Yılın ilk yarısı geride kalırken Türkiye ekonomisi, 2013’ün ilk yarısından farklı bir iklimi yaşıyor. Geçen yıl ekonomi iç pazardan enerjisini alırken bu yıl dış pazara sıkı sıkıya sarılmış durumda ve endişeli. Endişeli olmasının nedeni, dışa yönelişin bir tür zorunlulukla , can  havliyle  yapılması ve sürdürülebilir olmaması…

Bu yılın ilk yarısını, önceki yılın ilk yarısından ayıran en önemli etken, dış dünya ile yaşanan ilişkilerin değişmesi , dış konjonktürün ve içerideki politik gerilimlerin dış yatırımcı davranışlarını etkilemesi ve bunun döviz fiyatlarında kendini ifade etmesi.

2013’ün ilk yarısında doların TL karşılığının 6 aylık ortalaması 1,81 TL idi. 2014’ün ilk yarısındaki ortalama ise 2.16 TL… Bu, yüzde 20’ye yakın bir değerli kur demek. Avroda ise değişim daha yüksek; 2,38 TL’den 2.97’ye, yani yüzde 24 artış! Döviz kurları karşısında TL’nin bu önemli değer kaybı,  elbette firmaların kimyalarını etkiliyor. İSO 500 ve Fortune 500 listeleri bunu gösterdi.

Faiz indirimi…

TL’nin değer kaybı daha yüksek boyutlarda olabilirdi ama Merkez Bankası Ocak ayı başında yaptığı şok faiz artışı ile bu hızlı aşınmayı frenleyebildi. Yine de ekonomi frenlendi ama hatırı sayılır biçimde artmış döviz kuru ile artırılmış faizlerin arasında , ikisinden de olumsuz etkilenen bir durumda.

ssssYeni döviz kuru ve onun getirdiği yeni iklimin etkisi kendisini büyümede, büyümenin öncüsünde gösteriyor. Yıllarca düşük kur, iç pazara dayalı büyümeyi getirmişti. 2003’ten 2008’e kadar bir “dolçe vita” ekonomi ile AKP siyaseten de çok yol aldı. Global kriz sendeletti, artan kur ve küçülme…Sonra yüzde 10’luk iki büyüme yılı, düşen kurla geldi ve iç pazara dönük büyüme ile devasa bir cari açık pahasına yol alındı. Ve 2012 soğuma yılı, yüzde 2 büyüme..Sonra da 2013’ün ortasında değişen dünya iklimi ve iç iklime yansıması…

Şimdi daralmış iç talebin sıkıntıları ile boğuşuyor Türkiye. Başta, konutta, otomobilde, beyaz eşyada gözle görülür bir talep düşüşü ve bu işle uğraşan müteahhit, galeri, bayi vb. kesimlerden şikayetler yükseliyor…RTE, Merkez Bankası’na sürekli olarak  “Faizleri indirin!” telkini yapıyor, içerideki aktörlerin sıkışıklığının aşılması için, ekonomik maliyeti dikkate almadan. ..

Merkez Bankası, bütün direnmelerine karşın Ocak başında 5,5 puan yükseltilerek yüzde 10’a çıkarılan  gecelik repo faizini , ancak yüzde 8,75’e indirmiş durumda ve bu, yine de iç pazarı canlandıracak bir faiz düzeyi değil.

Can havliyle dışarı…

İç pazarın daraldığı konjonktürde dış ticarette ve döviz dengesinde de önceki yıldan farklı bir seyir var. İçpazar daralınce dış talep öne çıkıyor ve ihracatta küçük de olsa artışlar yaşanıyor, buna karşılık artan döviz kuru, ithalatı caydırıyor, düşen yatırımların ihtiyacı olan ithalat da azalınca dış açık geçen yıla göre küçülüyor.

Doların yüzde 20, avronun yüzde 24 dolayında değer kazanması ihracatı çekici kıldı. Genel olarak bakılınca, dış ticarette görünüm şöyle; ilk 5 ayda ihracat 67,4 milyar dolara ulaşırken ithalat da  99 milyar dolar olarak gerçekleşti.  Böylece yılın ilk 5 ayının dış ticaret açığı 32 milyar dolara geriledi.

Yatırımların azalması ile gerekli makine-teçhizat ithalatının da azaldığı, ayrıca başta otomobil olmak üzere mamul sanayi ürünlerinin ithalatında da hissedilir bir azalma oldu.

Yatırımların düştüğü, stoktaki ürünlerin ihraç edilerek yine stok için üretimin ağır aksak sürdüğü ilk 6 ayda, ekonomi hedeflenen yıllık yüzde 4’lük büyümeyi mümkün kılacak gibi görünmüyor. İhracat sayesinde yaşanan ilk çeyrek büyümesinin ikinci çeyrekte temposu düştü. Ayrıca Türkiye’nin ikinci ihraç pazarı olan Irak’taki dalgalanma Türkiye ekonomisini olumsuz etkiliyor.

Mayıs sıkıntısı…

Stokları olabildiğince iç pazarda, olmayınca fiyat kırarak dış pazarda eritmenin de yavaş yavaş sonuna geliniyor. Dün açıklanan sanayi üretim endeksi, Mayıs sanayi üretiminin Nisan’a göre yüzde 1 gerilediğini gösterdi. Özellikle sermaye mallarında üretim düşüşü yüzde 6’ya yakın ve  özel sektörün yatırım niyetlerini iyice askıya aldığını gösteriyor.

ABD’nin iki ileri-bir geri hamlelerinin biraz daha faiz artırmaya dönük hareketlenmesiyle yabancı yatırımcı girişi azalınca döviz-faiz kıskacı ekonomiyi biraz daha soğutur. Bu da yaz ortasında palto değilse de ceket giymeyi gerektiren bir iklime götürebilir bizi…

 

 

Written by Mustafa Sönmez