Dış Sermayenin Altında Kalmak…
Cumhuriyetin 90 yıllık tarihinde, 2002 yılı önemli bir kilometretaşı. Bu tarihten sonra ülkeye giriş…
Hani derler ya; Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…Bu söz, toplumun tümü için geçerli değil; Alamete binenler Kaçak Saray’dakinin peşinden gidenler, ona kayıtsız şartsız biat edenler, itaat edenler. Kendi akıllarıyla hareket etmeyen, , sorgulamaktan korkan, sağduyusunu kullanamayanlar, bindiler RTE’nin dolmuşuna freni patlamış kamyonun yokuş aşağı gitmesi misali gidiyorlar…Duvara toslamaları mukadder, ama biri çıkıp da direksiyona el atamıyor, frene basamıyor.
Gaflet
Onlar kıyamate gidiyorlar ama koca bir topluma da büyük zararlar vermeyi göze alarak… Bunu niye göze aldıkları malum; İktidarda kalmayı mutlak görüp 2023, hatta 2071 hesapları yapanlar, ilk uyarıyı Haziran isyanında 2013’te almalıydılar; anlamadılar. Ardından kadim ortakları Cemaat’in 17-25 Aralık salvoları geldi; yolsuzluk, rüşvet tezgahlarıyla yargı önüne çıkmak tabi ki işlerine gelmedi, herkesin gözü önündeki kanıtlara rağmen, işi yavuz hırsızlığı vurup yargıyı, polisi hallaç pamuğu gibi dağıtıp “Cemaat darbesi, Paralel kumpası” deyip örttüklerini sandılar.
Yemedi toplum, kendi sadık kitleleri bile, herhalde soruşturulur, hiç olmasa 4 bakan Yüce Divan’a gider filan diye beklediler. Ama boş beklediler. Nihayet, 7 Haziran’a geldiklerinde, iktidarlarını mutlak , kendilerini iktidara mahkum görenler bir de baktılar ki, artık tek başlarına iktidar değilller. Ortada ancak ve ancak koalisyon imkanı veren bir aritmetik var.
Kumar…
Kaçak Saray’daki çok sıkıldı bu işe. Her tür koalisyondan kıllandı, uykuları kaçtı ve mızıkçılık yapıp yeniden seçimi kafasına koydu. Bu kumarı mutlaka oynamak gerekirdi. Ne lazımdı ? HDP’yi suçlu gibi göstermek yani kriminalize etmek, PKK’nın damarına basıp “çözüm süreci” diye yıllarca kullandığı oyuncağı dinamitleyip MHP oylarına göz kırpmak…Seçimlerde olur a, HDP baraj altına atılırdı, MHP’liler de Kürtlere açılan savaştan etkilenip AKP’ye oylarını aktarırlardı ve 7 Haziran’da kaybedilen, mesela Kasım’da yeniden yakalanabilirdi; hatta Başkanlık yolu bile belki tekrar açılabilirdi…Neden olmasın, bu kumar neden oynanmasın?
Darı ambarındaki bu aç tavuk rüyasına kendilerini iyice inandıranlar “savaş konsept”lerini teoriden pratiğge döktükleri Suruç katliamından bu yana patlak frenli araba gibi gidiyorlar. İşi HDP üst yönetiminin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına kadar götürmeye vardırdılar. Çılgınlığın, gözü dönmüşlüğün sınırı olmuyor demek ki…
Burjuvaziye rağmen…
Haklarını yemeyelim; Alamate binmeyip kıyameti göze almayanlar da var AKP severler arasında. Sesleri kısık da çıksa…Kim onlar? Nurjuvazi ve yarı nurjuvaziler…Yani MÜSİAD ile TOBB…Ne dediler? 7 Haziran koalisyon sonucu çıkardı. Yeniden seçim bize sadece 2015’i değil, 2016’yı da kaybettirir, haydi AKP-CHP koalisyonuna…En iyisi bu, dediler. Bu, örtülü olarak Kaçak Saray’dakini terk etmek demekti. Buna TÜSİAD da katıldı ve her boydan ,soydan, ideolojiden burjuvazi – Belki Zarrab’a ödül veren TİM yönetimi hariç- RTE planına defacto karşıt bir duruş belirledi.
Tarihsel materyalizm, her ne kadar “Devlet, egemen sınıfların baskı aracıdır…Politik süreçlere burjuva sınıfı hükmeder vb ” dese de aynı tarihsel materyalizm, tarihin bazı dönemlerinde bu genel doğrunun işlemediğini, politik sürece hükmeden aktörlerin (bizde RTE’nin) burjuvazinin genel isteklerinden bağımsız davrandıklarını da gösterir. Bonapartizmi örnek verir Marks ve Engels misal…Bu da böyle bir konjonktür (Meraklılar Taner Timur ile Korkut Boratav hocaların konu ile ilgili makalelerine bir göz atabilirler)…
İlk maliyet…
Kaçak Saray’ın çılgın isteklerinin, yargıdan kaçış için başvurduğu akıldışılıkların burjuvaziye, onun üstünden topluma nasıl faturalar çıkardıklarını anımsarsak, neden RTE’nin arkasına sıralanmadıklarını da anlamış oluruz. Savaş konsepti ile MHP oylarının peşine düşme serüveninin topluma yaşattığı onca acı ve ıstırapın yanında ekonomik maliyeti de büyük.
Türkiye, dış para olmadan dönmez. Dış parayı getiren yatırımcı ülkedeki iklime bakar. İklim aşırı riskli ve risk arttıkça artıyor. Bunun göstergesi CDS’ler, yani risk primi, çok değil 13 Temmuz’da 208 iken, 28 Temmuz’da 240’ı gördü. Bu, birinci sıradaki Rusya’nın ardındaki Brezilya’yanın neredeyse ikinciliğini paylaşmak demek.
Bu riskteki ülkeden yabancılar daha hızlı uzaklaşır. Sonuç ne mi olur? Dolar tırmanır. Nitekim, bu çılgınlık borusu çalmaya başladığından beri dolar kuru 12 kuruş birden fırladı. Bunun sadece özel kesimin bankacılık dışında kalanlardakine maliyeti 20 milyar TL’dir. Düşünün bu kesimin 175 milyar dolar döviz açığı var ve iki haftada dolar 12 kuruş artınca, borçlarına binen kur farkı 20 milyar TL’yi buluyor.
Kaçak Saray’ını korumak isteyen, iki haftada kaç kaçak saraylık bedel ödetiyor topluma, görebiliyor musunuz?