Yeniden seçim, yeniden türbülans (Al Monitor, 11 Mayıs, 2019)
Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) bir “hukuk katliamı” olarak nitelenen kararıyla Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) adayı Ekrem İmamoğlu’nun…
Gezi direnişinden RTE’ye çıkan en önemli mesaj, “istenmiyorsun artık” mesajıydı …RTE, bunu üç-beş çapulcunun işi diye küçümsemeye kalktı. Polis zulmü ile bastırabileceğini sandı ama ateş büyüdü. Medyaya kaşlarını çatması yetti, ekrana büyük ayaklanma yerine penguen belgeselleri salındı. Ama,o da ne? Dünyanın en büyük TV kanalları ayaklanmayı naklen ve birinci haber olarak veriyorlardı. O zaman panikledi. İstemeyenler sadece “çapulcular” değildi. Dışarıdaki ve içerideki bazı güçler tarafından da istenmiyordu. Legonun parçalarını bir araya getirdi; son Washington seferinde eline tutuşturulan “Diktatörün Psikolojisi” armağan kitabını anımsadı. Birileri artık arkasında durmuyordu. İşte o zaman, bu iş çapulcuların işi, demekten vazgeçti ve “faiz lobisi”ni icat etti. Onu ve rejimini artık istemeyenler, bu büyük ayaklanmanın arkasındaki güç, faiz lobisi ya da büyük finans kapitaldi.
ABA ALTINDAN SOPA
İnfial halinde tehdit olarak gördüklerini isim vererek sıralamaya başladı. Özellikle de Koç Grubu’nu... Ağaç kesilmesine karşısınız da, neden Koç Üniversitesi yapılırken kesilen ağaçlara sahip çıkmadınız, diye hedefini açık etti. Sonra, Gezi direnişine kapılarını açan Koç’a ait Divan Oteli üstünden verdi veriştirdi. Faiz lobisini ağzına almışken halka paralarınızı özel bankalardan çekin kamu bankalarına getirin dedi. SPK’ya emir verdi. işlemleri inceleyin, doları fırlatmaya sebep olanları ortaya çıkarın, diye ve son olarak da kredi kartı kullanmayın, dedi bir iftar toplantısında. Hem de hiç inandırıcı olmayan bir biçimde. Çünkü, iç talep çarkını çevirmede bankaların halka kullandırdığı tüketici kredileri, halkın kredi kartlarıyla yaptığı harcamalar hayati önemde. Öyle ki 2010’da 173 milyar TL olan halkın kredi borç yükü, 2013 Mayıs sonunda 300 milyar TL’ye yaklaştı. Kredi kartlarıyla borç yükü 77 milyar TL’ye çıktı.
Kayıtlılık artsın diye de özendiriliyor kart kullanımı. Sonuçta, tüketiciler harcamalarını artan ölçüde kredi kartı ile yapıyorlar. Toplam harcamalarda kredi kartıyla yapılan harcamaların payı yüzde 37’ye yaklaşıyor artık. Kart, hem alışverişte hem nakit para çekiminde yani borçlanmada kullanılıyor. Örneğin yine bu yılın ilk 5 ayında 153 milyar TL’lik alışveriş yapılmış, 15 milyar TL de nakit çekilmiş. Ceplerdeki kredi kartı sayısı 56 milyonu bulmuş durumda.
OLMAYACAK DUA
RTE’nin kredi kartını bırakın demesiyle, kaç kişi kredi kartı kullanımından vazgeçer ki? Ama yine de RTE, hasımlarını bununla tehdit etmekten geri durmuyor, aba altından sopa gösteriyor, bana alternatif arayanlara yapacağımı bilirim, demeye getiriyor.
Ama hem özel bankalardan mevduatını çekmek, hem kredi kartı kullanımından vazgeçmek, bunlar olmayacak duaya amin olduğu halde neden RTE’nin dilinde ve olmaya devam edeceğe benzer? Neden açık; RTE’nin gözüne uyku girmiyor. Kendisine sürekli alternatif hazırlandığına, gözden çıkarıldığına, Mısır’da Mursi’nin başına gelenleri gördükten sonra, iyice inanmaya başladı. Ve varsa yoksa gelebilecek tehditleri, karşı tehditlerle, şantajlarla göğüsleme uğraşında.
TMSF’nin Çukurova grubunun kolunu bükerek kontrolünü eline geçirdiği Akşam’ın başına, sözde gazeteci, eski bir AKP milletvekili getirildi. 19 Haziran’da Skytürk’te Hilmi Hacaloğlu’nun programında karşıma çıktı Gezi direnişi sırasında. Tam bir zavallı ve aparat. Ertesi gün Akşam’ın başına getirildiğini öğrenince, “iyi atama” dedim kendi kendime. Bu ademin son asparagası da yine RTE’nin tehdite tehdit oyunu ile ilgili. Güya, Koç, Aydın Doğan, Sarıgül ve Hüsamettin Özkan, Beykoz Konaklarında buluşmuşlar, alternatif tartışmışlar filan…Adı geçenler yalanladı, ama amaç ve mesaj açık; Bize karşı alternatif hazırladığınızı ve “oyun içinde olduğunuzu” biliyoruz. Ekonomi elimizde sizi mahvederiz!…Bu ,bir tükenmişlik. Sıradan üçüncü dünya demokrasilerinde bile, bir sermaye kliği, farklı sınıflar, siyasi parti oluşturma, iktidar adayı hazırlama çabası karşısında böyle şantaj ve tehdit görmezler. Bu, tam da AKP rejimine uyan, onun kimyasını ele veren bir tutum.
ARAYIŞ VE KAVGA SÜRER
Açık olan bir şey var. TÜSİAD’da örgütlü büyük sermaye ve onun dış halkasını oluşturan İslamcı olmayan küçük ve orta şirketlerin örgütü TÜRKONFED, AKP rejiminin hem ekonomik hem siyasi performansından pek memnun değiller. Ekonomide son 10 yılda dışarıdan akan 400 milyar dolarlı dolce vita zamanında, onlar da küplerini doldurdular, geçinip gittiler, ama artık AKP rejimi ile deniz bitti. Sermaye çekiliyor ve çark duruyor. İçeride , döviz kazandıracak bir büyüme kurgusu yok. AKP’nin ekonomi ufku yok, daha çok siyasi hedeflerine kilitli. Başkanlık, “yeni Osmanlıcılık” derken, büyük burjuvazi kendisini de hegemonya altında buldu, konuşturulmadıklarını fark ettiler. AKP’nin yönelimlerinin içeride Gezi direnişi ile nasıl bir patlamaya yol açtığını ABD ve AB de gördü. Dolayısıyla, bugüne kadar idare ederek geçiştirilen AKP rejimi için, artık bir alternatif yaratma, bir ayar bu hakim sınıf fraksiyonu için de kaçınılmaz. Bu AKP’nin içinden mi olur, dışından mı olur bilinmez ama siyaset boşluk kaldırmaz . Büyük sermayenin arayışı sürecektir. Hatta, bir başka hizip Gülen Cemaatiyle temas halinde de sürebilir. Sürdükçe RTE ile didişme, kavga da sürecektir. Çatışmanın bu cephesini de izleyelim, bakalım neler olacak…