ederler.

‘SOKAK’ VE KÜRTLER 

Sokak muhalefeti, şimdiden AKP rejiminin en çok çekindiği muhalefet odağı durumundadır. Kürt siyaseti, sokak gerçeğini anlamakta zorlanmaktadır. Kürt muhalefeti, Gezi direnişine, kendi “çözüm süreci”ne ayakbağı olacağı, belki de sabote etmek isteyenlere ait olacağı gerekçesiyle uzak durdu. Direnişe ilişkin tesbiti ve duruşunu, mücadele, kısa sürede tekzip edince , İstanbul ve diğer büyük kentlerdeki tabanı, Gezi’nin önemli bileşenlerinden biri oldu. Yine de Kürt siyasetinin “resmi”duruşu, AKP’yi gücendirmeme esaslı oldu. Amed Konferansı’nda çıkan bildirinin Gezi direnişine “dışarıdan” bakışı büyük eleştirilere yol açtı.  Bu durum, Kürt siyasetinin hem üst, hem alt kademelerinde önemli bir tartışma başlatmış bulunuyor. Kürtlerin demokratik programları için mücadelelerinde Türkiye’nin Batı’sına, kendilerini anlatmada büyük güçlükleri var. Anlamış olmalılar ki, sokak platformu ve  iklimi, önyargıları aşma, bir arada yaşamanın şartlarını konuşmanın en iyi ortamıdır. Park forumlarında görülüyor ki, herkes kendini ifade edebiliyor, derdini anlatıyor, dayanışma çağrıları yapabiliyor. Kürt siyaseti, kendi örgütlülüğü üstünden hedeflerine doğru ilerlerken anlamış olmalı ki, ortaya arayıp da bulamadığı bir müttefik, sokaktan çıktı ve bu, tüm halkların özgürlüğü için bir fırsat. Bu sinerjinin yol ve yöntemi ise sokağa karışmak, onun dilini paylaşmak, siyaset yapma biçimine ayak uydurmaktır.

 

Written by Mustafa Sönmez