Döviz çıktı, iklim değişti…
Yılın ilk yarısı geride kalırken Türkiye ekonomisi, 2013’ün ilk yarısından farklı bir iklimi yaşıyor. Geçen…
Beş yılını geride bırakan küresel kriz, çukurdan çıkabilmek için Rosa Luxemburg’un deyimiyle, “düzeltici unsur” olan savaş seçeneğini de kullanmaktan geri kalmıyor; savaşın ipi ile kuyudan çıkmayı deniyor. Kuzey Afrika’dan sonra son halka , Suriye’ye namlular doğrultuldu. Küresel boyutta değilse de, bölgesel ölçekte savaş, silah çarklarını daha hızlı döndürmeye yarayacak.
ÖLÜM MAKİNASI
1 Eylül Barış gününe hazırlanırken milyonları istihdam eden bir savaş ya da askeri makina da tıkır tıkır işleyerek kendisine yeni talepler yaratıyor. Kimya, elektronik, makine, metalurji, havacılık, bilişim gibi alt sektörlerin bir bileşimi olan savaş endüstrisinde kârlar yüksek ve tabii ki gelişmiş batının dünya işbölümünde kendine yonttuğu bir alan. Dünyanın dev global şirketleri için vazgeçilmez bir sanayi kolu. Herkese satıyorlar. Hem kendi devletlerine, diğer gelişmişlere, hem acından ölen azgelişmişlere… Tabi ki hem üretici hem kullanıcı olarak başrolde baş emperyalist ABD var.
Kısa adı SIPRI olan Stockholm Uluslararası Barış Araştırması Enstitüsü verilerine göre, son 10 yılda (2003-2012) dünya askeri harcaması 17,2 trilyon doları bulurken, ortalama her ülke milli gelirinin yüzde 3-4’ünü askeri harcamaya ayırıyor. Bu harcamaların yarısı silah, mühimmat alımına gidiyor…Silahın üretimi ve ticaretinde kayıt dışı bir boyut olduğunu anımsarsak, harcamaların daha yüksek olduğunu da eklemek gerekir.
ABD İMPARATOR
Parası olan, yani milli geliri yüksek olan, askeri bütçesini de büyütüyor. Son 10 yılın dünya askeri harcamalarından yüzde 40,4 pay alarak “imparatorluğunu” bu sayede sürdüren ABD, yılda 700 milyar dolarlık, ya da Türkiye’nin milli geliri büyüklüğünde, askeri harcama yapıyor. Silah endüstrilerini besliyor, ekonomisinin bir bölümünü bu ölüm çarkıyla çeviriyor. ABD’nin askeri harcamaları ve gücüne , dünyada yaklaşabilen yok. Orta Doğu’nun petrol zengini Arap ülkeleri, özellikle ABD’nin silah tüccarlarının baş müşterileri. Kendileri kullanmaya niyetli olmasalar da ABD’ye rüşvet verir gibi, savaş ürünlerine milyarlarca dolar verip satın alıyorlar ve bir kenarda depoluyorlar.Tabi ki ABD’nin gözetiminde ve kontrolünde oluyor bunlar.
Çin, milli gelir büyüklüğü olarak ABD’ye yaklaşıyor ama nüfusu çok kalabalık olduğu için kişi başına geliri düşük kalıyor ve gelir pastasından askeri harcamaya ayırdıkları, dünya asker bütçesinin yüzde 7’sini ancak buluyor. Keza, Rusya’nınki de yüzde 4,2’de kalıyor. Fransa, İngiltere, Japonya , hatta Almanya askeri bütçelerini yıllık 65-70 milyar dolarda tutabilen ve dünya askeri harcamalarından her biri yüzde 4’e yakın pay alan ülkeler.
SIPRI verilerine bakılırsa,Türkiye son 10 yılda 187 milyar dolarlık askeri harcama yapmış bulunuyor. Bu, yılda 19 milyar dolara ya da milli gelirin yüzde 3’ü dolayında bir askeri harcama demek. Türkiye’nin harcamaları İsrail’i geçmiş görünüyor.
Krizle birlikte gözü dönen emperyalist firmalar karşısında dünya halklarının her zamandan daha çok barışa duyarlı olması, milliyetçi, savaşçı çığırtkanlıklara karşı durması gerekiyor. Krizi Suriye bahanesi ile Orta Doğu’ya daha çok yayma çabaları artırılacaktır. Buna karşı halkların kardeşliği ısrarla savunulmalıdır. AKP rejiminin dar hesaplar uğruna diline doladığı savaşçı dili teşhir edilip tuzaktan uzak durulmalıdır.
Savaş insanlığı bitirmeden, insanlık savaş tekellerinin, emperyalistlerin savaş oyunlarını bozmalıdır.