Türkiye siyasetinin gündemi, bir yandan bugün başlayacak Meclis Başkanlığı seçimi, ardından, koalisyon hükümeti kurma girişimleri ile şekillenirken öte yanda, özellikle RTE’nin hıkdeyicisi medya tarafından Suriye’ye askeri müdahale hazırlıkları ile çatallanıyor.
Suriye bahane
Suriye’ye askeri müdahale teranesi, aslında asli gündemden, yani yeni hükümet kurulması ya da RTE tarafından engellenip,oyalanıp Türkiye’nin erken seçime götürülmesi planlarından bağımsız değil.
Her gün yaşananlar, RTE’nin olasi her tür koalisyon oluşumundan işkillendiğini gösteriyor. Ahmet Davutoğlu’nun ister CHP, ister MHP ile kuracağı bir koalisyonun , ne kadar silik-soluk bir protokol yapılırsa yapılsın, eninde sonunda RTE’ye ve ailesine uzanan 17/25 Aralık soruşturmaları başta olmak üzere, geçmişte, nasılsa bize dokunulamaz , rahatlığı içinde ihlal edilmiş yasa ve Anayasa ihlallerini yargı önüne çekeceği biliniyor.
Bu da RTE’ye, koalisyon seçeneğini dinamitleyip son bir umut olarak bir erken seçime Türkiye’yi sürüklemekten başka bir çare bırakmıyor. Bu sürüklenmede Suriye ve Suriye’nin Türkiye sınırında güya kurulmakta olan Kürt devleti (!) en önemli bahanelerden biri olarak kullanılmak isteniyor, hem de umutsuzca…
RTE, Suriye oyununu çok tehlikeli oynuyor. Dünyanın lanetlediği İŞİD’in bu oyunda kullanılan en önemli aktör olduğu ve bunun hem içeride hem dışarıda nefretle anılışı yükseliyor. İŞİD şiddetinin, hem içeride Kürt muhalefete karşı, hem de Suriye’de potansiyel tehlike olarak, PKK’nın uzantısı olarak görülen PYD’ye karşı kullanıldığı iddialarına hiçbir doğrudan red cevabı verilmiyor, hatta zımni bir kabul seziliyor.
Kobani saldırısı
Kobani’ye geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen sinsi İŞİD saldırısı, birçok kesim tarafından yine Kaçak Saray ile ilişkilendirildi. Suriye Kürt siyasetinin silahlı gücü YPG’nin Tel Abyad’ı İŞİD’den temizlemesi ve bir zaferin kutlanmasının hemen ardından gerçekleştirilen bu saldırının daha çok rövanşist, psikolojik bir saldırı olduğu tahmin ediliyor. Tel Ebyad’ın intikamını almak, kendi militanlarına moral vermek, Kobani’nin güvende olmadığını göstermek gibi nedenlerin ötesinde IŞİD’in stratejik beklentisi, YPG ve müttefiklerinin İŞİD’in merkezi Rakka’ya saldırı planlarını bozguna uğratmak, ataktan savunmaya mecbur kılmak…
Kürt devleti!…
Suriye Kürt hareketinin, bölgedeki laik, demokrasi yanlısı diğer Arap ve Türkmen halklarla Kanton yapılanmalar içinde gündelik yaşamı örgütlemesi, bölgenin halklarını savaştan ve saldırı halindeki İŞİD tehlikesinden koruması, iç siyasette koz arayışındaki sağ ve sol milliyetçiler tarafından Kürtlerin Suriye’de Kürt devleti kurmaları biçiminde lanse ediliyor. Bunu son olarak önceki gün RTE de Kızılay’ın bir iftar yemeği toplantısında dile getirdi ve şöyle dedi , “Tüm dünyaya sesleniyorum: Suriye’nin kuzeyinde, güneyimizde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz.” . Tabii, böyle seslenene tüm dünyanın da şöyle seslenme hakkı doğar; Sınırlarının dışına nasıl, ne hakla müdahale edersin? Sınırlarının dışındaki halkların kendi kaderleriyle ilgili tasarrufa sen , ne hakla müdahil olursun?
Barzani Devleti…
Aslında burada da iki yüzlülük hakim. Daha düne kadar yine sınırımızda bir Kürt devletinin kurulmasına ön ayak olanların başında RTE ve çevresi geliyordu. Nerede mi? Kuzey Irak’ta, Barzani ‘nin Bağdat’tan ayrılıp Kürt devleti kurmasında…İŞİD barbarlarının büyük taarruzlarının öncesine kadar, RTE , Barzani’yi sürekli Bağdat’tan kopma ve petrolünün kontrolünü Türkiye’ye bırakma karşılığı , bağımsızlaşma çabalarına cesaret veriyor, neredeyse kışkırtıyor, Irak’ın bütünlüğünden yana tavır koyan ABD ile sırf bu nedenle durmadan karşı karşıya kalıyor, hatta dışlanıyordu.
Kolay mı?
RTE medyası, TSK’nın “Suriye’ye gir” emrini beklediğini ve tüm hazırlıkların tamam olduğunu belirterek gündemi Suriye’ye çekiyor çekmesine ama kazın ayağının pek öyle olmayacağını da açık ediyor. Murat Kelkitlioğlu, dünkü Akşam’da Suriye serüveninine askerin çekincelerini sıralamaktan geri kalmamış. Şöyle yazıyordu; “TSK, bu hazırlıklarını yaparken çekincelerini de sıralıyor; Askeri bir müdahale yann uluslararası hukuk açısından sorun olmamalı. Suriye ile bir şekilde, dolaylı yollardan bir görüşme yapılarak, zımnen de olsa bilgi verilmeli. Bu yapılmazsa, askeri müdahale sonrası Esad Türkiye’ye bomba atarsa, uluslararası hukuk açısından bir şey diyemezsiniz.İkinci en önemli faktör; Rusya ve İran. Bu iki ülkenin Esad’a verdiği destek malum. Bu nedenle bir şekilde Rusya ve İran’a da harekatın gerekçeleri detaylarıyla anlatılmalı. TSK’nın en büyük çekincelerinden biri ise, ülke içindeki sıkıntılar. Bir anlamda askere göre; Türkiye birkaç cepheden tehdit altında. Askeri bir müdahale sonrası, bunu bahane ederek özellikle Güneydoğu’da başlaması muhtemel ayaklanmalar kaosa neden olabilir. Daha önce 6 – 7 Ekim’de bunun örneği yaşandı. Bugün de yine HDP’li yöneticiler tarafından ‘sokak’ çağrısı yapılıyor.”
Anlaşılan asker, serüvene geri duruyor ama RTE, kaos, kaostan kaçış tüneli kazma derdinde. Bakalım kaçabilecek mi?

Written by Mustafa Sönmez