Binali Yıldırım’dan Tren Masalları…
Onu pek nüktedan buluyorlar. O kadar ki, Cem Yılmaz’a taş çıkartır, diyorlar. Memleketin ulaştırması, denizciliği,…
Komşu Irak’ta IŞİD’in sahne alması ile bütün dengeler değişti, çok bilinmeyenli bir denklem ortaya çıktı. Dünyanın , bölgenin aktörleri ve tabii Türkiye için de yeni bir satranç tahtasında, yeniden dizilmiş taşlarla oynanıyor oyun.
Bu fırtınanın hem bölge hem Türkiye için etkileri geçici değil. Yakın geleceği daha çok belirleyecek. İlk elde ortaya çıkanlara değinelim sadece…
Irak fırtınası, Türkiye’nin gündeminin birden bire ilk sırasına oturdu. Musul Konsolosluğu rehineleri, bunda etkili oldu elbette. Şimdi ivedilikle tüm rehinelerin can güvenlikleri ve sağ-salim evlerine dönüşünü sağlayabilme sorunu var bir yanda. Bir yanda da IŞİD belasının bölgeye taşıdığı Afganistanlaşma-Pakistanlaşma olumsuzluğunda AKP rejiminin başarısızlığının sorgulanması var…
Fırtınanın, Köşk ve belki bir erken seçimin yer alacağı konjonktürde patlaması, gündemin önemini bir kez daha artırıyor. Muhalefet, doğal olarak, buradan rejimi sarsmak, silkelemek istiyor. İzlenen dış politikanın ülkeyi nasıl bir belaya soktuğunu anımsatarak hesap sorulsun istiyor. Mesaj, tabii ki seçmene…
İttifaklar…
Türkiye, rehineleri sağ-salim teslim alsa bile bölgedeki Türkmenler, Kürtler ile ilgili olarak pasif pozisyonda kalabilecek durumda değil. Burada nasıl bir duruş sergileyeceği, ne kadar sorun çözücü olabileceği önemli. İçerideki ve dışarıdaki beklentileri karşılayacak bir hamlesi olmaması, AKP rejimine puan kaybettirir. Bunu RTE de biliyor ve son günlerde burnunu bile dışarı çıkarmıyor, bütün dayağı Davutoğlu yiyor…
Irak’taki sorun karşısında Türkiye’nin hem Kürtlerle hem de Bağdat, yani Maliki ile yapıcı ilişkiler içine girmesi, IŞİD’in olası saldırılarına karşı yeni koşullarda ittifaklar kurması gerektiği, sıkca tekrarlanıyor. Kürtler derken sadece Kuzey Irak’takiler kastedilmiyor, Türkiye’de PKK-KCK, Suriye’de PYD’nin de muhatap alınıp konuşulmasından söz ediliyor. Çünkü, bu sayılan isimlerin hepsi IŞİD tehditi altında. Herkes şimdi çantasında A,B,C senaryoları ve her senaryoya göre oyun planları taşıyor ya da oluşturma çabasında.
Ekonomi…
Irak fırtınasının ekonomideki etkileri daha gözle görülür nitelikte. IŞİD depreminin Türkiye’nin iç ve dış ekonomik dengelerine etkileri hissedilmeye başlandı bile. Birincisi, Irak, Türkiye’nin Almanya ile birlikte en önemli ihraç pazarı. Burada normalleşmenin uzaması demek, hele ki ihracata bu kadar ihtiyaç duyulan bir yılda, Türkiye için bir darbe olacaktır. İhraç mallarına talebin düşmesi, mal teslim hatlarının kesilmesi gibi sorunlar büyüyor. Petrol boru taşımacılığının da kaostan olumsuz etkilendiğini söyleyebiliriz. Bu da zarar-ziyan. İşlerin aksaması, alınmış taahhüt hizmetlerinin, burada istihdam edilen işçilerin düzenlerinin bozulması demek. Hepsi maliyet…Irak ile iş yapan başta Güneydoğu illerinin süreçten olumsuz etkilenmeleri kaçınılmaz . Buna bir de göçler eklenirse, maliyet daha da artar.
Sermaye girişi…
Türkiye’nin makro dengelerine olumsuzluk, sermaye girişlerinin durması, hatta geri çekilmesi ile yaşanacak gibi. Bir anda ülke risk primi artan Türkiye’den Nisan ayından itibaren girmiş bulunan sıcak paranın portföy boşaltıp çıkması, döviz kurlarını yukarı itmeye başladı.
Kaynak:TCMB,Ödemeler dengesi verilerinden hesaplandı
Nisan ve Mayıs’ta yeniden harekete geçen sermaye girişinin, Irak fırtınası ile yerini çıkışa bırakması, büyüme hedeflerini de olumsuz etkiler. 12 Haziran’da açıklanan cari açık verileri, ilk 3 ayda kesilen sermaye girişlerinin Nisan’da 8,4 milyar dolar ile yeniden başladığını gösteriyordu. İlk 4 ayın cari açığı 16,4 milyar dolardı ve açığın yarısı sermaye girişleri, kalan yarısı ise döviz rezervlerinden ve yastık altı zulalardan çıkarılan dövizle finanse edilmişti.
Özel sektör, yatırımlarını durdurdu. Bu ithalatı , dolayısıyla cari açığı azaltıcı bir etken. Kur artışları ile ithalata talep düştü, başta otomobil olmak üzere ithal ürünlere talep geriledi. Yine kur artışı ile can havliyle ihracata abanıldı. Sonuçta, cari açık ilk 4 ayda 16 milyar dolarda kaldı. Bu, 2013’ün 25 milyar dolarlık cari açığının yüzde 33 gerilemesi demek. Ya Haziran ortası itibariyle sermaye girişi kesilirse ? Ayda 4-5 milyar doları bulan cari açığı, vadesi gelen borç ödemelerini, döviz rezervinden ve zulalardan daha ne kadar karşılayabilir ki Türkiye? Karşılayamaz , o zaman da döviz tekrar tırmanmaya ve tüm dengeleri olumsuz etkilemeye başlar..